sana kal demeyeceğim
ama dün gece çarşaflarını değiştirdim
değişen kadınlar olurdu genelde
kalk hadi yeni kıyafetler getirdimseni ilk görüşüm herhalde
anlatmanı isterim
nereden bu yolculuk
benim için mi kilometreler devirdin ?sol cebinde bir kurşun
sağından iki tane daha
açılmamış bir mektup göğüslerinin arasında
şimdi almayacağım
tabancayı dolduradursun
izleyeceğim keskin hatlarını öfkenin
son kurşunu ben vereceğim namlunun ağzına
bakarsın alnıma bir öpücük kondurursunve uzandım
uçtu aklımdan mektup
göğüs kafesinin üzerindeki et parçaları yutacak gibi ellerimi
korktum
sihirbaz çabukluğuyla kaptım müsveddeyi
bin yıllık mühür
bin yılı eskitmiş kadın
bin kadın eskitmiş erkekzarf çığlıklar içinde kaldı
zamanın aksine akan eylem
mıhladı olduğum yere beni
kadın bir kaç adım attı
boylu boyunca yarıldı topuklarım
burnumdan kanlar fışkırdı
zarfın içinden fırladı namluhiç konuşur mu namlu ?
bir namlu öpebilir mi dudaklarımdan ?
öptü
akıl almaz soğukluğunu iliklerime kadar hissettim
ve kadın konuştuben yazdım
yaşattım yabancı mısralarda
en ters muhitlerin en ters binalarında
en farazi durumların
en keskin felaketlerin ortasında
ruhuna üfledim üç kere
iki kere diriltti kalbim seni
bir kere de öldürdü aklım
şimdi iki kere sana sıkacağım
bir kurşunu şakaklarıma bırakacağımaffet beni sevgilim
sadece hataların kulağını çınlatacağım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hayatın ortasından namlu
Poetryvarlığına umut beslediğim hiçbir "şey" benim değil, bekleyişlerin sona varmazlığı umudun ham maddesini tüketti. aldığım her kritik karar, anlarımın intikamının çaresiz serzenişiyle çağlıyor.