3. BÖLÜM

41 4 0
                                    


Fotoğraf: Ufuk

Bölüm Şarkısı: Isabel LaRosa - Eyes Don't Lie

Uzun bir zaman boyunca yazamadığım için çok üzgünüm. Ama hayatımda bazı yolunda gitmeyen olaylar gerçekleşti ve bu da beni yazmaktan bir süre alıkoydu ama aklım hep buradaydı. Bu hikayedeydi, Selin, Demir, ve Ufuk beni hep burada bekledi. Şimdi ise bir daha onlara asla sırtımı dönmeyeceğim. Güzel bir bölümle daha karşınızdayım ve her gün olmaya devam edicem. Bundan sonra ARGO'ya her gün yeni veheyecanlı bölümler gelecek. Sizlerden tek ricam yorum yapmanız açıkçası yorumlarınızı ve tepkilerinizi okumak çok hoşuma gidiyor. Sizleri çok seviyorum. 🖤


Gelişi güzel yapılmış ayak pansumanım ve her birimizin önünde duran farklı çay bardaklarıyla salonda sessizce oturuyorduk. Ufuk'un gözleri Demir ve benim aramda gezinirken, ben pencerenin ardında ki şehir ışıklarını izliyordum. Hepimizin içinde ki hayalet kasaba sessizliğini bozan Ufuk'un ağır ve derinden gelen sesi olmuştu.

"Ne olduğunu hâlâ anlatmayacak mısın?" Soruyu ilk olarak Demir'e sormuştu. Demir başı öne eğik bir şekilde dizlerinin üstüne kollarını yaslamış halde oturuyorken, bıkkın ve ağır bir nefes alarak ellerini yüzüne kapatıp arkasına doğru yaslandı.

"Dayak yedim."

Ufuk üfleyerek gözlerini devirdi "Onu görüyoruz zaten, ben işin arkasında ne olduğunu soruyorum." Demir kısa bir durduktan sonra "Fatih," dedi sadece. Gözleri beni kısaca bulmuş sonra Ufuk'a takılmıştı. Olayın iç yüzünü bilmemi istemediğini fark etmiştim. İşin bu kısmı sandığımdan çok daha derindi anlamıştım. Gecenin bir yarısı az kalsın öldürülecek seviyeye gelen bir insanın başında ki bela basit bir sebepten olamazdı.
Ufuk o zaman kaşlarını yukarı kaldırarak tüm durumu anladığını gösteren o ifadeye bürünmüştü. Bir süre dalgınca düşündükten sonra "Hallederiz," dedi. Ama bu kısacık kelimeyi söylerken kıstığı gözleri karşısında ki kişiyi hayali bir şekilde öldürüyormuşçasına bir ifadeye bürünmüştü. Sonra arkasına yaslanıp rahat ve hatta alaycı bir ifadeye bürünerek "Ben de geçen gün kafaya taktığın kızın ağbisi seni ele aldı sandım." Bunu söylerken yüzünde keyifli bir ifade vardı. Demir olduğu yerden aniden doğrulmaya çalışacakken canı acımış, yüzünde ki ifade değişmişti. Elini, belinde ki acıyan noktaya götürmüştü.

"Ne alakası var lan?" Gözleri yine kısa bir an beni bulmuş sonra, tekrar Ufuk'a kitlenmişti. Ama Ufuk hiç oralı bile gözükmüyordu. Eline çay bardağını almış çayını içerken Demir'e imalı bakışlar atıyordu. Çayından bir yudum aldıktan sonra "Bir gün olması muhtemel bir ihtimal çok da uzakta aramıyorum aslanım."

Demir omuz silkip, canı sıkkın bir şekilde başını başka bir yöne çevirmişti. Sanki onun bir başka kadınla olan sırrını alenen bu şekilde bir başka kadının bilmesi hoşuna gitmemişti. Ufuk elinde ki bardağı bırakıp, kanepenin yaslanma yerinden kolunu Demir'in yüzüne doğru uzatıp parmaklarıyla hafifçe kafasını itti.

"Trip yapma lan."

"Yapmıyorum bir şey."

Ufuk'un gülümsemesi daha da derinleşirken bakışlarını bana çevirdi hâlâ gülümsüyordu. Demir'in koluna dokundu. Ama Demir oralı bile olmamıştı.

"Pşşt baksana lan." Demir kafasını çevirip "Ne var" dercesine kafasını salladı. Ufuk gülümsedi, elini Demir'in bacağına destek verircesine koymuştu. "İyi misin kardeşim,"  Demir uzun bir süre baktıktan sonra usulca başını sallamıştı sadece. Aralarında ki dostluk bağının ne kadar sağlam ve iyi olduğunun ispatıydı.

Oturma odasına kaydı gözlerim. İki çekyat ve iki berjer koltuğu bir küme halinde yerleştirmişlerdi. Ufuk ve Demir'in oturduğu koltuğun arkasında yemek masası ve ufak bir büfe kalıyordu. Evde ki her eşya sanki rastgele bir şekilde alınıp koyulmuş gibiydi. Beyaz tavandan sarkan, yine aynı renkte ki beyaz porselen lamba beyaz ışık saçıyordu. Koltuk grubu koyu bej rengindeydi. Yer de klasik desenlere sahip Türk halısı vardı. Duvarlar ise yine beyazın bir tık kırık rengindeydi. Evde ki son model olarak duran tek şey büyük plazma televizyondu.

ARGOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin