Lee Krallığı genel anlamda huzurun ve barışın kol gezdiği, tüm saray ve kasaba halkının refah içinde yaşadığı bir yer olarak bilinirdi. Yılda birkaç kez meydana gelen savaşlar çevredeki komşu krallıklarla yapılan antlaşmalar sayesinde pek de hasar almadan dindirilirdi. İç savaş ise bu krallığa kuruluşundan beri pek de uğramamış bir şeydi. Fakat elbette bu ihtişamlı ülkenin de problemleri vardı ama halk o problemleri bir süreliğine göz ardı etmek zorunda kalmıştı.
Çünkü şu anki en büyük problemleri Kral Minhyuk'un ani ölümüydü.
Sabah ülke halkı acı bir habere uyanmış, kralın ani bir kalp krizine kurban gittiği duyurulmuştu. Mühürlü eşi ve kendi gözünden bile sakındığı kraliçesi, biricik omegası vebaya yakalanmış, iki hafta önce ise vefat etmişti. Herkes çok sevdikleri krallarının kendisini toparlayamadığının farkındaydı fakat kimse ölüm haberini duymaya hazır değildi. Yas bile tutamayacak kadar tedirgin hissediyorlardı çünkü tahta geçmesi gereken prensleri henüz evliliğini bile duyurmamıştı.
"Jisung gel de biraz dinlen, yorulmuş gibisin."
Genç omega duyduğu sesle derin düşüncelerinden ayrılıp kollarının arasındaki pirinç çuvalını küçük dükkanın duvarına yasladı. Kapının önündeki üç basamaklı merdivene oturmuş yaşlı adamın yanına çökerken tozlanmış ellerini çırpıyordu.
"Yüzünden düşen bin parça evladım."
Dağılmış saçlarını geriye doğru atarken ne kadar uzamış olduklarını fark etti. Saçlarını bu şekilde kullanmayı seviyordu. Makas değdirmek pek hoşuna gitmese de eve gittiğinde en azından kahkülüne çeki düzen vermesi gerekiyordu anlaşılan. Beklentiyle yüzüne bakan dükkan sahibine enerjik olduğunu düşündüğü sırıtışlarından birisini yollamaktan geri kalmamıştı bu sırada. Yerli halk gibi, bu çocuğun neşesinin bulaşıcı olduğunu bilen adamın yüzünde ise buruk bir tebessüm vardı.
"Sen de çağırıldın değil mi?"
Torunu gibi bu güzel genç omeganın da saraya çağırıldığını tahmin etmek çok da zor değildi. Krallık zor bir durumdaydı ve ülkenin geleceği için tüm halk seferber olmak zorundaydı, ne istediklerinin veya istemediklerinin bir önemi yoktu.
"Çok saçma değil mi Yang amca? Prense eş seçmek için bekar omegaları toplayıp eğitim vermek ne demek? Biz kurbanlık koyun muyuz? İğrenç hissettiriyor. Benim şu pirinç çuvalından ne farkım kaldı şimdi sen söyle. Hem ben ne anlarım saray eğitiminden Tanrı aşkına ya? Koskoca saray halkında hiç mi bekar omega yokmuş? Onlar biliyordur neyi nasıl yapacağını, zaman da kaybetmemiş olurlar işte. Soylu ailelerinin omegalarına mektup falan göndersinler ne bileyim ya."
Jisung sabah kapısının önünde bulduğu mektubu okuduğundan beri içindeki öfkeyi kusamamıştı. Aceleyle iki lokma kahvaltısını yapmış, pirinç çuvallarını taşımak için koştur koştur çalıştığı dükkana gitmişti. Şimdi içini dökebileceği birisini bulabilmiş olmanın rahatlığıyla istediği gibi konuşuyordu.
"Soylu bile olsa kraliyet ailesine ülke dışından birisinin kabul edilmediğini biliyorsun çocuğum. Eminim onlar da vakit kaybetmek istemiyordur çünkü prensin tahta çıkabilmesi için evlenmesi gerektiğini de biliyorsun. Vekaleten konsey ile birlikte kararları alıyor büyük prens fakat tacı takabilmiş değil."
Ülkesini çok sevse de yaşlı adamın sarf ettiği sözler Jisung'un pek de umrunda değildi. O özgür büyümüştü. Ailesini seneler önce anlaşamadıkları küçük bir krallık yüzünden şehir merkezinde çıkan kundaklamada kaybetmişti. O zamanlar henüz küçük bir çocuk olsa da Yang ailesinin de yardımıyla kendisini güzelce yetiştirebilmeyi başarmıştı. Kendi halinde, sağda solda dolaşmayı seven enerjik bir gençti. Söz konusu saray bile olsa kapalı kapılar ardına kilitlenmek onu korkutuyordu.
"Yarışa sokacaklar bizi orada. Belki hırsı yüzünden birbirine zarar vermeye çalışan omegalar bile olacak. Fakat sen merak etme Yang amca, ben Jeongin'i o cadalozların eline bırakmam!"
Yanındaki adamın da endişeli olabileceği aklına gelince kendi tedirginliğini bir kenara bırakmıştı ister istemez. Jeongin onun küçük kardeşi sayılırdı ve Yang amcanın ona ne kadar değer verdiğini Jisung çok kez kendi gözleriyle görmüştü. Yaşlı adamın kahkahası içini rahatlatırken aynı zamanda genç omeganın da gülmesine sebep olmuştu.
"Birbirinize sahip çıkacağınıza eminim."
Aslında yetmişlerine merdiven dayamış bu adamın torunu konusunda pek endişesi yoktu. Doğduğundan beri bu topraklarda yaşıyordu ve böyle bir krallığın vatandaşı olduğu için oldukça mutluydu. Daha önce Kral ile görüşme fırsatı bile bulmuştu. Jeongin'e saray halkından zarar gelmeyeceğini biliyordu. Zarif bir omega olan torununun prensle evlenmese bile, rahat bir hayat yaşayabileceği bir alfayla tanışmasını her şeyden çok istiyordu.
"Neyse ben gideyim Yang amca. Şu pirinç torbasını da teslim edip eve geçeceğim. Jeongin'in yanaklarını benim yerime öp, yarın size uğrar görürüm onu."
Küçük bir vedalaşma faslından sonra kenardaki pirinç çuvalını tekrar sırtlayıp yola koyuldu. Tüm işleri bittiğinde hava çoktan kararmış, bahar aylarının başında olmalarının getirisiyle hava hafiften üşütüyordu. Jisung aceleci adımlarla yürürken dükkanlarını kapatan komşularına ayaküstü selam veriyor, dudaklarından tasasız bir ıslığın fırlamasına müsaade ediyordu. Genç omega böyleydi işte. Ne olursa olsun günü mutlu bitirmeye yemin etmiş gibi davranır, feromonlarını yaymasa bile duygularının sokakta kol gezmesine izin verirdi.
Küçük kulübesine ulaştığında iki kişilik masasının üstündeki kağıt parçası tüm neşesini alıp götürürken duş almak için banyosuna ilerledi. Her ne kadar bugünü unutmak istese de şafak söktüğünde kapısına dayanıp diğer omegalar gibi onu da saraya götürecek olan muhafızlardan habersiz sıcak suyun keyfini çıkarmış, yorgun vücudunu yere serdiği yatağa bırakmıştı.
-
merhabalar merhabalar. açıkçası tam olarak ne demem gerektiğini bilmiyorum. bu hesabı minsung için açtım, ve bu da yayınladığım ilk hikaye. okunur mu okunmaz mı hiçbir fikrim yok ama okuyan olursa umarım bir kişinin bile olsa okurken zevk aldığı bir hikaye olur. bu yazdığım ilk omegaverse kurgusu. umarım beğenirsiniz. buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim!!!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the chosen one | minsung & omegaverse
Фанфик"Sizler ülkenin kralı olacak alfa için eğitilecek seçilmiş omegalarsınız." ↪ minsung