15. BÖLÜM

13 2 3
                                    

Zambaklar en ıssız yerlerde açar,
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur.
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar,
Işıksız ruhumu sallar da durur,
Zambaklar en ıssız yerlerde açar.

Sezai Karakoç - Mona Rosa

Bölüm Şarkısı: Cholé Aubreé - Passage Sombre

Ay gece de çıkar, yıldızlar sadece gece de gözükür. Işık karanlığı delip geçer, gölge güneşini ardına alır dans eder. Her karanlıkta bir aydınlık mutlaka vardır.
Her iyilikte bir kötülük. Her acının ardında bile mutluluk. Hiçbir şey tek değildir. Hiçbir şey tek başına varolamaz. Şeytan'ın melekleri, cehennemin cenneti vardı. Ateşi söndüren su vardı.

Demir, Yiğit'in ima dolu cümlesinden sonra onu dinlemek için tüm dikkatini vermişti içten içe. Ama bunu Yiğit'e belli etmemek için, yönünü ona dönmemiş elinde ki birasından bir yudum daha almıştı. Gözleri  karşısında büyük, siyah, ekranı açık bile olmayan tüplü televizyona odaklanmıştı. Daha doğrusu konuya kendini kaptırmamak için odaklanacağı bir şeyler  arıyordu.

Yiğit'i hem dinlendiğini belli etmek, hem de umrunda değilmiş gibi davranmak için ağzında küçük bir "hmm" sesi çıkarttı. Yiğit hafif çakır keyif olmuş bir biçimde konuşmYa devam etti.

"Çok güzeldi, yine o akşam gördüğümüz gibi."

Demir "Çok güzeldi" cümlesinden sonra Yiğit'e ufak bir yan bakış attı ama, o bunu fark etmemişti bile. Demir hiç sesini çıkarmadan dikkatlice dinliyordu. Yiğit konuşmaya devam etti.

"Yanında arkadaşlarıda vardı, özellikle bir tanesine aşırı kıl oldum."

Demir'in kaşları kısa bir an çatıldı ama bunu belli etmedi. Yiğit'in cümlesinden bahsettiği kişinin erkek olduğunu anlamıştı. O an yüreğine kramp gibi giren his aklında ki düşüncelere de çarpmıştı. "Yoksa sevgilisi miydi?" Bu düşünceyle bir kaç saniye başbaşa kaldıktan sonra kendini toparladı. Sadece konuya çok da ilgili değilmiş gibi gözükmek için Yiğit'in problemine odaklanarak "Ne alâka?" diye sordu.

Yiğit başına vuran ve üzerine ağırlık çöktüren alkol'ün de etkisiyle oflayıp alayvı bir şekilde güldü.

"Ne bilim ben, biz tam kızla başbaşa konuşuyorduk, bir kaç dakika sonra bu herif bizim tepemize çöktü. Gözü bir kızın, bir benim üstümde."

Demir omuz silkip, neredeyse içinden bile fısıldayan bir sesle "Sevgilisidir," dedi. Amşamdan beri içtiği bira ilk kez boğazından aşağıya akarken her bir noktayı yakmıştı.

"Değil," dedi Yiğit. O an karşı karşıya kaldığı iki insanın arasında ki kimyayı çözmüştü. "Yüksek ihtimal o kıza aşık, ama ben kızdan öyle bir hissiyat almadım."

Yiğit'in kendinden bu kadar emin konuşması, Demir'in dikkatini çekmişti. Gerçeğin bu olup olmadığını bilmek ve emin olmak istiyor, bu his için için onu yiyordu. Ama yine üstü kapalı bir merakla sormuştu bunu. Sanki dili pandora, dudakları ise, pandora'yı kilitli tutması gereken bir kutu gibiydi.

"Nereden biliyorsun?"

Yiğit elinde ki şişeyi kafasına dikleyip, sehpa'nın üzerine sesli bir şekilde bırakırken yönünü Demir'e doğru döndü. Demir onun üzerinde ki bakışlarını hissediyordu. Ama oralı değilmiş gibi davranmaya devam etti.

"İfadesinden," dedi kısaca. "Kaç tane kız sevgili yanındayken huzursuz ve rahatsız davranır? Kızın ifadesi sanki "nereden çıktı bu şimdi?" der gibiydi. İnsan sevgilisinin yanında o hale gelmez."

Demir güldü "Belki senden etkilendiyse öteki artık çekici gelmemeye başlamıştır," dedi. Ama kendi kurduğu cümlesinde ki, anlam üzerine devrildiğinde yine kendisi altında kalmıştı. Kendini kandırmaya çalışma yöntemi basit ve ucuzdu. O da bunun farkındaydı.

Yiğit, Demir'in bu tavrına kanmamıştı. Arkadaşını iyi tanıyordu. Yiğit Demir'i ezberlemişti, ama Demir Yiğit'i hennüz okuyamamıştı bile. Alaycı bir şekilde gülümseyip "Bilmem olabilir tabi," dedi tatlı bir zehirle onu rahatsız etmeye çalışıyordu.

"Ben güldükçe o da güldü."

Demir hafifçe kaşları çatılsa da, kendini toparlayıp bozuntuya vermedi. Alaycı bir şekilde gülüp "Fena bir adamsın, kızı etkiledin yani?" dediğinde Yiğit artık onun tavrından tam olarak emindi. Sulanıp kaşınan bir yaranın üzerinde tırnaklarını yavaşça ileri geri sürtmeye başladı.

"Yüzü tombul yanaklı falan, gülünce yanakları daha da genişliyor o zaman çok masum ve güzel olmanın yanı sıra çok tatlı da oluyor biliyor musun? Bir de yanaklarını süsleyen minik gamzeleri var. İlk defa böyle bir parça ilgimi çekiyor." Yiğit konuşurken bir yandan da Demir'i izliyordu. Henüz istediği ifadeyi ondan alamayınca konuşmaya devam etti. Ama demir içten içe hrm söylediklerine sinir olup hem de onunla aynı düşüncelere sahip oluyordu. Bundan nefret etmişti

"Yüzü çok masum ve tatlı, ama fiziği dehşet seksi," dedi dudaklarını ısırarak. "Daha önce balerin hatunlar hiç ilgimi çekmemişti."

Demir birasını iyice kafasına dikleyip içmeye başlamıştı. Kendini sakin tutuyordu. Şişeyi ağzından uzaklaştırıp dudaklarında kalan alkol kalıntılarını koluna sildi.

"Tüh hâlbuki esenyurt'tan her gün bir balerin geçiyordu nasıl denk gelmedin."

Yiğit Demir'den istediği tepkiyi almaya başladığını fark edince daha çok oynamaya devam etti.

"Öyle deme lan, o gece seninle uğraşmaktan kıza tam bakamadım ama," Demir Yiğit'i tek kaşını kaldırarak dinlemeye başladı.

"Bir insanın gözleri nasıl öyle ceylan gibi olup, kirpikleri kaşına değer oğlum? Tanrı acaba yaratırken demedi mi hurilerime haksızlık olur diye. Tam burnumun dibine girdi bir de Cennet bahçesi gibi kokuyordu. Yasemin kokusu çarptı ilk burnuma, sonra böyle alttan alttan karamel, vanilya kokusu beynimi ele geçirdi. Belirgin, ama gizemli ıssız bir güzelliği var."

"Vadi zambağı gibi..."diye fısıldadı Demir. Yiğit bunu duymuştu ama hiçbir şey söylemedi ya da sanki dakikalardır ağzından bir şeyler almak için uğraşan kendisi değilmiş gibi, arkadaşını vadi zambağıyla başbaşa bırakmıştı.

Yiğit'in anlattıklarından, Demir rahatsız hissetmenin yanı sıra Selin'i hayal etmeden duramamıştı. Söylediği her şeye, her söze, her kelimeye katılıyordu. O karanlık gece de, ne onun korkuyla uzun kirpiklerinin altında parlayan iri badem gözlerini unutabilmişti, ne de saçlarından ve teninden gelen yanık tatlı yasemin kokusunu. Selin her onun dibine geldiğinde, tüm ciğerlerini delen bir hatıra bırakmıştı. Gecenin içinde ki ay bile ondan daha belirgindi. Sanki onun aniden çıkan varlığını unutturmamak için, Tanrı ona geceden daha da ıssız bir güzelliği vermişti. Kimse dokunmamış, kimse soldurmamış. Hatta kimse yanına bile uğramamıştı. Bu vadide ki zambağın. Am Demir fark etmişti. Oysa ki ıssız vadi eteklerinde gezen kurdun, zambağı koklamak için cesareti yoktu. Belki de kurt zambağı kendine layık görmüyordu. Oysa Gül'ün bir tilkisi varsa, neden bir zambağın kurdu olmasındı?







ARGOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin