duygular

12 9 2
                                    


Uzun bir aradan sonra yeniden burdayımm... Bekletiysem üzgünüm. Ama heyecan dolu bir bölümle geri döndümmm....








On üçüncü bölüm
Duygular....

ziya

bu karanlığın ve sessizliğin beni neden bu kadar rahatsız ettiğini bir türlü anlamıyordum. Ama hayatımla ilgili şöyle bir geçmişe göz atınca, bir başıma oturduğum yemek sofrası, kendimi her daim  yalnız savunmak zorunda kalmam, hiç bir zaman sahip çıkılan ve sevilen bir evlat olmamıştım. 

Belki de ailemin en kötü anıydı bana sahip olmak. Bu düşünceler aklımı bulanıklaştırırken şöyle alaycı bir şekilde gülümsedim kendi kendime. Evet uzun zamandır bu anıları, sevimsiz şeyleri kendimle konuşmaktan hep kaçıyordum.Aryan daha önce “Burada gördüklerimiz korkularımız” dediği zaman da alaycı görünüyordum. Ama sanırım o haklı ve ben yalnız kalmaktan deli gibi korkuyorum…

Gözlerimi birbirine sıkıca kenetlediğim an gözyaşlarım sanki artık bir nehir misali, tek tek yanaklarımdan süzülüyordu. Evet ben tıpkı bir çocuk gibi şuan ağlıyordum. En kötü olan şeyse hıçkırıklarım bu odanın tamamında yankılanıyordu. Bir an kendi kendime durup “diğerleri beni duyuyor mudur?” diye geçirdim içimden. Eğer beni duyuyorlar veya şu halimi görüyorlarsa şayet berbat bir haldeydim. 

Kendimle yaptığım uzun ve duygusal konuşmanın ardından birbirine sımsıkı kenetlendiğim, ve elimin arasına sıkıştırdığım, kafamı kaldırıp, gözlerimi açtım. Başımda şaşkınlıkla bana bakan çocukları görünce, utanç ve mutluluk arasında gidip geldim.

” Bu bir sınavdı ve ben sınavı geçtim” dedim içimde ki gizli duygusal çocuğa.

Rüya

Kolundan tutmuş bana cevap vermesini beklediğim bu çocuk, resmen hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Bir başkası olsaydı ağlamasına asla şaşırmazdım. Ama bu Ziya ydı. 

duygulardan bir haber olan, ve kendinden başka kimseyi önemsemeyen bu çocuk şimdi neden ağlıyordu. 

Çok mu korkmuştu? 

ben onun adını tekrar seslenmeye kalmadan, gözlerini açmış bana bakıyordu. Derin bir nefes aldım ve geriye doğru bir kaç adım attım.  Ziya'ya odaklanmış onun konuşmasını neler olduğunu bize anlatmasını bekliyorduk. Bir anlığına duraksayıp, boğazını temizledi ve elini cebine attı. Ne yapmaya çalıştığını kestiremiyordum. Olduğum yerden hiç kıpırdamadan onu izlemeye devam ettim. Elini attığı cebinden telefonunu çıkartıp ayağa kalktı. Gözlerimiz tamamen onun üzerinde gezindiği an, telefonunundan şarkı açmıştı. Yüzümü buruşturup ona tekrar baktım, sonra gözlerimi telefona çevirdim, çalan şarkı Katy perry’ nin this is how we do şarkısıydı.  Kendini  hazırlayıp, şarkının ritmine ayak uyduran Zİya’ya tekrar şaşkınlıkla baktım. ve yeniden telefona çevirdim gözlerimi. 

Anlam veremediğim şeyler olduğu kesindi.

İlk başta “bu ziya değil mi acaba?” desemde kesinlikle bu karşımda dans aden gerçek Ziya’dan başkası olamazdı. Bakışlarımı telefondan çekip Aryan’a yönelttim. Ziya nın bu haline oda anlam verememişti ama gülümsüyordu. ve tabi yanağındaki  gamzesi ilk dikkatimi çeken şey olmuştu. Onun gülümsediğini gördüğüm an istem dışı bende gülümsemiştim. Arada ki bu tuhaf gerginliği ilk bozan Tolga oldu. Adımlarını arkadaşı Ziya ya çevirip, elini omzuna attı. Yüzünde büyük bir gülümsemeyle konuştu. 

zeit not Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin