3

1.6K 215 112
                                    

Hiçbir şey Jisung'un istediği şekilde gitmemişti.

Yemekten sonra Jeongin'i kenara çekmiş ve gideceğini söylemişti. Kafasında kurduğu plana göre Jeongin üzülse de ona hak verecek, hatta gitmesi için teşvik edecekti. Fakat küçük omega hüngür hüngür ağlamış ve onu bırakmaması için neredeyse yalvarmıştı. Ortalığı kaplayan hüzünlü feromonlarıyla Jisung'un eli ayağı da birbirine karışmıştı. Zar zor arkadaşını sakinleştirdikten sonra gitmeyeceğine dair yemin ederek odasına göndermişti.

Omega ortama alışana kadar bir haftayı geçirmişlerdi. Bu bir hafta Jisung için oldukça sinir ve yorgunluk doluydu. Kilo vermesi gerektiği düşünüldüğü için yemekte önüne bırakılan porsiyonlar diğerlerininkine kıyasla oldukça azdı, bu da güçten düşmesine sebep oluyordu. Hayatının hiçbir döneminde bu kadar çabuk yorulduğunu hatırlamıyordu. Kasabada çalışırken kazandığı paranın hemen hemen hepsini yemeğe harcadığı düşünülünce pek de garipsenecek bir durum değildi. Çabuk yorulduğu için derslere gereken dikkati de veremiyordu haliyle. Çay saati derslerinden birisinde bir kere fincan kırmış, bir diğerinde de kendisini yakmanın ucundan dönmüştü ve ne yazık ki bu iki olay da Prens Felix'in önünde gerçekleşmişti. Prens bu durumu hiç garipsemeden yüzündeki parlak gülümsemeyle sorun olmadığını söylese de Jisung Leydi Soojin'in tiz sesinin kulağında yankılandığı ânı unutamıyordu.

Yine gününün klasiği olarak üstünde beyaz ve bebek mavisinin hakim olduğu bir takım ve belini sıkıca sarmış korsesiyle Leydinin azarını dinliyordu.

"Sırtını dikleştir, kambur durma."

Soojin'in sırtına bastırdığı ince sopayla içinden sabır dileyerek sırtını biraz daha dikleştirdi. Gün daha yeni başlamıştı fakat Jisung'un hâli hâl değildi.

"Gösterdiğim şekilde yürümeyi dene şimdi."

Adımlarını düzgünce atmaya çalışırken gözlerinin önünü kapatan saçlarıyla tökezlemişti. Arkadan birkaç omeganın kıkırtısını duyuyordu ve bu, göz devirerek oflaması için yeterli bir sebepti.

"Jisung, bir omegaya yakışmayacak kadar dikkatsiz ve beceriksizsin."

Jisung normalde adını çok severdi. Bu ismin ona yakıştığını ve karakterinin bir parçası haline geldiğini düşünüyordu. Fakat ne zaman Leydi onun adını zikretse kusası geliyordu. 

"Özür dilerim Leydim, önümü göremedim bir an."

Yaşlı omeganın bakışları saçlarına değdiği an kaşları çatılmıştı.

"Ben nasıl es geçerim bu durumu? Kenarda bekle, seninle ilgileneceğim."

En azından duruş ve yürüyüş dersinden yırtmış olmanın keyfiyle kenara geçtiğinde vaktini diğer omegaları izleyerek geçirmişti. Jeongin'in karamel renkli ve sağlıklı saçlarıyla herkesin içinde parladığını görmek onu babasıymışçasına gururlandırıyordu. Duruşu harika, yürüyüşü de kasabalı bir gencin diğerlerini kıskandıracağı düzeydeydi. Bir saat, belki de daha fazla ayakta dikeldikten sonra öğle yemeğine kadar dinlenebilecekleri söylendiğinde Jisung diğer omegaların arasından sıyrılıp kendisini bahçeye atmıştı. Leydi onu görmeden biraz dinlense hiç de fena olmazdı.

"Hyung!"

Dün oturduğu ağacın altına ilerlerken duyduğu ince ses duraksamasına sebep olmuştu. Kendisine doğru koşan bedeni fark edince durup yanına gelmesini bekledi.

"Arkadaşların yok mu?"

Jisung bunu iyi niyetle sormuştu elbette. Jeongin'e laf sokmak gibi bir amacı yoktu fakat karşısındaki omega yanlış anlamış olmalıydı ki dudakları büzülmüştü.

the chosen one | minsung & omegaverseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin