Bölüm 22:
Berra Aksa Fersoy
Dedemi ikna etmek her zaman zordu. Çünkü ikna etmem gereken konular dedemle ilgili olmazdı, gururuyla ilgili olurdu. Dedem ölse gururunu çiğnetmezdi. Onun ahlak anlayışı ve kültür yapısına ayak uydurmak zordu. Dogmatik yaklaşırdı çünkü, belirli bir perspektiften bakardı her şeye. Kafası düzdü, sağdaki manzarayı görmez, solda kalan kalbinin sesini dinlemezdi hiç. "Kafanı sağa çevir." Desek gözleriyle oyar, önündeki renksiz hayatta kaybolurdu dedem.
Gerçi önündeki hayat eskiden renkliymiş, gururu soldurmuş ya; neyse.
Şimdilik huyuna gitmeye çalışalım bakalım.
"Onun ihtiyacı olmasa bile kızının ihtiyacı olduğunu biliyorum dede. Çünkü onunla büyüdüm ben." dedemin bakışlarında kısa süreli bir şaşkınlık sezdim. Ben neye şaşırdığını anlayamadan ayağa kalktı ve çatık kaşlarıyla odayı terk ettiğinde ben de peşinden gidiyordum. Girişte ceketini ve şapkasını giyen dedeme "Biz burada kalıyoruz birkaç gün, haberin olsun." diyerek gülümsediğimde, yaptığım emrivakiden olsa gerek bana ürkütücü bakışlarından birini atıp ayakkabısını giymeye başladı.
"Ağabeyime söyle de seni camiye kadar götürüversin. Torunluk görevi sonuçta." kapıyı yüzüme kapattığında güldüm. Dedem ben görmeyeli epey bir çocuklaşmıştı. Belki de kolayca ikna olurdu ve yolumuza bakardık. Esnedim. Ağabeyim gelene kadar dedemin batırdığı ortalığı toparlayıp yatakları serdim. Sobalı oda hariç diğer odalar çok soğuk olduğundan çoktan hapşırmaya başlamıştım.
Kısa süre içerisinde ağabeyim çantaları da alıp geldi. Üstümü değiştirip serdiğim yatağa girdim.
"Kahvaltıya teyzemi çağırdım, biz gidemeyiz diye." esnedim.
"Dedeme sordun mu?" kafasını salladı ve o da esnedi. Birkaç saat uyumamız gerekiyordu. Ama bu plan da dedem sayesinde bozulmuştu.
"Bu saatte uyumak da neymiş!" dedem Karadeniz şivesiyle hızlı konuştuğundan, hiçbir şey anlamazdık. Bu yüzden bize derdini anlatmak için olabildiğince şivesiz konuşurdu. Sağolsun...
"Ha bu gençluk bitmuştur, bitmuş!" gözlerimi ovuşturdum. Dedem z kuşağından olsaydı bir rapçi olabilirdi belki, üstelik herkesten daha iyi yapardı.
"Çocuklar uyanın, çayları koydu dedeniz." Gülsema teyzemin sesini duyduğumda ayıp olmasın diye doğruldum. Ağabeyimi dürterek uyandırdım ve yataklarımızı toplayıp dedem daha fazla söylenmeden yerimize oturduk.
"Niye haber vermediniz geleceğinizi?" diye soran Gülsema teyzeme beslediğim sempati epey azaldığından ağabeyimin cevap vermesini bekledim. Ağabeyim durumu üstü kapalı bir şekilde açıkladığında teyzem gözleriyle dedemin nabzını yokladı. Bir öfke belirtisi sezmediğinden olsa gerek ağabeyimle muhabbet etmeye devam etti. Bu esnada ben ve dedem, sessizce kahvaltımızı yapıyorduk. Ama ben bu sessizliğe daha ne kadar tahammül edebilirdim bilmiyordum. Gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRLANGIÇLAR ARDINDA
Teen FictionAsel, sorunlarından sorgulamadan, kaçarak kurtulabileceğini zanneden, sessizliğe alışmış kırılmaktan korkan narin bir kızdır. Bir gün, her zamanki gittiği kafenin karşısındaki mezarlıkta bir adamla tanışır. Mezarlıkta tanıştığı çaresiz adama karşı k...