6.Bölüm

8.7K 498 46
                                    

Bölüm düzenlenmiştir.

   Genç kız yaşadığı acı dolu dakikalardan sonra Jordan'ın adamları tarafından odasına taşınmış, saatlerdir uyuyordu. Yaşadıkları karşısında yenik düşen, o dakikalara ait izleri taşıyan bedeninin toparlanması zaman alacaktı ama bir zaman sonra mutlaka toparlanacaktı. Peki ya ruhu? Onun üzerinde bırakılan izleri nasıl yok edecekti? Eskisi gibi nasıl olacaktı? O masumiyet dolu ruhuna karışan öfke dolu ruhun izini nasıl silecekti? Bütün bunlar bilinmezler yığınını oluştururken Elena'nın narin bedeni acıyla sarsıldı. Yaşadığı travma rüyalarında bile peşini bırakmazken kabuslarından uyanmaya çalışıyordu. Vücudu gördüğü kabusun etkisiyle sarsılmaya devam ederken gözleri hafif aralanmıştı. Gördüklerinin hayalden ibaret olduğunun farkına varmaya başladığı sırada acıdan sızlayan bedenini unutmaya çalışarak gözlerini açmaya çabaladı. Yorgunluğu ve fiziksel olarak çektiği o acı buna engel oluyordu fakat pes etmedi. Gözlerini açıp neler olduğunu tam anlamıyla idrak etmeliydi. Bir kez daha denediğinde göz kapaklarını yavaşça aralamayı başardı. Hafiften doğrulmak isterken odada başka birinin varlığını hissetti. Katili olacak olan onu izliyordu. O an ölmeyi diledi genç kız. Yalnızca diledi çünkü bu Tanrı'dan veya bir başkasından gelmediği sürece yapamayacağı bir şeydi. Bunun için cesareti yoktu. Bu durumun farkında olan yalnızca genç kızın kendisi değildi. Aynı zamanda katili olacak olan da bunu biliyordu. Genç kızın bu yaşamı bir armağan olarak gördüğüne emindi ki durum zaten böyleydi. Elena'ya göre yaşam bir armağandı ve bu kullanılmalıydı. Tabi ki bazı durumlar karşısında yaşamına lanetler ettiği ve ölmek için yalvardığı günler olmuştu. Aslında ailesinin ölümünden sonraki her gününde bunu söylemişti. Çünkü ailesinin bıraktığı borç batağının içinde boğulmak üzereydi. Tek istediği hayatındaki her problemi çözmek ve sakin bir hayat yaşamakken şimdi bir katilin elinde ölümü bekliyordu. Ödenmesi gereken borçlar, her gün gidilmesi gereken bir iş yoktu. Sadece bir katilin itaatkarı olarak yaşamına devam etmeliydi ve belki de günün birinde babasının işlediği cinayetin bedelini ödemeliydi. Bütün bunları düşünmek genç kızın kalbine bir acı saplanmasına neden oldu. Zihni bu kadar dramayı kaldıramayacak kadar yorgun, kalbi ise bir o kadar kırılgandı. Bu yüzden bütün olanları düşünmemeye çalıştı. Sadece gitmek istediğini; o evden kaçıp, yeryüzünün en huzurlu yerine gitmek istediğini düşündü. Hiçbir sorunu olmayan bir yaşam diledi o çok inandığı Tanrı'sından. Hayaller kurdu içinde huzur olan fakat o hayalleri vücudundaki derin yaraların getirdiği acı sona erdirdi. Üstelik o acının beraberinde gelen birde keskin bir ses vardı: ''Zayıfsın,'' dedi o kalın, sert ses. Elena işittiği kelime karşısında sadece yerinden hafifçe doğruldu. Başını sesin sahibine doğru çevirmedi. Çünkü verebileceği bir cevabı yoktu. Üstelik onun dipsiz bir kuyuyu andıran gözlerine bakmaktan çekiniyor, korkuyordu. O gözlerin öfkesinden korkuyordu ama bir şeyin farkındaydı; o öfke katilin sonu olacaktı. Cevap alamayan katil genç kızı incelemeye ve neler düşündüğünü anlamaya çalışıyordu. Tahmin ettiği birkaç şey vardı elbette. Mesela şu an Elena'nın gerçek huzuru aradığını, araştırarak öğrendiği o güzel aile hayatını istediğini tahmin edebiliyordu. Onun yerinde kim olsa bunu isterdi. Peki Jordan ne istiyordu? Annesinin askıda kalan intikamını mı? Bunu o adamın kızından mı almalıydı sahiden? Ölen bir adam kızına yapılanlar karşısında acı çekip, Jordan'ın hissettiklerini hissedebilir miydi? Bu soruların cevabı henüz Jordan'ın kafasında yanıtsızdı. Cevabını bulmak belki zaman alacaktı ama geçen zamanın bedelini biri ödemeliydi ve bu bedel de genç kızın ruhuna ödetilecekti. Genç kız ise bunun henüz farkında değildi.
   Uzun süren bir sessizlik hakim oldu odaya. Ne Elena Jordan'ın gözlerinin içine bakabiliyor ne de Jordan Elena'yı izlemekten vazgeçiyordu. Saniyeler dakikaları kovalarken Elena tüm cesaretini toplayıp dakikalar önce gelen kelimeye bir yanıt verdi: ''Bunu ben seçmedim. Tıpkı işlemediğim bir cinayetin bedelini ödeyecek olmam gibi...'' dedi. Jordan sessizliği bölen sesin sahibine baktı. Başını hafif eğip genç kızın ona bakmasını bekledi ve beklediği de oldu. Elena sonunda Jordan'ın gözlerinin içine bakma cesaretini gösterdi ve bu cesaret beraberinde geçmişe dair yaşamının gölgelerini gözünün önüne serdi. Jordan ise bu sırada genç kızın nasıl bu kadar zayıf olabileceğini düşünüyordu. Bildiği kadarıyla iyi bir aile hayatı vardı fakat bilmediği şey genç kızın o zamanlar ne kadar mutlu ve güçlü biri olduğuydu. Bütün olanların kaybettiği ailesiyle birlikte başladığını bilmiyordu. Ardında yüklü miktarda borç bırakan bir baba ve ona gerektiği kadar ilgi göstermeyen bir annenin gidişiyle yıkılmıştı. Sonrasında ise keder peşini bırakmadığı halde küçük evinde mutlu olmaya çalışıyordu. Onca olan olaya rağmen mutluluğu yakalamaya çalışıyordu. Şimdi ise o mutluluk özgürlüğü çağrıştıran bir kavanozun içinde ve bir katilin elindeydi. Kavanozu açıp genç kıza verse her şey eskisi gibi olacaktı. Fakat o içindekilerle birlikte kavanozu ateşe atmayı tercih etmişti. Ateş ise o kavanozun içindeki tüm güzelliği yok etmekten çekinmemişti. Olan yine genç kıza ve bu yükü kaldırmakta zorlanan zihnine olmuştu. İki çift göz birbirine bakmaya devam ederken Jordan konuşmayı tercih etti: ''Yaşadıkların senin seçimin olmayabilir fakat çizdiğin yol senin seçimin. O gün o sokaktan geçmeseydin başına bunların hiçbiri gelmezdi. Zaten korkunç haldeki o hayatın daha da rezalet bir hal almazdı. Böylesine zayıf olmayı sen seçtin Elena ve şimdi de bunun bedelini ödüyorsun.'' Cümlesini tamamladıktan sonra ayağa kalktı. Genç kız bu kalkışla ürperdi. Yine zarar göreceğini düşünüyordu ve haklıydı da. Ama katilin hedefi bu sefer kurbanının bedeni değil, zihniydi... ''İnsanlar tercih yapar ve bunun sonucuna katlanırlar. Sen de bir tercih yaptın ve bedelini ödüyorsun.'' Ve sonrasında odadan çıktı. Arkasında şaşkın bir genç kız bırakarak.
   Jordan'ın söyledikleri üzerine odadan çıkmasının sebebi genç kızın yüzündeki o saf ifadeye daha fazla katlanamamış olmasıydı. Elena'nın aslında oldukça güçlü biri olabileceğini biliyordu. Her şeyden önce o bir kadındı ve tüm zorlukların altından kalkabilirdi. Fakat o saflığının ve iyi niyetinin gölgesinde her gün bu acımasız dünyaya karşı kaybediyordu. Jordan her insanın kendini hem yüceltebildiğini hem de alçaltabildiğini düşünüyordu. Elena'nın ise bu iki tercihten sadece birini yaptığını, üstüne birde kendisini ezdirdiğini görebiliyordu. Hayata karşı güçlü bir duruş sergilemek yerine sadece olduğu yerde durup neler olacağını izliyordu. Her şeyi planladıktan sonra iyi bir sonuç için uğraşmaktansa Elena sadece o anı yaşıyordu. Jordan'a göre bu tamamen aptallıktı. Çünkü onun düşüncesine göre insanlar plan ve program ile hareket etmezse iyi bir sonuca varamazdı. Mantıklarını devreye sokup, her ihtimali düşünmelilerdi. Aksi halde her işlerinin sonu hüsrandı. Tıpkı Elena'nın uğradığı hüsran gibi... Düşünmek yerine yaşamayı seçiyordu. Bu durum onun ölümüne sebep olacaktı ve bunun farkında olan tek kişi Jordan değildi.
