12

1.5K 225 112
                                    

Sarayın en aydınlık yeri bile dünden beri kasvet kokuyordu. Prens Minho'nun baskın aurası herkesin diken üstünde gezmesine sebep olurken kimsenin saray dışına çıkmaya izni yoktu.
Prensin emri ile dünden beri yatağında yarı ölü şekilde yatan omeganın neden bu hâlde olduğu bulunana kadar saray duvarlarından dışarı bakılması  bile yasaklanmıştı.

"Durumu nasıl?"

"Zehirlendiğini düşünüyorum, ama ne olduğunu bilmediğim için panzehir olarak ne kullanabileceğimi de bilmiyorum. Şimdilik en güvenli seçenek zencefil çayı içirmek."

Seungmin daha olumsuz konuşmak istese de Minho'nun öfkesine öfke katmamak için birkaç şeyi eksik söylemişti. Durum, bahsettiğinden daha ağırdı.

Jisung kan kustuğu için Seungmin organlarının zarar gördüğünü düşünüyordu. Midesini temizleyeceğini düşündüğü birkaç karışım hazırlamıştı fakat kanına karışmışsa bu otlar yetmezdi. Jisung'un gittikçe düşen vücut ısısı ve soluklaşan teni de aklındaki bütün kötü ihtimallerin gerçek olduğunu doğruluyordu.

"Anne.."

Jisung'un mırıltısı odanın içindeki sessizliğe karıştığında Seungmin bir bezle onun alnındaki terleri siliyordu.

"İyi olacaksın Jisung, biraz daha dayan."

Omeganın acıyla kasılan yüzü bilincinin biraz olsun yerine geldiğini gösterdiği için Seungmin durumdan memnun olsa da aynı şey Minho için geçerli değildi. Yapabileceği bir şey olmadığı için gergin bir şekilde Jisung'un başında beklemekten başka bir şey yapamamak canını sıkıyordu.

"Sen buradaysan ben ihtiyacım olan birkaç otu toplamaya gideceğim hyung. Başkasını gönderemem, kimseye güvenemiyorum."

Minho küçük bir kafa sallamasıyla onaylamakla yetindiğinde Seungmin elindeki bezi onun eline bırakıp odadan çıkmıştı. Doktorun bıraktığı boşluğa çöken Minho işlemeli mendili omeganın yanaklarında gezdirirken burnuna ulaşan fesleğen kokusunun ilk defa onu mutsuz ettiğini düşündü. Jisung'un bilinci gidip geldiği için feromonları bazen yoğunlaşırken bazen hiç yayılmıyordu.

"İlk defa hiçbir şeyi düşünmeden yaklaşmak istedim birisine. Özür dilerim."

Jisung zehirlendiyse buna sebep olan şeyin ne olduğunu tahmin etmek zor değildi. Kendisinin yokluğunun fırsat bilinmesi de aklındaki düşünceyi doğruluyordu. Derin bir iç çektikten sonra omeganın yüzünü güzelce temizledikten sonra dudaklarını nazikçe alnına bastırıp geri çekildi.

Jisung ise aldığı temasla açmakta zorlandığı gözlerini kırpıştırmıştı. İlk defa aldığı koku dudaklarının arasından bir kelimenin mırıltı şeklinde çıkmasına sebep oldu. "Prensim.."

Minho omeganın ona seslendiğini fark edince gülümsemeye çalışarak parmaklarını narince saçlarında gezdirdi. "Buradayım Jisung."

Prens ormanın kendisi gibi kokuyordu. Bu yorgun Jisung'un tarif edemeyeceği bir koku olsa da zihninin biraz olsun açılmasını sağlamıştı. Yine de hafif aralanan gözlerinin tekrar kapanmasına engel olamadı.

Alfa Prens onun titreşen kirpiklerini izlemiş, birkaç dakika saçlarını okşamaya devam etmişti. O sırada kapının tıklatılmasıyla hafifçe geri çekilerek kapının ardındaki kişinin gelmesini emretti.

"Minho, bakman gereken bir durum var."

Minho en güvendiği askerinin, aynı zamanda dostunun, zorunda kalmadıkça onu çağırmayacağını bildiği için ayaklanarak odadan çıkmıştı. Kapıdaki askerlerden birisine de odaya Seungmin dışında kimseyi almamalarını ve Jisung'u yalnız bırakmamalarını emretmişti.

the chosen one | minsung & omegaverseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin