Prens Minho çıkmazdaydı.
Yasını tutması gereken ailesi, koruması gereken bir kardeşi ve sahip çıkması gereken bir krallık vardı elinde. Onu küçüklüğünden beri böyle bir duruma hazırlayan babasına elbette minnettardı fakat ölümün onların kapısına bu kadar çabuk uğrayacağını ve iki ebeveynini de alıp götüreceğini hiç düşünmemişti.
Kuzeydeki Krallıklardan birisinin sefere çıktığı ve Lee Krallığına doğru yaklaştığı haberini almışken elinden doğru düzgün bir şey gelmiyordu çünkü tek başına karar alabilme yetkisi henüz evlenmediği için ona geçmemişti. Ülkenin en zeki, aynı zamanda Minho'ya göre en çıkarcı, alfa ve betalarından oluşan heyetin elindeydi tüm kararlar. Prens ise sözde otoriteydi. Omegası olmayan bir Prens ülkeyi yönetemez, ülke hakkında alınan kararlara karşı çıkamazdı. Bu yüzden bu saçma omega eğitimi denen şeye göz yummuştu.
"Prensim."
"Yongbok?"
Prens Minho belki de Prens Felix'e böyle seslenmesine izin verilen tek kişiydi çünkü küçük prens bu ismi pek sevmiyordu. Babasının uzak ülke dostlarından birisine olan minnet borcu yüzünden doğduğunda adını Felix koyduğunu, abisinin ise Korece ismi de olsun diyerek Yongbok ismini eklediğini de biliyordu. Nadiren de olsa ona Yongbok diye seslenen sadece Prens Minho'ydu bu yüzden.
"Bugün omegalar için bir akşam yemeği düzenlemesini rica ettim Leydiden, hepimiz katılacağız. Artık birisiyle özel olarak ilgilenmen lazım abi, zaman daralıyor."
Kardeşinin odaya saygıyla girip, onları kimsenin duymayacağını fark ettiğinde değişen ses tonunu ve mızmızlanmalarını gülerek izliyordu Minho. Felix'in iki haftadır onun için özel olarak uğraştığının farkındaydı. Devlet meseleleri için elinden bir şey gelmezdi ama en azından abisine ve ülkesine bir yerden yardımcı olmaya çalışıyordu.
"Komutan Bang'dan bir şeyler duydum. Ortalığı biraz karıştırmışsın sanırım?"
Tek kaşı kalkan Minho alaycı bir surat ifadesiyle küçük prense bakmış, Felix ise onu takmayıp kaşlarını çatarak odanın köşesinde masaya kalçasını yaslamış onları gülerek izleyen bedene dönmüştü.
"Chan hyung sana inanamıyorum, hani aramızda kalacaktı?"
"Özür dilerim Prensim, en yakın dostumdan bunu saklayamazdım."
Felix burun kıvırıp önüne döndüğünde Minho'nun çalışma odasının kapısı tıklatılmış, ardından diğer dostu içeri adımlamıştı. Eğilerek selamını verdikten sonra yüzündeki ifadeyi yumuşatması öylesine uğradığının göstergesiydi.
"Changbin hyung, yoksa sen de abime planımdan bahsetmeye mi geliyordun?"
"Yakalandım mı?"
Felix'in büyüyen gözleri Chan'ın kahkaha atmasına sebep olduğunda Komutan Changbin anlamsız bakışlarını ikisi üzerinde gezdiriyordu.
"Yongbok, en güvenilir üç komutanıma benimle ilgili kararlarını söyleyip yardım istemen hiç hoş ve doğru bir hamle değildi."
"Hyunjin de mi söyledi?!" Felix kulaklarına inanamazken gerçekten alfalara güvenilemeyeceğini bir kez daha anlamıştı.
"İlk gelip söyleyen Hyunjin'di. Senin nişanlın olabilir, fakat her şeyden önce benim askerim. Elbette bana gelecekti. Yine de seni de dinlemek isterim."
Veliaht Prens'in attığı bakış Chan ve Changbin'in odadan çıkmasına sebep olduğunda oturduğu sandalyesinde arkasına yaslanmıştı.
"Anlat bakalım, kim bu Jisung ve neden bu omega?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the chosen one | minsung & omegaverse
Fanfiction"Sizler ülkenin kralı olacak alfa için eğitilecek seçilmiş omegalarsınız." ↪ minsung