8

1.6K 236 184
                                    

Jeongin saray bahçesinde adımlarını bir o yana bir bu yana atarken telaşlıydı. Jisung'u bulmalı ve bir şekilde kendini affettirmeliydi yoksa içindeki susmayan vicdanı en sonunda onu öldürecekti. Daha da kötüsü ona Jisung'u kötüleyen de, aynı şekilde aklını başına getiren de Minju'ydu. Bu sabah gelip Jisung hakkında yalan söylediğini itiraf etmişti. Dediğine göre kızgınlığındayken Jisung'un ona bu kadar yardımcı olması kötü hissettirmişti, bu yüzden de Jeongin'e yanlış yaptığını söyleme ihtiyacı duymuştu.

Jeongin ise pişmandı. İki haftadır tanıdığı arkadaşlarına güvenerek ailesinden ayırmadığı omegayı dinlememişti bile. Şimdi ise onun acısını çekiyor, yüzüne bakmayan Jisung'a kendisini nasıl affettireceğini düşünüyordu.

"Nereye kaybolmuş olabilir ki?" Jisung odasında değildi. Sarayın içini de biraz dolanmış fakat bulamamıştı. Bahçeden başka gidebileceği başka bir yer varsa da Jeongin bilmiyordu.

"Yardımcı olabilir miyim?"

Yanına ulaşan alfayı fark ettiğinde eğilerek selam vermiş, karşısındaki komutan da aynı şekilde saygısını göstermişti. Dikkatli bakınca Veliahtın düzenlediği akşam yemeğinde yanına oturduğu komutan olduğunu anlamıştı.

"Teşekkür ederim, arkadaşımı arıyordum."

Komutan Seo'nun yapılı vücudu Jeongin'i istemsizce geriyordu. Kendisi el bebek gül bebek büyütülmüş bir çocuktu, Jisung'un aksine. Omegalar dışında pek kimseyle iletişim kurmamış benliği herhangi bir alfa görünce istemsiz gerilmesine sebep oluyordu. Bu yüzden dün Prens Minho ile olan görüşmesi de beklediğinden garip geçmişti.

"Veliaht Prens ile görüşüyor olabilir."

Aklına gelmeyen ihtimali karşısındaki alfa dile getirdiğindeyse dudaklarını birbirine bastırmıştı. Telaştan böyle bir şeyi düşünememişti bile.

"Teşekkür ederim. İzninizle."

Komutana tekrar selam verip kaldıkları binaya ilerleyecekken bozulan siniri yüzünden iç çekmesiyle dudaklarının arasından kaçan hıçkırığa engel olamamıştı. Olduğu yerde adımları yavaşlayıp en sonunda durduğunda ellerini göz yaşlarıyla ıslanmış yüzüne bastırarak kafasını eğmişti. Jisung'un inadını ve kinini biliyordu. Öyle ki Jeongin'i affetmeme ihtimali çok yüksekti ve Jeongin de bunun farkındaydı. Onu bahçenin ortasında böylesine ağlatan da bu ihtimaldi.

"İyi misiniz?"

Yanıbaşından gelen nazik ses ağlamasını dindirmek yerine şiddetlendirdiğinde Komutan Seo da ne yapacağını bilememişti. Karşısındaki omeganın yanık şeker kokan yoğun feromonlarının hüznü boğazına yapışmış gibi hissediyordu. Birkaç ayda bir geçirdiği rut dönemi dışında omegalarla pek yakınlığı olmadığı için nasıl teselli vereceğini de bilmiyordu. Kendi yatıştırıcı feromonlarını da yayıp omeganın üstüne sindirerek yanlış anlaşılacak bir durum ortaya çıkarmak istemiyordu. Onun için sorun olmasa bile başka birisi bunu çok farklı algılayabilirdi.

"Ben, özür dilerim." Birkaç dakikalık krizin ardından Jeongin derin nefesler alarak elini yüzünden çekerken mırıldanmıştı. Kalbindeki hüzün öyle ağırdı ki karşısındaki alfadan utanacak hâli bile yoktu.

"Size eşlik edeyim."

Komutanı reddetmeden küçük bir baş sallamasıyla onayladıktan sonra ellerinin tersiyle yüzünü beceriksizce kurulmaya çalıştı. İkisi beraber sarayın arkasındaki binaya ilerlediği sırada Jisung Prens Minho'nun çalışma odasında, oturduğu sandalyede bacağını titreterek bekliyordu. 

Ormandaki tuhaf andan sonra Prens onunla bir bardak kahve içmesini rica edince omeganın kabul etmekten başka çaresi kalmamıştı. Hissettiği utanç ve anlamlandıramadığı duygularla patikayı sessizce beraber yürümüşler, saray bahçesine gelince de bir saat sonra çalışma odasına gelmesini söylemişti Minho.

the chosen one | minsung & omegaverseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin