Fotoğraf - gelecek bölüm spoisi... 😉Bölüm Şarkısı: The weeknd - Star Boy
Umarım bu bölümü beğenirsiniz burayı boşlamamak ve sizleri can sıkıntısından kurtarmak için elimden geleni yapıyorum. Bu arada bir gün kitap olursa kapak tasarımını bile hazırladım ama sormayın söylemem. (Üstünlük belirtisi) Ciddi anlamda ARGO'ya yaraşır bir kapak ve ilk önce benim ellerimin arasından çıkacak. Sizleri çok seviyorum. 🤍
Dünyaya ilk kez gözlerimizi açtığımızda ne görürdük? Bilinmeyen bir hatıraydı bu. Nedeni ise yine bilinmez. Ölmeden önce son gördüklerimiz ise bizim ve ölümün arasında ki bir sırdı. Tıpkı gözlerimizi ilk açtığımızda ne gördüğümüzü biz dışında hatırlayan tüm geçmiş zamanlara sahip, geçen yılları anılarıyla birlekte yaşında saklayan insanlar gibi. Dünyaya ilk geldiğimizde gördüğümüz sır hayatla onu paylaştıklarımızın arasındaydı.
Dünyaya bir çok kez gelirdik. O gözler bir çok kez, yine bir çok sebepten dünyaya açılırdı. Bazen yalanların içinde kıvranırken, doğruların içine büyük bir sancıyla doğardık. Hayallerin içinde uyumak için gözlerimiz kapanırken, bazen kabus olan gerçeklerin içine uyanırdık. Bir acı çığlıkla doğar, sessiz bir ölümle giderdik. Ardımızdan atılan çığlıklar, doğup da ölemeyenlerindir.
Demir gözlerini sıkıca kapatıp Selin'i son gördüğü haliyle hayal etmeye çalıştı. Ürkek bedeninin altında, damarlarına sadece kan pompalamak için değil, vicdanı için de çalışan bir kalp vardı. Utançla yüzünü buruşturup, göz kapaklarını acı çekiyormuş gibi iyice sıktı. O gece Selin'i bir korkak gibi ardında bıraktığı düşüncesi, içinde ki nir noktayı demir bıçaklara sahip bir pençe gibi deşiyordu. Her anımsadığında, o pençeler daha da derin bir noktayı keşfediyordu.
Aslında Selin'in çığlığını ilk başta duyamamıştı bile. O an acı içerisinde kıvranırken tek duyduğu ses, kendi iniltisine aitti. Yine de içinde onunla dövüşen azabı yenemiyordu. Karşısında ki kadın tüm gücüyle hem onu, hem kendisini kurtarmaya çalışmıştı. O gece Selin'e teşekkür etmenin dışında başka bir şey söyleyememesinin tek mahcubiyeti onu kurtaracak kadar güçlü olamamasıydı. İçten içe Yiğit'in onu gördüğü gibi görmek aslında karşısına bir haneyle çıkmak bile istiyordu. Yenemediği tek şey vicdanı değildi belki de bu yüzden. Utancının arkasına gizlenmiş erkeklik gururuydu. Bir de Selin'in her şeyi başa döndürüp, işin peşini bırakmaması durumu ve ihtimali aklını tahta kuruları gibi kemiriyordu.
O an aklına takılmışken Yiğit'e dönüp sordu. "Polise gitmiş mi?"
Yiğit arada ki sessizlikten sonra bir an bu soruyu duyunca afallasa da, başını iki yana salladı. Demir'in içi, kendisini rahatsız edici derece rahatlamıştı. Aslında içten içe buna hakkı olduğunu biliyordu. Yapması gerekenin bu olduğunu, ona şahitlik yapması ve arka çıkması gerektiğini... ancak durumlar onun bile içinden çıkamayacağı kadar karışıktı. Öylesine masum bir insanı, tesadüfen gelişen bu belanın içine nasıl bile isteye sokabilirdi ki?
