6. BÖLÜM

21 3 0
                                    


Resim: Beste

Bölüm şarkısı: De Maynes - Golden Moments

Evet ikinci bölümüde hemen yazıp yetiştirdim. Umarım memnun kalırsınız sizleri seviyorum. 🤍🦢🪽

Bale sınıfından içeri girdiğimde, bir kaç kızın bakışları bana doğru yönelmiş sonra önlerine dönmüşlerdi. Aynanın önünde ısınma haraketleri yapan Beste, beni aynadan görüp hemen yanıma gelmişti.

"Dün neden gelmeyeceğini bana söylemedin? Bilseydim ben de derse katılmaz seninle olurdum."

Ela rengi gözlerini kocaman açıp mızıkçı çocuklar gibi bana tavır yapıyordu. Ama kalbini kırmadan ufak bir yalan söyledim. "Ben de zaten çok geç uyandım," dedim büyük salonda ki aynaların önüne giderken. "Sen çoktan okuldaydın bile." Isınma hareketlerine başlayıp gerindim. Beste hâlâ tepemde dikilip bana hesap soruyordu.

"Olsun, arayıp haber verseydin dersleri yarıda bırakır gelirdim."

"Saçmalama Beste," dedim uyarır tonda konuşurken. "Ben okula gelmedim diye sen niye derslerden geri kalacakmışsın?"

Bir süre düşündü, ben mantıklı bir cevap vermesini beklerken o tamamen beni ter köşe yapan cevaplar veriyordu.

"Sen yokken canım sıkılıyor napim?"

Gözlerimi inanamaz gibi kocaman açıp ona baktığımda, o omuz silkip umursamaz bir tavır takınmıştı. Beste'yle biz her zaman böyleydik. O daha duygularına göre hareket eden ben ise mantığını kullanan tarafdım. Beste'ye göre ben bu yönümle çıkarcı oluyordum hatta. Ona göre sadece duygularıyla hareket eden insan çıkar gütmezmiş çünkü. Görüntü de ne kadar saf gibi görünsede, aslında çok zeki bir insandı. Kimin ne niyetle kendisine yaklaştığını bilirdi ve her ne kadar ikisininde yakın arkadaşı olsam da Çağlar'ı asla sevmezdi. Çağlar'da ondan haz etmiyordu.

Ela gözleri kocamandı, beyaz bir teni, açık kumral gür saçları vardı. Yüzü çok orantılı ve güzel, vücudu yapılı ve benden biraz daha uzundu. Onunla yanyana olduğumuzda ben hem boy, hem de yüz olarak minyon olduğum için, onu benim ablam sanıyorlardı. Yaş olarak yirmilerimdeydim, ama görünüş olarak herkes on altı yaşında göründüğümü söylüyordu. Bu durumdan şikayetçi değildim.

Bacağımı havaya kaldırıp, iyice gerinirken Beste bir yandan benimle konuşuyordu.

"Daha iyi oldun mu?"

"Evet bir sorun yok," dedim kendimi serbest bırakırken. "Sadece kendimi fazla yordum."

"Çalışmasan bile burada ki en iyi kişi sensin. Bazen seni anlamıyorum Selin neden kendine bu kadar yükleniyorsun?"

Kollarımla aynanın önünde ki demire sıkıca tutunup sırtımı gerdim. Öne doğru eğilirken "Ben halimden memnunum," dediğimde Beste hemen buna karşı çıktı.

"Saçma sapan konuşma Selin!" dedi bana doğru eğilip fısıldayarak. Bir yandan da çevresine bakınmıştı bizi dinleyen birisi var mı diye. "İyice zayıfladın, çalışma saatlerin git gide arttı. Erken gelip prova yapmanı anlıyorum ama okul çıkışında da fazladan kalıp çalışıyorsun. Ayağında ki yaranın biri iyileşmeden diğeri çıkıyor."

Etrafa kısa bir bakış atıp "Peki ne yapmamı istiyorsun söyler misin?" diye sordum dişlerimin arasından.

"Sadece biraz nefes almanı istiyorum."

"Ben zaten burada nefes alıyorum Beste."

Başını iki yana salladı "Hayır burası senin git gide tek dünyanmış gibi olmaya başladı Selin ve seni içine iyice alarak boğmaya başladı farkında değilsin."

Kaşlarım çatıldı, ayna da kendime ve yaptım hareketlere odaklanırken ona cevap verdim.

"Sevdiğin, delicesine bağlı olduğun ama aynı zamanda seni yaralayan şeyle yaptığın mücadeleye tutku denir."

"Peki o seni yiyip bitirirken, bunu fark edememene ne denir Selin? Biliyor musun?"

Ayna da gözlerim kendimden ayrılmazken sözlerine devam etti.

"Hırs. Tutkunun dozu kaçtığında bu bağlılık değil bağımlılık olur."

"Bunun kime zararı var?" diyerek itiraz ettim.

"Sana tabi ki aptal!" dediğinde gözlerinde ki öfkeyi görmüştüm.

"Mükemmel olmayı istemek suç mu? İşimi mükemmel yapmak istiyorum."

"Zaten mükemmelsin, neden bunu fark etmiyorsun," dediğinde Beste'nin öfke ateşiyle yanan ela gözleri, artık yumuşak bakıyordu. O sakinleşince ben de sakinleşmiştim.

"Anlamıyorsun," dedim ona doğru dönerken.
"Mesele mükemmel olmak değil, mükemmel kalmak, bunu koruyabilmek."

Beste bana doğru dönüp uzun uzun baktı.

"Herkes masum olarak doğar Selin, masumiyetin peşi iyiliktir, saflıktır. Ama herkes iyi kalmaz, neden biliyor musun? Çünkü masumiyet bozulur. İyiliğin koruyan masumiyettir çünkü. Mükemmel olanı mükemmel yapan ise kusursuzluktur. Beyaz üzerine siyah sıçradığında beyazlığını yitirmez, ama artık beyaz diye de anılmaz lekeli'dir onun adı. Hatta lekenin bile kendi adı vardır ama beyaz o üzerine damladığında yine de beyaz değil,  artık lekeyle bir olduğunda lekeli diye anılır. Kusurlar mükemmel olanı bozar, ama aynı zaman da onu eşsiz kılar. Mükemmel olmak kusursuz olmak hakkın evet, ama bir gün seni bozacak bir kusurun olmasa bile, tıpkı senin mükemmelliğini bir kusur gibi bozacak senden daha mükemmelli olacak ve o zaman sen hiçbir kusurun olmadığında bile varmış gibi hissedeceksin."

Beste'nin ela gözleri içime doğru işlerken, ona söyleyecek hiçbir şeyim yoktu.
"Sadece başarmak istiyorum Beste," dedim. "Büyük bir hayalim var ve ona ulaşmak istiyorum. Bu yüzden onu şansa bırakamam"

Bana donuk bir ifadeyle bakarken birden gülümsediğinde yüzü yumuşadı. "Biliyorum, yanındayım. Sadece mücadeleni tek başına verme bunu istiyorum."

Beni tutup kendine çekerek sarılırken, ben de ona sıkıca sarıldım ve başımı omzuna yasladım. Belkide Beste güvendiğim tek dostumdu. Beni usulca kendinden iterken duygusallığını gizlemeye çalışıyordu.

"Tamam yeter bu kadar bizi lezbiyen sanacaklar," bunu söylerken omzundan ittiğimde gülmüştü. Kapıdan içeri giren Çağlar'ı gördüğünde yüzünde ki gülümseme silinmiş, ifadesi duvar gibi katılaşmıştı. Onun bu haline yine gülümsemekle yetinmiştim. Çağlar ise yanımıza yaklaşırken hiçbir şey anlamayan bir ifadeyle bakıyordu.








ARGOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin