Önündeki tabağa bırakılan tofuya karşılık olarak Jisung, Prens Minho'ya dönüp gülümseyerek teşekkür etti. Dünkü balodan sonra Prens misafirlerle ilgilenmek zorunda olduğu için görüşememişlerdi fakat şimdi Jisung, Prens Minho ve Prens Felix beraber kahvaltı yapıyorlardı.
"Yemin törenini ne zaman yapmayı düşünüyorsunuz?"
Felix'in sorusu Jisung'u düşündürürken kafasını masanın başında oturan Prense çevirdi. Minho da ona bakarak gülümsemişti. "Çok geciktirmesek iyi olur, bir an önce tacı takmam lazım. Yoksa heyet işleri daha da karıştıracak."
Alfanın ağzından çıkanlar Jisung'un aslında neden burada olduğunu hatırlatmıştı ona. Buraya ilk getirilme amacı Prens Minho'nun taç takıp ülkenin Kralı olmasına yardımcı olmak değil miydi? Öyleydi. Jisung'un zehirlenme olayı yüzünden gereğinden fazla uzamıştı zaten süreç. Bu yüzden onun da dediği gibi, bir an önce yemin etmeleri gerekliydi.
"O zaman, töreni yarın yapsak nasıl olur?"
Tören demek, yemin etmeleri ve gerçekten eş olarak mühürlenmeleri demekti. Mühürlenme olayı aklına geldikçe Jisung'un midesi kasılsa da gülümseyerek sunmuştu bu teklifi.
"İyileştiğine emin misin?" Minho'nun eli masanın üstündeki elini tuttuğunda Jisung onu düşündüğünü biliyordu.
"Eminim. Tacını tak ve şu heyetten kurtul."
Prensin en büyük dileği de buydu. Artık yozlaşmış ve eski kafalı heyet üyelerini değiştirmek istiyordu. Daha önce hiç iç savaş görmemiş bu kraliyetin uzak bölgelerinde yavaş yavaş sıkıntılar baş göstermeye başlamışken heyet Minho'nun bu konuda bir şey yapmasına izin vermiyordu.
"Tacımı takmadan önce mühürlenmemiz gerekiyor."
Jisung titrek bir nefes alırken Minho emin olup olmadığını anlamak istercesine gözlerinin içine bakıyordu. İkisi de dikkatle onları izleyen Felix'i unutmuş gibiydi. "Yemin etmeden mühürlenmemiz mümkün mü ki?"
"Yemin sadece sembolik bir şey Jisung, önemli olan mühür. Dün baloda yüzüğü takarak beni şereflendirdin zaten. Yaşlıların önünde yemin etmemizin benim için bir önemi yok. Hazır tören için heyet toplanmışken taç törenini de aradan çıkarmak istediğim için istiyorum yemin törenini."
Anladığını belirtircesine kafasını aşağı yukarı salladıktan sonra yine de yarın töreni yapabileceklerini söylemişti. Jisung'un kararıyla Prens Minho da hizmetli omegalardan birisini çağırmış, omeganın eşyalarını Kraliyet odasına taşımalarını istemişti.
Kahvaltının kalanı sessizlik içinde biterken Prens Felix, Jisung'u Seungmin'in odasına sürüklemişti. "Seungmin, Jisung'u hazırlamamız lazım!"
Uykulu gözlerle onlara bakan Seungmin'den önce Jisung göstermişti şaşkınlığını. Büyümüş gözleriyle Felix'e bakarken Prens onu hiç umursamadan genç betayı oturduğu yerden kaldırmaya çalışıyordu.
"Felix kolumu çekme bir dur, ne hazırlığı?"
"Abim ve Jisung bugün mühürlenecek, geleneksel çayı yapman lazım hadi!"
Jisung'un kafası iyice karışırken gerginlikle yere çöküp ellerini saçlarının arasına yerleştirdi. "Geleneksel çay ne?"
Seungmin oturduğu sandalyeden kalkarken omeganın çaresizliğine gülüyordu. Jisung'un telaşını anlayabiliyordu. Eğilip Jisung'un saçlarını karıştırdıktan sonra içine kurutulmuş bitkilerini koyduğu cam kapaklı dolaba yöneldi.
"İçinde bilmediğin hiçbir şey yok merak etme. Vücudunu mühüre ve birlikteliğe hazırlamak için demlenen bir çay. Ben hazırlayacağım zaten, endişelenme."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the chosen one | minsung & omegaverse
Fanfiction"Sizler ülkenin kralı olacak alfa için eğitilecek seçilmiş omegalarsınız." ↪ minsung