Demir o an içinden "Keşke bana denk gelmeseydi," diye geçirdi. "Keşke beni kurtarmak zorunda kalıyor olmasaydı."
Bu utancın ömür boyu değilse bile, bir daha bir araya denk gelemeyecekleri ihtimaliyle bile ara ara içini sızlatacaktı.
Yiğit'e baktı ona sormak istediği şeyler vardı, daha fazlasını merak ediyordu. Selin'le ilgili başka şeyleri duymak istiyordu. Ama onun sonrasında ki abartı tavırlarından ve imalarından bunalacağını biliyordu. Ama bir anda ani bir çıkışla kahkaha atan Yiğit'in peşi sıra söyledikleri iç sesine kulak kabartmış gibiydi."Herifin yüzünü görmen lazımdı kardeşim," dedi keyiften dört köşe olan yüzünde ki ifadesi, cümleye sondan başladığı için Demir'in yüzünde tam tersi bir etki bırakmıştı.
Dudağını bükerek "Kim lan?" diye sordu Demir. Yiğit'in yüzü aniden ciddileşip "Oğlum sen salak mısın?" bakışıyla Demir'i yargılamıştı.
"Selin'in yanına gelen yamuktan bahsediyorum," dedi elini omzuna vurup. Sarsıntıyla birazda olsa kendine gelen Demir, "Niye naptın yine?" diyerek kinayeyle sordu. Arkadaşını iyi tanıyordu çünkü. Ama Selin'in karşısında yalandan da olsa ne yaptığını düşünce inceden bir gıcık kapmıştı en yakın arkadaşına.
"Selinle bu son yaşadığımız durumları konuşuyorduk işte, o sırada bu çıkıp geldi tamam mı? Ama ifadesini görsen var ya sanırsın küçük dağları o yaratmış bana, neyse beni bir kibirle falan süzmeye cins cins sorular sormaya falan başladı. Kızla konuşurken aniden gelince kız arkadaşım diyemedi, ben de altımda motosikletle birlikte motosiklet eğitim hocasıyım dedim."
Bunu duyan Demir histerik bir şekilde gülüp, "Hasiktir lan oradan," diye Yiğit'i alaya almıştı.
Yiğit'in yüzü ciddileşmişti ama buna kırılacak ya da gocunacakkadar değildi. "Ne var olamaz mıyım?"
"Sence olur mu oğlum?" Demir tek kaşını kaldırıp alaycı bir şekilde arkadaşını süzmüştü.
"Olur." Yiğit keçi inadını arkasına almıştı çoktan.
"Saçma sapan konuşma Yiğit."
"Bak nasıl yapıyorum lan izle gör." Demir ilk başta eğlenip dalga geçme niyetindeyken, arkadaşının aslında rahat görüntüsünün altında nasıl kolayca gaza gelen bir insan olduğunu unutmuştu. Bir yandan bu ihtimalin hem imkânsız olduğunu düşünüyordu, hem de onun şeytan tüyü yanıyla kızı etkilemesinden korkuyordu.
"Kız zaten balerin, böyle bir şeyi niye kabul etsin ki?" diye başından savuşturmaya çalıştı arkadaşını.
Yiğit aksine kendinden emin bir tavırla "O kızı yarın buraya bile getiririm," dedi. Bu ihtimal Demir'in içinde ki bir noktayı okşayıp, yumuşatmıştı. Hatta bunu yapabilme ihtimalini kendi gözleriyle görmek için Yiğit'i kışkırtmaya başlamıştı.
"Yapamazsın."
"Yapıcam."
"Olmaz."
Yiğit pis pis sırıtıp tek gözünü kırptı "Hem de bal gibi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARGO
Teen FictionKüçük ruhların, büyük hikâyesi. Selin tek hayali dünya üzerinde ki en iyi balerinlerden biri olmak ve juilliard'ı kazanmak olan genç bir konservatuar öğrencisidir. Dışarıdan bakıldığında oldukça, iyi ve rahat şartlara sahip olduğu bir hayatı yaşadığ...