KEYİFLİ OKUMALAR 🌻
7.ÇİÇEK AÇAN İNCİR AĞACISabahın kör saatinde Ümit'in gelip beni almasıyla otele giriş yapmıştık ve şimdi de kendi zevklerine göre dizayn ettiği odasındaydık.
Kendi zevkleri diyordum çünkü şirket standartlarına hiç uymayan görüntü ancak Ümit'in zevki olabilirdi.
"Sana inanamıyorum, kaplumbağa," diyen Ümit'e göz devirmekle yetindim. "Yelkenlerinin bu kadar dayanıksız olduğunu tahmin etmemiştim."
Mevzubahis Mahir'le görüşüyor olmamdı. Sabahtan beri barışacağını biliyordum ama bu kadar erken olmamalıydı diye söyleniyor ve akıl veriyordu.
"Üf Ümit, tamam," dedim yalancı sitemle. "Bana akıl verip durma. Zaten az, sana kalmayacak sonra."
İşaret parmağını üstüme doğrultup kahkaha attı. "Bak bu iyiydi," diyerek soktuğum laftan dem vurdu ve gülüşü sürerken devam etti: "Hayır anlamıyorum bu kadar iyi anlaşılacak bir insanken milletin seninle derdini."
"Sen hala orada mısın, Ümit?" derken güldüm. "Ben saldım onları. Bazen düşünüyorum da belki ben de onlar gibi olurdum yerlerinde olsam."
Kaşları hafifçe çatıldı. "Niye be?"
"Çünkü dışarıdan baktıklarında çok iyi bir ailem varmış gibi görünüyor. Kimseye yalnızlığımı ve mutsuzluğumu yansıtmadığım için beni hep gülerken görüyorlar, mutlu sanıyorlar. O yüzden de ellerine geçen kozları oynuyorlar sadece."
Gerçekten de bazen böyle düşünüyordum. Onlar harıl harıl sınava hazırlanırken aileleri, komşulara ya da akrabalara ne diyeceğiz diye evham yaparak sıkıştırıyordu, benim ailem ise hep destek, tam destek modları açık halde, hayatımızı dakikalarla yarıştığımız bir sınavın belirlemesini yanlış buluyordu.
Ya da arkadaşlarımın üstlerinde kurdukları baskılar, onları mutsuz ederken bunu saklayamıyorlardı ancak ben duvar gibi durabiliyor, umursuzca gülebiliyorum.
Yerimde olmak istiyor ama gerçekleri bilmiyorlardı kısacası. Hal böyle olunca da buldukları açıklarımı yüzüme vurmaktan da keyif alıyorlardı.
Mevzuyu açan kendisi değilmiş gibi, "Neyse engerekleri konuşup keyfimizi kaçırmayalım," diyerek konuyu kapatmaya çalıştığında gülümsedim. Önünde yığma dolu kağıtlara bakışlarını indirdiğindeyse kaşlarını çattı. "Bunlardan da bir bok anlamıyorum," dedi homurdanarak ve kağıttaki bakışları gerisin geri bana döndü. "Yasemin, sen lokantanın muhasebesini yapıyordun ya hani, bizim otelinkini de yapsan diyorum nasıl olur?" Güldü. "Çünkü ben, buradaki sayıları toplamayı bile beceremiyorum."
"Ümit, babanın zaten muhasebecisi var," diyerek hatırlattıktan sonra esas konunun bu olmadığına değinerek, "Ayrıca orası lokanta," dedim. "Aldığımız zerzavatla oteldeki giderlerin hesabının aynı olduğunu hiç sanmıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneşi Bekleyen Ayçiçeği(Mahalle)
General FictionMahalle sakinleri her yıl olduğu gibi ilk iftarlarını birlikte yapabilmek için Günebakan Ev Yemekleri restoranında harıl harıl hazırlıklarını sürdürürken beklenmedik bir adam, sofralarına misafir olacaktır. Gelen bu misafiri gören Yasemin'in elindek...