şimdi adım başı boyumu tartan dünya
aldırış etmeden dönüyor etrafında
mevsimler devriliyor harcanıyor yıllar
toyluğumdan yadigâr sen incecik kadın
çarpık zamanda hapis
yem edeceksin diş etlerimi vahşi sırtlanlara
bütün dalgalar aynı kıyıları tokatlayacak
düşlerinden fırlamış gibi devasa yengeç kıskaçları
kalbimi en keskin yerinden kavrayacak
ve elbet yanacak canım
ve eğer bozarsa çığlıklarım
ufuktaki kusursuz kızıllığı
muhtelif sorgular ve nevrin buhranı
parmak uçlarımın hafızasında
mukadderat kırmızılığıve öptüm hayatın kasıklarından
dudak çepherimden akıyor tenin gözyaşları
ne zevkler gördüm
var oluşu yitmekten geçtiğinden yamyam gençliğin
bir kadın öldürmek isterdim
böyle paramparça
zamandan münezzeh
ama parçaları bağlı mekanlarane yaman çelişki
bütün beyin kıvrımlarımda yankılanan tecavüz
tevazu ile karşılıyorum intikamını
ama sanırım başka birisiyle karıştırdın
ben gömmedim ihtişamını
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hayatın ortasından namlu
Poesíavarlığına umut beslediğim hiçbir "şey" benim değil, bekleyişlerin sona varmazlığı umudun ham maddesini tüketti. aldığım her kritik karar, anlarımın intikamının çaresiz serzenişiyle çağlıyor.