22.Bölüm

3K 136 43
                                    

Bölüm düzenlenmiştir. Hikayenin yeni haliyle ilgili düşüncelerinizi yorumlarda belirtmeyi unutmayın!

   ''Bir zamanlar tanıştığım biri acımı ve öfkemi bir zırh gibi kuşanmam gerektiğini söylemişti. Dediğine göre duygular insanı güçlü kılandı ve ben buna inanmayı seçtim. Oysa bilmiyordum ki beni dibe çeken duygularımmış... Zırh gibi kuşanmayı düşündüğün o hisler ve düşünceler beni yenilebilir kılıyordu. Bu yüzden ben de hissetmemeyi seçtim...''

   Genç adam uzun zamandan sonra eline aldığı defterinin satırlarına ruhunun karanlığını fısıldarken bulunduğu odanın kapısı tıklatıldı. Elindeki defterin kapağını kapatıp, masasındaki kilidi olan çekmeceye koydu ve çekmeceyi kilitledikten sonra anahtarı cebine koydu. Sonrasında arkasına yaslanıp kapıdaki kişiye girmesini söyledi. Elindeki kalemi masanın üstündeki kalemliğe koyarken gelen kişinin kim olduğuna baktı. Gelen, Elena'ydı. Odaya doğru kararsız bir şekilde adım atmış, bu adımı atarken Jordan'ın gözlerinin içine bakmıştı. Dibi görünmeyen bir kuyuyu andıran o gözlerine bakan genç kızın içine bir ürperti doldu. Oraya neden gittiğini bilmiyordu. Günlerce odasında oturmuş, kendi kendine sorular sorarak zihninin karışmasına ve yorulmasına sebep oluyordu. En sonunda aklındaki soruların çokluğuna dayanamamış ve kendini Jordan'ın yanında bulmuştu. Genç adam ise genç kızın geliş sebebini tahmin edebiliyordu. Günlerdir odasından çıkmayan kızın en sonunda kendi kendini delirttiğinden şüphesi yoktu. Muhtemelen yine ona sorular soracak ya da onu öldürmesini söyleyecekti.

   Yaklaşık bir dakika kadar Elena kapının önünde bekledi. Jordan ise onuncu saniyenin sonunda ona dikkat kesilmeyi bırakmış, önünde duran kâğıtlarla ilgilenmeye başlamıştı. Bir dakikanın sonuna doğru genç kız daha fazla ayakta durmasının manasız olduğunu düşünerek Jordan'ın masasının önündeki koltuklardan birine oturdu. Konuşmak, aklındaki soruların gürültüsünü susturmak istiyordu. Bunun tek yolu da aklındaki birtakım soruları cevabını verebilecek kişiye yöneltmekti, öyle de yaptı. ''Bu daha ne kadar devam edecek?'' Genç adam işittiği ses ile başını önündeki kâğıtlardan kaldırdı ve genç kıza baktı. Yüzündeki bitkinlik, yorgunluk ifadeleri genç adamın sadist ruhunu beslerken genç kızı incelemeye devam etti. İsterse şu an onu öldürüp, acılarına son verebilirdi, fakat bu şu anki önceliği değildi. Önünde bir savaş daha vardı ve intikamı bir köşede beklemek zorundaydı, çünkü bunu basit bir yoldan yapmaktansa acı verici bir şekilde yapmayı tercih ediyordu.

