4.Bölüm

10.7K 556 41
                                    

Bölüm düzenlenmiştir.

   Yaşadıklarımız, yaşayacaklarımız bizi hayatta bir yerlere getirir; tercihler yapmamızı sağlar. Kimisi bu tercihlerle hayatının en mükemmel zamanlarını yaşarken, kimisi bu tercihler sayesinde cehennemini yaşar. Bu hayatın döngüsüdür aslında. Tercihler, seçimler hayatı oluşturandır.
Elena, o gün evine gitmek için o ıssız sokağı seçmeseydi belki de bu yaşadıklarını yaşamayacak ve kendi sıkıntı dolu yaşamında iyi veya kötü bir şekilde yaşamaya devam edecekti. Ona acı veren bir hayatı olabilirdi fakat en azından güvenliydi. Tabi borçlarının ödenmediğini gördüğünde kafasına silah dayayan, onu geceleri kuytularda sıkıştırıp canıyla tehdit eden adamları saymazsak güvenliydi. Hiçbir şeyin ve hiç kimsenin mükemmel olmadığı gibi genç kızın da hayatı mükemmel değildi elbette. Mesela o çok sevdiği ailesi artık yanında değildi ya da her daim yanında olan arkadaşları yoktu. Yanında sadece sahte insanlar ve onun çıkarları vardı. Bir tek çocukluk arkadaşı Austin vardı o da arkadaşlıklarına ihanet edip ona âşık olmuştu. Oysaki onlar birlikte büyümüş yakın arkadaşlardı. Fakat durum Austin için öyle değildi. Elena ise bunun bir alışkanlık olduğunu biliyor ve Austin'i sadece arkadaşı olarak görüyordu. Aslında bu kelime bile onun için fazlaydı. Çünkü genç kız kimseyi 'arkadaş' olarak görmüyor, göremiyordu. Ona göre her insan istediğini alana kadar yanında durur sonrasında arkasına bile bakmadan çeker giderdi. Belki işi düştüğünde yıllar sonra geri gelirdi ve istediğini aldıktan sonra tekrar giderdi. Ailesini kaybettikten sonra etrafından bir bir kaybolan insanları görünce zihninde bu düşünceler baş göstermişti ve onun insanlarla olan ilişkisinde bu düşüncelerin büyük etkisi olmuştu. Düşünce bulutları dört bir yanında dolaşan genç kız önünde duran katili takip etmeye devam ediyordu. Dün geldikleri ve genç kızın korkunun esiri olduğu o deponun önündeydiler yine. Fakat bu sefer dışarıda bekliyorlardı. Elena neden dışarıda olduklarını Jordan'a sorduğunda ise bir cevap alamamıştı. Sadece Jordan başıyla depoyu işaret etmişti ve Elena buna anlam veremese de depoyu izlemeye devam etti. Deponun etrafındaki birkaç adam ellerindeki bidonlarda bulunan bir sıvıyı deponun duvarlarına doğru fırlatıyordu. Genç kızın o an kafasına dank etti. Depoyu yakacaklardı ve muhtemelen dün gördüğü o adam da içerideydi. Dehşet ve korkuyla açılan gözleriyle Jordan'a baktığında genç adam gözünü kırpmadan depoya bakıyordu. Genç kız ise merakına yenik düşüp, aklındaki soruyu sormadan edemedi: ''O kadar eziyete rağmen onu öldürüyorsun, neden? Ölümü hak edecek ne yaptı?'' Katilin cevabı basitti: ''Bana itaat etmedi.'' Cevapla birlikte yükselen ateş depoyu kısa sürede etkisi altına aldı. Önce içerideki itaat etmeyen köle korku dolu çığlıklarıyla birlikte eski bir sandalyenin üstünde gözlerini yumdu ardından depo alevlerin arasında kayboldu.


*


   Deponun yanmasının, içerideki itaat etmeyen kölenin yanmasının ve katilin depo kül olana dek izlemesinin ardından üç gün geçmişti. Bu süre zarfında genç kız odasındaki pencerenin önünden ayrılmamış, her sabah devam eden yağmuru izlemiş; gecenin sessizliği çöktüğünde ise bulutlar arasından görünen birkaç minik yıldızı izleyerek günlerini geçirmişti. Katiliyle yüz yüze gelmekten kaçındığı için buraya sığınmıştı. Çünkü o gün eve geri dönerken katilin gözlerine bir kez bakmış ve o acımasızlığın tarifi olan gözlerde yanan ateşi görmüştü. Bu da genç kızın korkuyla titremesi için yetmiş ve o katilin ne kadar daha kötü olabileceğini göstermişti.
Günler önce olup kendisini bir korku tüneline sürükleyen o olayı düşünmemesi gerektiğini bilen genç kız zihnine engel olamıyordu. Sanki zihni ona inat her an o görüntüleri gözünün önüne getiriyordu. Başını iki yana sallayıp bunlardan kurtulmayı diledi. Başaramadığını gördüğünde bulunduğu odadan çıkması ve katil ile yüzleşmesi gerektiğini düşündü. Zihninde bulunan bazı sorulara yanıt bulabilirse belki düşünmeyi bırakabilirdi. Fakat cevap alacağından da şüpheliydi. Yine de şansını denemek istedi. Bu yüzden üç gündür bakışlarını ayırmadığı pencereden bakışlarını çekti ve yerinden kalktı. Odanın çıkışına doğru ilerlemeden önce banyoya geçip ne halde olduğunu görmek istedi. Aynanın karşısına geçtiği an gördüğü görüntü şaşırmasını sağlamadı. Gözaltları morarmış, okyanus mavisi gözleri kendini kızıllığa bırakmış, açık kahverengi tonundaki saçları dağılmış ve yüzü çökmüştü. Yüzünü yıkayıp saçlarını eliyle biraz düzeltmeye çalıştı. Ardından banyodan çıktı; odanın çıkışına yöneldi. Kapının önünde durup kulpu aşağı indirdiğinde kapının kilitli olduğunu anladı. Kapıya vurup Jordan'la konuşmak istediğini söylediğinde birkaç fısıldama duydu. Saniyeler sonra da kapı açıldı. Önde genç kız arkada iri yarı bir adam merdivene doğru ilerlediler. Genç kız bu süre zarfında yine olanları düşünüyordu. Son iki basamak kala düşüncelerini toz bulutu misali dağıttı ve merdivenleri bitirip, sağ tarafta kalan salona girdi. Salonun ortasında bulunan pek de küçük sayılamayacak kadar ki genişlikte olan masanın üzerinde bir sürü kağıt gördü. Genç kız içinden 'bir katil neden iş adamları gibi kağıtlarla, dosyalarla çalışır ki' diye düşündü. Fakat sonradan onun sıradan biri olmadığını, bu kadar mal varlığının sadece adam öldürmekle elde edilemeyeceğini düşündü. Yanılmıyordu da. Jordan katilden ziyade yer altı dünyasındaki en önemli iş adamıydı da. Büyük ülkelerle yaptığı silah ticaretleri, Kirli işlerin döndüğü ve payını aldığı barlar... Ve bir sürü işi olan zengin biriydi. Fakat işleri asla temiz yollarla yapmazdı. O karanlık sokakların kirli adamlarıyla iş yapardı.
   Genç kız masanın yakınında olan koltuğa oturdu. Jordan odada değildi. Gelmesini beklerken göz ucuyla kağıtlarda yazılanları okumaya çalıştı fakat pek bir şey göremedi. Her ne kadar dosyaları açıp, içine bakmak istese de merakına engel olmak zorundaydı. Aksi halde Jordan onu o halde görüp sırf işlerine burnunu sokuyor diye genç kızın canını yakabilirdi. Elena bu ihtimali düşünüp arkasına yaslandı ve Jordan'ı beklemeye başladı.
   Kısa süreli bekleyişin ardından ayak sesleri duyuldu. Gitgide yaklaşan ayak sesleriyle birlikte genç kızın aklındaki düşünceler bir bir uçtu gitti. Ne konuşacağına dair en ufak bir fikri yoktu. Zaten Jordan'da onun suratına bakıp neler olduğunu sormuyordu. Tek yaptığı genç kızın yanına oturmak ve önündeki kağıtlara eğilmekti. Bir süre sessizlik odayı esiri altında tuttu. Genç kız artan sessizlikten ziyade onun sonucunda ne olacağından korkarken genç katil başını usulca kaldırdı. Siyah, kalın kaşları çatılmış, keskin yüz hatları çenesi kasılınca daha da ortaya çıkmıştı. Kahverenginin siyaha yakın tonundaki o ürkütücü gözler yine alev alev yanıyordu ve bir şeyi haber veriyordu. Genç kız buna anlam veremedi fakat korkmaktan da geri durmadı. Genç katil dişlerini sıkıp gözlerini birkaç kez kırptı. Sonra başını karşısında duran büyük televizyona çevirdi. Genç kız katili olacak olanın hareketlerini incelerken onun hep somurttuğunu ve mimiklerinin hep birbirine benzediğini fark etti. Ya da genel olarak hep aynı ruh halinde görüyordu onu. Bir anda aklına gelen sorunun dudaklarının arasından kaçıp gitmesine engel olamadı. ''Sen hep somurtur musun?'' genç adam bu soruyu beklemiyordu. Afalladığı genç kızın gözlerine çevirdiği gözlerinden anlaşılıyordu. Beklenti dolu gözlerle bakan genç kıza tek kelime söyledi: ''Evet,'' Ardından başını tekrar kapalı olan televizyona döndürdü. Bir şey düşünüyordu ve Elena bunun farkındaydı. Yine de sorusuna cevap aldığı için mutluydu. En azından aklının en ücra köşesindeki bir soru cevabını bulmuş ve rafa kaldırılmıştı. Şimdi ise başka bir şey düşünüyordu genç kız. Onun neden bu kadar acımasız, öfkeli, sinirli ve daha birçok kötü özelliğe sahip olduğu... İnsan doğuştan böyle bir hale bürünemezdi. Fakat yaşadığı hayatın şartları onu böyle olmaya itebilirdi. O an ne yaşadığını merak etti. Onu bu kadar acımasız yapan olayı bilmek istedi. Ama bunun cevabını alamayacağını biliyordu. Bu yüzden zihninin kuytularında duran 'cevabını alamayacağı sorular' rafına yerleştirdi bu soruyu ve öylece bekledi. Jordan'ın ona dönmesini ve ne söyleyeceğini. Bir süre sonra sessizlik Jordan'ın bir sorusuyla bozuldu. ''Babanın ne yaptığını biliyor musun?'' Genç kız bu soru karşısında afallamıştı. Babası ne yapmış olabilirdi de bu konu Jordan'ı ilgilendirmiş olabilirdi? Bu sorunun cevabını ancak Jordan biliyordu ve Elena ona sormaktan çekinmedi. ''Bilmiyorum. Ne yapmış da bu seni ilgilendiriyor?'' Jordan sorusuna soruyla karşılık veren genç kızın hiçbir şeyden haberi olmadığını anladı. Bunun üzerine genç kızın masum hayallerinin içinde olan babasının nasıl bir insan olduğunu onun yüzüne vurdu ve genç kız o an çocukluğuna veda etti. ''Annemi öldürdü.''

*Eğer bu yazıyı Wattpad harici bir yerde okuyorsan kötü amaçlı yazılım saldırısı riskinde olabilirsin. Eğer hikayeyi orijinal halinde ve güvenli bir şekilde okumak istiyorsan Wattpad'de @tansutzl isimli profilden ücretsiz okuyabilirsin. Teşekkür ederim.

TUTSAK (tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin