Prens Minho'nun emriyle halka haber gönderilmiş, beklenen balonun üç gün sonra yapılacağı duyurulmuştu. Özenle hazırlanan altın işlemeli davetiyeler ise üstüne tarih belirtilerek komşu krallıklara ve soylu ailelere dağıtılmak üzere habercilere verilmişti.
Saraydaki kimse Prensin bu kadar acele edeceğini düşünemediği için yarım bırakılan hazırlıklar için canla başla çalışmaya başlamışlardı. Saray mutfağında Kraliyetin en özel tarifleri ile yemekler ve tatlılar hazırlanırken, el yapımı yüzyıllık şaraplar mahzenden çıkarılıyordu. Zaten ihtişamlı olan bahçenin daha da ihtişamlı hâle getirilmesi için çimler budanıyor, çiçeklerle etraf süsleniyordu.
Her yapılan değişikliği ve hazırlığı bizzat Prens Felix oradan oraya koşarak kontrol ediyordu. Bu balonun gerçekleşebilmesi için bir aydır didiniyordu ve şimdiyse abisinin kendisine yakışır bir eş bulabilmesi için elinden geleni yapmış olmanın ferahlığını taşıyordu yüreğinde.
Bu karmaşanın ortasında kalan Jisung'un ise tek yaptığı kendisi için görevlendirilmiş terzilere nasıl bir kıyafet istediğini anlatmaktı. Gerçi betalar onun söylediklerinin üstüne eklemeler yaparak aklındaki takımı çok daha gösterişli hâle getiriyorlardı. Yine de bu durumdan memnundu çünkü betalardan duyduğu kadarıyla Prens, Jisung'un rahatını bozmayacak bir kıyafet dikmeleri konusunda emir vermişti.
Prens Minho onu öyle el üstünde tutuyordu ki bu kadarı bazen Jisung'a tuhaf geliyordu. Elbette kendisi de Prense çekildiğinin ve hoşlandığının, belki de sevdiğinin, farkındaydı fakat Minho'nun ona bu denli gösterdiği ilgi tuhaf geliyordu işte. Yine de itiraf etmesi gerekirse sevilmek güzeldi.
Beta Yuri'nin sesiyle düşüncelerinden sıyrılırken bakışlarını kapıda kendisine bakan kıza çevirdi. "Kıyafetiniz hazır efendim, son provayı almamız gerekiyor."
Sessiz adımları genç kızı takip ederken sarayın sağ tarafında kalan kısma, betaların ve omegaların dikim için kullandığı geniş odaya girmişti. Beyaz ve morun hâkim olduğu işlemeli takım üstüne tekrar geçirilirken yüzünde saçma bir tebessüm vardı.
"Çok güzel oldunuz."
Kendisine hayran hayran bakan omegaya neşeyle teşekkür ettikten sonra bir şey olmaması adına kıyafetlerini değiştirdi. Şimdi sırada Jeongin'i bulmak vardı.
Üstündeki bol saten gömleği düzeltirken hızlı adımları Seungmin'in saraydaki odasına adımlıyordu. Omegaların eğitimi bitince kaldıkları bina tekrar misafirhaneye çevrildiği için Seungmin de saraydaki hekim odasına geçmişti tekrar. Jeongin ile akşam yemeğinden sonra orada buluşmak için sözleştiklerinden omeganın ve betanın kendisini beklediğine emindi.
Beklediği gibi de olmuş, derin bir sohbete dalmış ikilinin karşısına, boştaki sandalyeye geçmişti. Seungmin'in bu küçük masasını da buraya taşıdığını görmekten mutluydu. Bu masada oturup arkadaşlarıyla sohbet ederken kasabadaki küçük evinin masasında gibi hissediyordu kendisini.
"Prens Felix tuhaftı bugün."
Jisung'un kaşları anlamadığı cümleyle hafifçe çatıldı. "Nasıl yani?"
Jeongin bilmiyorum anlamında omuzlarını kaldırıp indirdi. "Anlamadım ki. Sürekli evlenmeyi düşünmez misin diye sorup durdu."
"Of Felix."
Seungmin'in kahkahası Jisung'u da güldürürken Jeongin hafifçe kafasını kaşıdı. "Bilmediğim bir şey mi var?"
"Seni Changbin hyunga almayı düşünüyor."
"Komutan Seo'ya mı?!"
Jeongin'in tiz çığlığı masadaki ikilinin suratını buruşturmasına sebep olduğunda ellerini yanaklarına yaslamıştı. "Ben ne alaka?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the chosen one | minsung & omegaverse
Fanfiction"Sizler ülkenin kralı olacak alfa için eğitilecek seçilmiş omegalarsınız." ↪ minsung