   Geçen günler en çok genç kızı yıpratıyordu. Kimsenin onu arayıp, sormaması ve yaşadıkları akli dengesini git gide yitirmesine sebep oluyordu. Genç adam az çok bunu fark edebiliyordu ve intikamını ertelemesinin bir diğer nedeni de buydu. Onun bir şey yapmasına gerek kalmadan genç kız düşünceleriyle kendisini gün geçtikçe hiçliğe sürüklüyordu. Bu da Jordan için intikamının öncesindeki kusursuz sonuçtu. Genç kız karşısındaki adamın gözlerinin içine bakarken sorusuna bir yanıt beklemeye devam etti. Bu sırada genç adamın düşüncelerle gölgelenmiş gözlerine bakarken boğulduğunu hissetti ve gözlerini kaçırdı. Bunu fark eden Jordan sadece güldü ve sorusuna bir soruyla karşılık vermeyi tercih etti: ''Ölmeyi bu kadar çok mu istiyorsun?'' Cevabını beklediği sorunun karşılığının bir soru olmasını beklemeyen genç kız şaşırdı ve o şaşkınlıkla gözlerini tekrar Jordan'ın gözlerine denk getirdi. Gözlerinin içine bakarken sorduğu soruyu düşündü. Gerçekten ölmeyi istiyor muydu? Bu sorunun cevabını kendi zihninde tartışmadan kelimeler iki dudağının arasından çıkıp, Jordan'a ulaştı. ''Senin yanında günlerce, haftalarca hatta aylarca kalarak yavaş yavaş delirmektense ölmeyi tercih ederim.'' Genç adam bu sözün üzerine genç kıza bakarak sırıttı. Genç kız Jordan'ın bu hareketiyle kalbinin hızlandığını hissetti. Karnındaki sıcaklık ona bir şeyler anlatmak isterken Jordan sözlerine karşılık verdi: ''Yani ölümü benden bir kurtuluş olarak görüyorsun.'' Genç kız söylenen cümleyi düşündü. Bu, doğruydu. Ölüm, onun için artık bir kurtuluşu temsil ediyordu, çünkü Jordan'ın yanında kaldığı her gün daha da kötü bir hale geliyordu. ''Evet, ölümü senden ve bu korkunç dünyandan bir kaçış olarak görüyorum.'' Jordan genç kızın gözlerinin içine bakarken yüzündeki o alaycı ifadeyi silmiş, ciddi ifadesine bürünmüştü. Tek kaşını kaldırarak genç kıza bakarken konuştu: ''Kaçış olarak gördüğün o sonu olmayan karanlığa ulaşmanın kolay olacağını mı düşünüyorsun?'' Elena başını iki yana salladı Kolay olmayacağını biliyordu. Bunu en iyi gösteren şey vücudundaki izlerdi. Düşüncelerini Jordan'a söyledi: ''Kolay olmayacağını biliyorum, en başından beri bunu yaşıyorum.'' Jordan, bu sözlerden sonra yavaşça oturduğu yerden kalktı ve masasının önüne geçti. Masaya yaslandı, kollarını önünde çaprazladı ve bunları yaparken Elena ile göz temasını hiç kesmedi. Elena ise ona biraz daha yakınlaşan genç adamın varlığından kaynaklı hem gergin hem de mutlu hissediyordu. Jordan'ın gözlerindeki soğukluk ise odanın havasını değiştirmeye yetiyordu. O keskin bakışlarına birde keskin sesini ekleyince Elena tüm güzel duygularını korkuya teslim etti. Onu korkutan asıl şey sesinin tonu değil, söylediği kelimelerdi. ''Biliyor musun bir yerde bir insanın elinde yirmi yedi tane kemik olduğunu okumuştum. Bu da sana korkunç acılar çektirmek için yirmi yedi seçeneğim olduğu anlamına geliyor.''* Genç kız işittiği bu cümle ile içindeki korkunun arttığını hissetmeye başlamıştı. Bu sırada Jordan ona bakmayı bırakmış, karşısındaki tabloya bakarak Samuel ile ilgili planlarını düşünmeye başlamıştı. Bu sırada genç kızın korkudan irkilen bedenini fark etmiş ve bakışlarını tekrar ona döndürerek konuşmaya başlamıştı: ''Bu cümleyi unutma, Elena. Gerçi sen unutsan bile bu cümlenin her bir harfinin zihninin en derinlerinde yankılanmasını sağlayacağım ve sen o gece, o sokakta seni öldürmüş olmamı dileyeceksin.'' Genç kız bu cümlelerden sonra daha fazla dayanamadı ve oturduğu yerden kalkıp, hızlı adımlarla odadan çıktı. Geride sadece gözyaşları kalmıştı.

TUTSAK (tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin