2 saat

5 3 0
                                    






On dokuzuncu bölüm:
İki saat

Kendimi çoğu zaman çaresiz hissettiğim zamanlar olmuştu. Babamı kaybettiğimde annemin kafayı yemek üzere olduğunu düşündüğüm zamanlarda, okulda daima dışlanıp, o uzaktan herkesin 

garipseyerek baktığı kız olduğum zamanlarda. Ama bu kez çok farklıydı bunun ötesi yoktu. Sonumuzun yazıldığını hissederek bile bile burada beklemek, işte bu en berbat olanıydı ve bunun bir üstü yoktu en azından şimdilik.  

Gözlerim  sessizce odada küçük bir tur attı. Bir Şeyler söylemek için dudağımı araladım ama sonra vazgeçip, dudaklarımı büzdüm. Ne diyebilirdim ki bundan sonra yapacağımız ne vardı. Hiçbirşey bilmemek öyle çok delirtiyordu ki beni. 

 ” şimdi pes mi ediyoruz yani?” 

bakışlarımı sesin geldiği yöne çevirdim. Ziya kaşlarını kaldırmış merakla bakıyordu. Evet haklıydı şimdi pes mi ediyorduk?. 

” Hayır”   Ziya‘yı yanıtlayan Elçin’e baktım. Esmer bakışları daha da kararlı bakıyordu sanki. Gözlerini kıstı. 

“ Ne yapacağız ki” Tolga ayağa kalktı artık pes etmiş gibi gözüküyordu. Mete bıkmış, tıpkı Tolga gibiydi. Han meraklı Aryan ise son derece sessiz ve tepkisizdi. 

“ ayna kesinlikle ona ihtiyacımız var. Yani içimden bir ses öyle diyor!” 

Elçin oturduğu yerden hızla ayağa kalktı. Heyecan dolu yumuşak ses tonuyla konuştu. Elçin haklı olabilirdi. Ama şu an içgüdülerle hareket etmek ne kadar doğruydu yada o kadar zamanımız var mıydı?

“ bence de zaten şuan aynadan medet ummaktan başka seçeneğimiz de yok.” Tolga haklıydı garip bir şekilde herkes haklıydı.  Aynayı son aradığımızda başımıza gelenler aklıma geldiği an bir anlığına ürperdim. Bu yeniden olabilirdi. Peki ya o portreler annem. 

Han Babamın buraya girdiğini görmüştü. O adam o portreleri çizen adam babam olabilir miydi?. 

Aryan sanki aklımı okumuş gibi aniden bana baktı. Bakışları sakindi. 

“Rüya sence o portreler baban çizmiş olabilir mi? Burada ki adam insan her neyse işte o baban olabilir mi?” 

Kafamı olumsuz anlamda salladım sorunun cevabını bende bilmiyordum.

“Babamın resim çizdiğini hiç hatırlamıyorum. Ona dair çok fazla anım yok. Ama annem babamın böyle bir yeteneği olsaydı kesin bahsederdi. Üstelik ben” duraksadım ve devam ettim 

“benim burada olduğumu bile bile.” 

Gözlerim doldu nefesim boğazıma takıldı. Yine de buna aldırmadan konuşmaya devam ettim. 

“ Benim yanıma gelmez miydi? Beni özlemiş olmalı beni tanıyor olmalı” 

Son söylediklerimden sonra gözyaşlarım, sel misali gözlerimden dökülmeye başladığı an, kafamı çevirdim. Bunu görmelerini istemiyordum.  Oldukça güçsüz görünüyor olmalıydım. Yanıma sokulup, sırtımı sıvazlayan arkadaşıma baktım. Bakışlarım ona döndüğü an nazik bir tebessüm gönderdi.  

“O değil” dedim. Tek çırpıda. Babam olamaz babam olsaydı eğer beni bulurdu, yanıma gelirdi ve beni bir daha asla bırakmazdı.  O benim babamdı. Benim babam. Ama ya oysa ya o benim babamsa ve buraya girdiğimizin farkında değilse. O zaman yanıma gelemez beni bulamaz. 

“Ya öyleyse” 

Sesimin çatladığını hissettim. Gözyaşlarım durmak yerine artmaya başladı. 

zeit not Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin