Fotoğraf: UfukHepimiz keyifle yemeğimizi yiyorduk. Beste, elinde tuttuğu şarap kadehini yanağına yaslamış ve gözlerini kapatmıştı. Çağlar telefonuyla ilgileniyor, arada bana kısa bakışlar atıyordu. Ben de son bir kaç gündür üzerime yapışıp kalan, istesemde zihnimin bir köşesinden atamadığım olayı içten içe kendi yaşamımdaki işlerle meşgul olmaya çalışarak aşmaya uğraşıyordum.
Her boşluğa düştüğümde, gözlerim henüz keşfetmediğim bir noktaya doğru derince daldığında, aklıma o akşam yaşadığım korku dolu anlar geliyordu. Hâlâ o ürpertinin etkilerini üzerimde taşıyordum. Ama kendi hayatımda ki insanlarla ve sorumluluklarımla meşgul olmak beni biraz olsun paranoyak düşüncelerimden uzaklaştırıyordu.
Gözlerim, dalgınca izlediğim saten kumaş gibi, yumuşak şekilde dalgalanan denizden ayrılmış, Beste'nin yüzüne odaklanmıştı.
"Selin iyi misin? Fazla dalgınsın bu aralar."
Hemen kendimi toparlayıp, oturduğum sandalye de dik bir konuma gelerek "İyiyim," dedim. Soğuk şaraptan bir yudum aldım "Sadece gösteriyi düşünüyorum."
Beste gözlerini devirdi "Bunu şimdiden bu kadar dert etmene gerek yok."
"Rolü çok istiyorum," dedim tabağımda ki yemeği çatallarken.
"Ama rolü alamamak dünyanın sonu değil," dedi Çağlar, yemek boyunca ilk defa sohbete katılmıştı.
"Biliyorum," dedim sakince kendi içime çekilerek. Konuyu kapatmaya çalışıyordum, benim asıl içimden geçen konu bu değildi çünkü. Onlara bir renk vermediğim ve konuyu ustaca değiştirdiğim için içim rahatlamıştı. En azından onların bile düşündüğümden emin olduğu bir konuyu ortaya sürmüştüm.
Keyifle yemeğimizi yerken, karşımızda kalan bir fast food dükkanının önünde duran motosikletli birisi dikkatimi çekmişti.
Motorunu kaldırım kenarına park etmişti ama hala motorun üstünde durmaya devam ediyordu. Ve motorun arkasında ki büyük kutudan anlayacağım üzere restorant'ın kuryesiydi.Kafasında ki kaskı çıkardığında, ufak çaplı bir şok geçirdim. Bu kişi, o gece kurtardığım Demir'in arkadaşıydı. Adını şu an için anımsayamıyordum ama kesinlikle oydu. Ve karşımda dururken göz göze gelmiştik. Onun yüzünde de, uzaktanda olsa bir şaşkınlık emaresi görebilmiştim.
Yanına gidip gitmemek konusunda tereddüt ederken, en sonunda masadan kalkıp bahçe çıkışından ayrıldım. Beste arkamdan seslenmişti ama onu duymamazlıktan geldim. Benim yanına doğru gittiğimi görünce, o da motosikletinin üstünden inip bana doğru adım atmaya başladı. Ne yapacağımı bilemez halde heyecanlanmıştım. Onun yanına giderken aklımdan ne geçiyordu, bilmiyorum. Sadece görmezden gelip başımı çevirseydim olmaz mıydı? Oysa ki bu bana göre bir davranış değildi. O akşam bana karşı çok sıcak ve iyi niyetli davranmıştı.
Yanına yaklaştığımda, dolgun dudakları gerilmiş, düzgün dişleri meydana çıkacak kadar sıcak gülümsemesini tekrar ortaya koymuştu. Açık kumral saçları güneşte sarı yansımalarla parlıyordu. Sakalları çok hafif şekilde uzamıştı. "Selin," dedi tereddüt eden bir tonda "yani öyleydi değil mi, Adını yanlış hatırlamıyorum?"
Onun aksine kötü hafızamla ben "Sen..." diyebilmiştim sadece. Gülümsemesi yüzünde iyice genişlediğinde elini uzattı. "Hadi yeniden tanışalım, ben Ufuk." Sıcak eliyle, elimi kavrarken arkamda beni izleyen meraklı gözlerin habercisiydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARGO
Teen FictionKüçük ruhların, büyük hikâyesi. Selin tek hayali dünya üzerinde ki en iyi balerinlerden biri olmak ve juilliard'ı kazanmak olan genç bir konservatuar öğrencisidir. Dışarıdan bakıldığında oldukça, iyi ve rahat şartlara sahip olduğu bir hayatı yaşadığ...