12. Bölüm

5.3K 281 16
                                    

Bölüm düzenlenmiştir.

   Dönüşü olmayan bir yolda ilerliyordu Elena. Yönünü kaybetmiş, tek odağını 'intikam' kelimesine çevirmişti. Günden güne yaşam mücadelesi uğruna karşısındaki insana dönüşmeye başlarken bunun farkında bile değildi. Birkaç ay öncesine kadar bir karıncayı dahi incitmekten çekinen, korkan biriyken şimdiyse içinde katil olmasına sebebiyet verebilecek kuralı olan bir anlaşmayı kabul etmişti. Bir insanı öldürebileceğine inanmış, bunu göz önüne alarak anlaşmayı kabul etmişti. Ne zaman böyle biri olmuştu? Ne zaman kor alevlerin arasında intikam arar olmuştu? Ölüme adım adım giderken peşinden birini götürmek ne kadar doğruydu? Kazanmasının düşük olduğu bir kumara girmişti ve belki de bunun için birinin yaşamına son vermesi gerekecekti. Ne zaman bu kadar benliğinden uzaklaşmıştı? Masumiyetini zihninde ne zaman yitirmişti? Yaşamı için birinin yaşamını harcamaya değer miydi? Peki insanların hepsi böyle yapmıyorlar mıydı? Mecaz ya da gerçek anlamda kendi yaşamları için karşısındaki insanların yaşamlarını harcamıyorlar mıydı? Sırf kendi rahatlıkları, huzurları, keyifleri için karşıdakini düşünmeden ezip geçmiyorlar mıydı? Elena ne çabuk onlardan biri olmuştu? Ne zaman içindeki cesaret kırıntısını bulup da bir katile kafa tutabilecek noktaya gelmişti? Sahi nereden geliyordu bu cesaret? Korkağın biriyken bir katile kafa tutmak, günün birinde onu öldüreceğine dair onu tehdit etmek hem de yaşamı onun elindeyken... Böylesine bir cesaret ancak deli cesareti olabilirdi ya da yaşama tutunma isteği... Elena bu soruların cevabını bilmiyordu. Bilmeyi gerçekten çok istiyordu ama bilmiyordu. Uzun zamandır bir bilinmezliğin içerisindeydi. Bu bilinmez, karanlık yolda bir ışık ararken aynı zamanda ölüme bir adım daha yaklaşıyordu.

   Soruları, düşünceleri zihninin bir köşesine atıp orada çürümelerini dilerken karşısında duran cansız mankene az önce Jordan'ın gösterdiği teknikler ile vurmaya devam ediyordu. Yaklaşık 3 saattir arada bir dinlenerek devam ediyorlardı. En sonunda Jordan'ın ''Yeterli!'' sesiyle mankene vurmayı bıraktı. Mankene yaslanıp hızlı hızlı nefesler alıp vermeye başladı. Nefesini kontrol etmeye çalıştığı sırada Jordan onu izliyordu. Yüzü ifadesiz, karşısındaki manzaradan memnun olup olmadığı belirsizdi. Elena başını kaldırıp onunla göz göze geldi. Bakışmaları birkaç saniyeyi geçmedi. Mankene dayanmayı bırakıp, doğrulmaya çalıştı. Ter damlaları yüzünün iki yanından akarken nefeslerini düzene sokmayı başarmıştı. ''Devam etmeyecek miyiz? Çünkü henüz yeni ısınmıştım.'' Yüzündeki ifade her ne kadar yalan söylediğini belirtse de Jordan'ın karşısında güçlü gözükmeye çalışmaktan kendini alıkoyamıyordu. ''Kendini benim karşımda güçlü göstermeye çalışma. Çünkü öyle olmadığını ikimizde biliyoruz. Şimdi o yorgunluk tanelerinin ele geçirdiği sesini al ve yukarı çık. Bugün için bu kadar. Yarın devam edeceğiz.'' Söyledikleriyle birlikte Elena'nın yanından geçip giderken genç kız da saniyeler geçmeden peşinden gitti. Elena mahzeni andıran o yerden çıkarken Jordan yan taraftaki odaya girmişti. Genç kız meraklı yanını bastıramamış, peşinden kapıya yaklaşmıştı. Hafif aralık olan kapıdan içeriye baktığında içeride bir kadın olduğunu görmüş, Jordan'ın ona bir şeyler söylediğini işitmişti ama ne söylediğini anlayamamıştı. Bu işe bulaşmaması gerektiğini hissedip geriye doğru giderken ses çıkartmamaya çalışıyordu ama merdivenlerden çıkarken ayağını vurmuş ve acıyla inlemesi yakalanmasına sebep olmuştu. Jordan odadan çıkmış, yanına gelmişti. Kolunu tutup ''Neden odana gitmedin?'' diye sinirle sormuştu ama Elena'nın tek sorduğu o kızdı. Çünkü kendisi gibi bağlanmıştı ve belli ki sadece bağlı kalmamış kendisi gibi işkence görmüştü. Jordan'a tekrar sormaktan kendini alıkoyamadı. ''Ne yaptı?'' Jordan ise Elena'nın kolunu biraz daha sıkıp yüzünü yüzüne yaklaştırdı. ''Bugün için seni ilgilendirmiyor, odana dön. Yarın onunla yeterince vakit geçireceksin.'' Genç kız bu sözlerden bir şey anlamamıştı ama emir belliydi. Jordan kolunu bırakıp odaya geri dönerken kendisi de yukarı çıkmış, etrafına bakınarak odasına yönelmişti.

*

   Dünün aksine gökyüzünün bulutlarla kaplı olduğu, kasvet içeren bir gündü. Elena dünün yorgunluğunu henüz vücudundan atamamışken bugün yine bir antreman olduğunu bildiği için erken kalkmaya özen göstermişti. Gözlerini birkaç kere kırpıştırıp, yerinden usulca kalktı. Kendine gelmek için birkaç saniye etrafına bakındıktan sonra yataktan kalkıp, banyoya geçti. İşlerini halledip tekrar odasına geldi ve üzerine dolapta bulunan eşofman takımlarından birini giyindi. Tekrar banyoya dönüp saçını topladı ve sonrasında önce banyodan sonra da odasından çıktı. Yavaş adımlarla aşağı inerken duyduğu çığlıkla adımlarını hızlandırdı. Bu çığlığı biliyor, hatırlıyordu. Bir tutsağın katiline yalvarışı.

   Aşağı indiğinde kimseyi göremeyince bir şey yapamamanın verdiği hüzünle masaya oturdu genç kız. Gerçi aşağıda olsa bile ne yapabilirdi ki? O kıza nasıl bir yardımı dokunabilirdi? Birkaç ay önce yaşadıkları geldi aklına. Kendisine kim yardım edebilmişti ki? Kim çığlıklarını duymuştu da o işkencelere son vermişti? Elena düşünmeden edemedi. ''Kim bilir o da benim gibi nasıl işkencelere maruz kalıyordur?'' Yapabildiği tek şey buydu; düşünmek. Düşünceleri arasında solup gitmek de yapabildiklerinin arasındaydı aslında. O çığlığı duymamış gibi yaparak tabağındakileri yemeye koyuldu. Her bir lokma büyüyüp, boğazına takılıyordu sanki. Buna rağmen yemeye devam etti. Çünkü bugün de dün gibi yorulacağını biliyordu bu yüzden zinde olmalıydı. Yemeğine devam ettiği sırada içeri birinin girdiğini duydu. Bir şey demeden ağzındaki lokmayı çiğnemeye devam etti. Gelen, Jordan'dı. Hiçbir şey demeden masanın diğer ucuna oturdu. O da tabağına aldığı birkaç şeyi yemeye başladı. İkisi de tek kelime etmeden kahvaltılarını ettiler. Biten yemeğin ardından Jordan hışımla ayağa kalktı ve Elena'ya onu takip etmesini söyledi. Genç kız ise usulca yerinden kalkıp onu neler beklediğine dair tahminlerde bulunarak yürümeye devam etti. Mahzene benzeyen bodrum katına indiler. Elena yine dövüş antremanı olduğunu düşündü ama Jordan bugün için farklı bir şey düşünüyordu. Bu sefer silahlarla dolu olan o odaya girdiler. Odanın ortasında Mia bağlı bir şekilde oturuyordu. Elena vücudundaki yaralara göz gezdirdiği sıralarda Jordan ona bakıyordu. Genç adam Elena'yı Mia'nın karşısına geçirtti ve bir süre bekledi. Elena karşısındaki kızın yaralarını gördükçe kendisinin yaşadıkları geliyordu aklına. Ne kadar acı çekmiş olabileceğini tahmin ediyordu da o kızın neden orada olduğunu tahmin edemiyordu. Jordan ise bu sırada annesinin intikamının bir kısmını gerçekleştirmek üzereydi. Kurbanın zihninde sonsuza kadar ona acı çektirecek bir iz bırakmak. Bu ne işkenceyle ne de söylenilen sözlerle mümkündü. Ancak o kızın saf kalbine zorla kötülük bulaştırmak, zorla bir şeyler yaptırmak ve korkunç görüntülere şahit olmasını sağlamakla mümkündü. Jordan'ın planladığı da tam olarak buydu. Elena Jordan'a baktığında alev alev yanan gözlerini gördü. O an kafasına dank etti. Karşısında duran kızı öldürmesini isteyecekti. Jordan'ın dün söyledikleri zihninin bir köşesinden çıktı ve zihninin her bir köşesine yayıldı. ''Öldür dediğimde öldüreceksin.'' Elena bu cümleyi hatırlayınca ürperdi. Ondan karşısındaki kızı öldürmesini isteyecekti. Masumiyet akan damarlarına kötülük bulaştıracaktı. Zihnini sonsuz bir işkenceye maruz bırakacaktı. Hem geçmişini kendisinin yok etmesine gerek kalmayacaktı hem de genç kızı sınayacaktı. Kusursuz bir plandı. Elena karşısındaki kadına bakarken Jordan odanın içerisinde gezinmeye başlamış, silahların arasından en iyisini seçmeye çalışıyordu. Elena'nın dizleri titremeye başlamıştı. Ondan gelecek tek bir kelimeyle hayatı kararabilirdi ve o kelimeyi duymayı hiç istemiyordu. Jordan silahı seçti. Elena'nın arkasına geçip yan taraftan silahı uzattı. Genç kızın silaha dokunmaya cesareti olmadığını gördüğünde elini aldı, açtı ve silahı yerleştirdi. Elini elinin üstüne koydu, Mia'nın kalbini hedef aldı ve bekledi. Kulağına doğru hafifçe eğilip konuştu. ''Sana dün söylediklerimi hatırlıyor musun Elena?'' Genç kız onaylarcasına başını usulca salladı. Jordan sözlerine devam etti. ''Öyleyse ne yapacağını biliyorsun.'' Genç kız yine başını onaylarcasına salladı. Bu sırada bir gözyaşı gözünden akıp gitmişti. Aynı zamanda Mia'nın da gözyaşları durmuyordu. Üstelik Jordan o kıza o kadar yakın diye de kıskançlıktan deliye dönmüştü. Hiçbir şey demeye hakkı olmadığı halde kıskançlık hissine engel olamamıştı. Jordan genç kızın titreyen elini sıkıca tuttu ve tekrardan kulağına doğru eğilip o keskin ses tonuyla konuştu. ''Öldür.''

*Eğer bu yazıyı Wattpad harici bir yerde okuyorsan kötü amaçlı yazılım saldırısı riskinde olabilirsin. Eğer hikayeyi orijinal halinde ve güvenli bir şekilde okumak istiyorsan Wattpad'de @tansutzl isimli profilden ücretsiz okuyabilirsin. Teşekkür ederim. 

TUTSAK (tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin