14

1.6K 244 166
                                    

"Jeongin, gerçekten doydum."

Jisung Jeongin'in uzattığı kaşığı görünce bıkkınlıkla derin bir nefes vermişti. Uyanalı iki gün oluyordu, önceki hâline göre daha iyiydi fakat bunu bir türlü arkadaşına kabul ettiremiyordu.

"Ama gücünü toplaman için yemen lazım. Hadi, lütfen."

İnatla reddettiğinde Jeongin de pes ederek kaşığı tabağın içine bırakmıştı. Jisung ile uğraşmak bazen gerçekten zor olabiliyordu.

"Jeongin." Tepsiyi kenara bırakarak dikkatini kendisine veren omegayla devam etti sözlerine. "Kim yapmış biliyor musun?"

Kendisini biraz toparladığından beri birisinin gelip onunla bu konu hakkında konuşmasını istiyordu fakat kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Herkes Jisung normal bir hastalığa düşmüş gibi davranıyor, iyileşmesi için dört dönüyordu. "Bilmiyorum, Seungmin hyung Minju'nun yapmadığını söyledi sadece."

Jisung bir şey söylemese de bu konu canını sıkıyordu. Prense sormak istemişti fakat alfa o kadar yorgun ve uykusuz görünüyordu ki vazgeçmişti. Hem, Prens Minho kendisinden o kadar çok af dilemişti ki omega onu kim olduğunu sorarak zorlamak istememişti. Saray halkı çok durgundu ve istemsizce bu durgunluk Jisung'a da yansıyordu.

"Saraydaki diğer omegalar gönderildi biliyor musun? Beni de göndereceklerdi fakat Prens izin vermedi. Ben de sen iyileşene kadar yanında olmak istedim."

"Peki burada benimle yaşamak ister miydin?" Jisung Jeongin'in burada kalmasını her şeyden çok istiyordu. Kendisini hâlâ Prens, hatta Kral eşi olmaya hazır hissetmese de ailem diyebileceği tek kişinin de yanında olmasını istiyordu. Seungmin vardı, Prens Felix de daima ona arkadaşıymış gibi davranıyordu ama Jeongin'in yeri çok ayrıydı omega için. Kendisinden küçük olduğu için mamasını bile elleriyle içirdiği bu çocuk olmadan bir ömür düşünmek midesinin kasılmasına sebep oluyordu.

"Bilmiyorum, aslında babalarımı ve dedemi özledim." Jeongin'in kısık sesiyle kurduğu cümle Jisung'u üzse de gülümsemeye çalıştı. Jeongin onun tek ailesi olsa da o, Jeongin'in tek ailesi değildi. Mutlu bir evliliğin çocuğu, neşeli ve bilge bir adamın torunuydu. Belki ailesi yaşasa Jisung da bu evlilik fikrine ve sarayda yaşama konusuna bu kadar kolay adapte olmak yerine düşünürdü fakat kaybedecek hiçbir şeyi yoktu.

Aralarına giren sessizlikte Jisung elleriyle ağrıyan bacaklarını ovalarken Jeongin de ona yardımcı oluyordu. Derin nefesler aldığında ciğerlerine saplanan ağrılar dışında vücudu da kendisini tam olarak toparlayabilmiş değildi. Kasları sızlıyor, adımları ise tökezliyordu.

"Biricik hastam bugün nasılmış bakalım?"

Seungmin içeri gülümseyerek neşeyle girince istemsizce omegaların da yüzüne tebessüm yerleşmişti. Genç betanın pozitif aurası Jisung'un çok hoşuna gidiyordu.

"Bacaklarım ağrıyor Seung."

Beta elindeki bitki çayını yatağın yanındaki sehpaya bıraktıktan sonra Jeongin'in çekilmesiyle Jisung'un bacaklarını kontrol etmişti. "Bahçede biraz yürümek ister misin? Bacak kaslarının açılması lazım, hem hava da almış olursun."

Jisung bu teklifi seve seve kabul etmişti. Seungmin'in onun için getirdiği nane çayını bitirdikten sonra bahçeye inecekler, gücü yettiğince yürüyeceklerdi.

Gözleri Seungmin'in tırnaklarına takıldığında bakışlarını bardağı tutan parmaklarına çevirdi. Kötüleştiği gecenin gündüzünde balsam tohumuyla boyamışlardı fakat Jisung tadını çıkaramamıştı. Silik bir şekilde kalmış olan hafif turuncu tırnaklarının yanısıra genç betanınkiler oldukça canlı duruyordu. "İddiayı bu sefer Seungmin kazanmış."

the chosen one | minsung & omegaverseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin