6

11 4 0
                                    




Bölüm 6

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm 6

Halimizden yanan anlar.

Berra Aksa Fersoy

Latincede bilindik bir laf vardır: Aqulia non captat muscas. Bu sesli okuduğumda büyü yapıyormuşum hissi veren 4 kelimenin anlamı: kartal sinek avlamaz. Latince olunca bir fiyakası oluyor gibi Türkçe olunca havası söndü. Kartal; boş işlerle, sinek gibi, uğraşmazmış. Bu sözde demek istenen zeki ve güçlü birinin ıvır zıvır işlerde gözü olmadığıymış. Zamanında bu sözü savunmuyordum. Çünkü büyük balık, balık küçük mü diye düşünmeden hepsini mideye indiriyorken güçlü değil midir? Bu yersiz bir kanı olabilir belki ama kartalların sinek avlamadığı tezini çürütür gibi geliyordu. Zannımca Latinlerin bahsettiği kartallar, insan olmadığı sürece, sineği görmeye tenezzül etmeden avlardı. Ama söz konusu insan olunca, bir amacı olan güçlü ve zeki insanlar kolay lokmayı başkasına sunmaktan çekinmezler. Yaptıkları tek şey yol göstermek ve yol gösterdikleri kişinin yeterince sorumluluk alabileceğinden emin olmaktı. Yine de insanları bir kartala benzetemezdim.

Kiril Safder'i görene kadar.

O camdan sarkmasının, istikrarlı bir şekilde buraya gelip Karin'le görüşmesinin hatta karşıma çıkıp doktorum diye yalan söylemesinin bile bir sebebi vardı. Emindim. Paranoya yapmıyordum. Tehlikeliydi, sinek avlamıyordu. İyi tarafından bakalım, eğer gerçekten sinek avlamıyorsa onun için sinekten daha büyük bir avdık.

Bizi dinlemek istediği için mi camdan sarkmıştı yoksa dikkatimizi dağıtmak için mi? Ben birinci seçeneği seçiyordum. Balkon ve cam arası nereden baksan 6 karış ederdi. Ama bizi dinleyip ne yapacağını anlayamamıştım tabi. Üstelik Karin ile olan bağlantısını da bir türlü bağdaştıramamıştım. Karin'i tanıyordu ama madem Karin'i tanıyordu, Karin'in bu halde olmasını niye engelleyememişti? Hem insan neden tanıdığı birini tanımıyormuş gibi yapardı? Gerçi, hiç tanımadığını belirtmiş miydi?

Her neyse, Karin nasıl olsa gidecekti ve Safder denen ayaklı bombadan kurtulacaktım. Yoktan yere ölüm tehdidi almıştım. Tehdit edebileceği hiçbir şeyim yoktu, canımdan başka. Çünkü düz yaşıyordum. Hayatım kitaplar, animeler ve diziler arasında mekik dokurken zaaf yaratacak zamanım olmamıştı. Zaten genelde yaptığım şeyleri, izlediğim dolambaçlı yollardan dolayı bulunmasını zorlaştırdığım için uzun süre sadece bana odaklanmadığı sürece çevirdiğim entrikalardan da haberi olmazdı.

Düz bir hayatım yoktu, hayatımın düz görünmesine sebep olan bendim.

Uzun bir süredir gözlerim camdaydı, yaklaşık 12 dakikadır camdan sarkan kimse yoktu. Hazır Asel derinlere dalmışken, Reyyan, Cihan ve ağabeyim mühim olmayan bir tartışmanın içerisindeyken masadan kalkıp Karin'in odasını yoklamam garip karşılanmazdı diye düşünüyordum. Yine de lavabo bahanesiyle yerimden kalkıp sessiz adımlarla odaya ilerledim. Odadan gelen sesleri duyduğumda biraz yavaşladım, her anlamda.

KIRLANGIÇLAR ARDINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin