"Hadi Seungmin, hızlı!"
Küçük Prens yaşının aksine büyük adımlar atarak saray bahçesine çıkmaya çalışırken bir yandan da aynı yaşta olsalar da kendisinden uzun olan arkadaşını çekiştiriyordu. Bugünkü ahlak dersi biter bitmez kendisini Seungmin'in odasına atmış, alfaları izlemek için peşinden sürüklemişti.
Seungmin ise neye uğradığını şaşırmış vaziyetteydi. Annesinden kalmış kitabı okuyup hangi otla ne yapacağını anlamaya çalışırken omega arkadaşı tarafından bir anda buraya sürüklenmişti. Yine de durumdan şikayetçi değildi. Chan'ı birkaç gündür görememişti, işine gelirdi.
Hızlı adımları sarayın bahçesinde, askerlerin talim yaptığı alanda son bulduğunda onları en iyi görebilecekleri yere, büyük ağacın arkasına geçmişlerdi. Sonunda aradıkları bedenler ellerinde kılıçla belirdiğinde iki küçük de nefesini tutmuştu istemsizce.
"Şuna bak nasıl yakışıklı."
Felix sanki Hyunjin'i ilk kez görüyormuş gibi tepkiler verirken Seungmin gözlerini Chan'ın üstünden alamıyordu. 14 yaşındaki Chan'ın vücudu diğer yaşıtlarına göre çok daha gelişmişti. Uyku uyumadan çalıştığını sarayda bilmeyen yoktu. Onun geceleri uyuyamadığını bilen Seungmin defalarca kez annesinden yardım alarak alfanın uykusuzluğuna çözüm bulmaya çalışmıştı ama bir türlü çare bulamamışlardı.
8 yaşında bir beta olarak elinden sadece bu kadarı geliyordu.
"Seungmin ben Hyunjin ile evlenmek istiyorum."
Şımarık Prensin mızmız sesi Seungmin'i güldürmüştü.
"Büyümeden nasıl evleneceksin akıllım? Önce yetişkin olman lazım."
"Ama Hyunjin benden önce büyüyecek, ya başkasıyla evlenmek isterse? Seungmin ya, Hyunjin de benimle evlenir, değil mi?"
Seungmin onu kandıracak birkaç cümle söyledikten sonra dikkatini tekrar babasıyla konuşan Chan'a çevirdi. Babasının bir eli onun omzunda gülerek bir şeyler söylüyordu. Chan ise dikkatle duruşunu bozmadan yüzünde büyük bir tebessümle onu dinliyor, Hyunjin de yanlarındaki Changbin ile konuşuyordu.
Beta iç çekmeden edemedi. Babası onunla pek sohbet etmezdi. Zaten yorgunca eve gelir, eşiyle vakit geçirdikten sonra uyurdu. Seungmin sessiz bir çocuk da olduğundan genelde varlığı bile pek belli olmazdı. Varlığı kimsenin dikkatini çekmediğinden okuma yazmayı söktüğünden beri annesinin kitaplarını kurcalar, bazen de Felix ile oyun oynar ve alfa hyunglarıyla sohbet ederdi.
Yine de Chan'ı kıskanmıyordu. Babasını onunla paylaşmaktan mutluydu. Hem, Chan böyle gülecekse Seungmin arada sırada zorla izin alarak yiyebildiği pudinglerini bile ona verebilirdi.
Chan Seungmin'i severdi. Bazen onun saçlarını karıştırır, kılıcıyla yonttuğu minik figürleri küçük betaya verirdi. Seungmin sevildiğini bilse de Chan'ın ona, Hyunjin'in Felix'e baktığı gibi bakmadığını biliyordu.
Arkasında hissettiği gölgeyle düşüncelerinden kurtulurken yakalanmış olmanın verdiği utançla gözlerini sıkıca yumdu.
"Hiii, abiciğim."
Felix'in sesi kimin geldiğini açıklıyordu. Prens Minho'nun onları yakalaması nispeten iyi bir şey olsa da utanç vericiydi.
"Siz iki bücür ne yapıyorsunuz burada?"
Seungmin de Felix de şu bücür lafını hiç sevmiyordu. Alfaların ağzına bu kelime yer yapmış, iki küçüğün üstüne yapışmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the chosen one | minsung & omegaverse
أدب الهواة"Sizler ülkenin kralı olacak alfa için eğitilecek seçilmiş omegalarsınız." ↪ minsung