   Genç adam, Elena ile ilgili düşüncelerine son verip bahçeye çıktı. Bir süre etrafı izleyip az önce düşündüğü sinir bozucu düşünceleri zihninden kovalamaya çalıştı. Bu sırada telefonunun melodisini duydu. Elini cebine atıp, telefonu aldı. Ekrana baktığında gördüğü isimle istemsizce gerildi. Fakat yinede telefonu açtı. ''Ne var?'' karşı tarafın konuşmasına izin vermeden kabaca sorduğu sorunun yanıtını bekliyordu. Şu an oldukça gergindi ve geçmişinde bıraktığı bir kızın sesini duymak istediği son şeydi. Ama biliyordu ki o telefonu kapatsa tekrar tekrar çalacaktı. ''Seni özledim Jordan,'' kısık sesle söylenen cümle Jordan'da bir şey ifade etmedi. Aksine bıkkınlık hissi daha da arttı. ''Sana defalarca söyledim Mia, bırak artık. Yoksa seni yeniden oraya kapatırım ve bir daha asla çıkmamanı sağlarım,'' deyip telefonu suratına kapattı. Ardından temiz havanın da ona iyi gelmediğini ve tek çarenin spor salonu olduğunu düşünüp içeri girdi.
Jordan, karşısındaki kum torbasına bir kez daha sertçe vururken ter damlaları şakaklarından, saçlarından akıyordu. Eski nişanlısının sesini günler sonra yeniden duymak istemsiz bir şekilde huzursuzluğu beraberinde getirmişti. O ses ona yaşanmışlıkları ve pişmanlıkları hatırlatıyordu. Eskiden olsa o sesi duymak, o yüzü görmek için her şeyi yapabilirdi fakat şimdi gördüğü ve duyduğu o ses sadece nefretini ön plana çıkartıyordu. Tabi birde huzursuzluğu... Çünkü bir zamanlar uğruna canını verebilecek kadar çok sevdiği o kadın onu aldatmış, kalbini adeta yerinden söküp atmıştı. Canını hiç kimsenin yapamadığı kadar yakmış, içindeki tüm insani duyguları yitirmesini sağlamıştı. Geriye ruhsuz bir adam bırakmıştı. Jordan bu acıyı zamanla atlatıp bir şeytana dönüşürken Mia olanlardan pişman olmuştu. Fakat bu pişmanlık Jordan'ın küle dönmüş o kalbini bir araya getirmedi ve yüzüne bakmaya kıyamadığı sevgilisinden intikam aldı.
   Zaman geçti ve her ikisi de o ilişkiyi arkalarında bırakmaya çalıştı. Ama sadece çalıştılar. Jordan gün geçtikçe daha da hissizleşip önüne çıkan her şeyi herkesi toz dumana katarken; Mia barlardan barlara gezip alkolik olmuştu ve o geçmişteki karanlık gün ikisinin de mezarı olmaktan çekinmiyordu.
   Elena bir süre sonra yattığı yataktan kalkmak istedi ama bunda pek başarılı olamadı. Vücudundaki yaralar sızlıyor, canını yakmakla birlikte hareket etmesini zorlaştırıyordu. Gözleri dolup, görüşünü bulanıklaştırırken o içinden 'keşke o sokaktan geçmeseydim' demekten kendini alamadı. Bu cümle o eve girdiğinden beri zihninde dolanıp duruyordu. Çünkü tek bir 'keşke' tüm hayatına mal olmuştu. Birkaç kez doğrulmayı denedi ve başardı. Ardından ayağa kalkıp biraz odanın içinde tur atmayı düşündü. Çünkü yatmaktan sıkılmıştı. Bacaklarını yataktan sarkıtmayı başarıp ayağa kalkmayı denediği sırada odanın kapısı açıldı. Hizmetli kadın elinde tepsiyle içeri girip Elena'nın halini görünce tepsiyi masaya bırakıp yanına yaklaştı ve bir ihtiyacı olup olmadığını sordu. Elena ise hiçbir şey istemediğini söyledi. Sadece getirilen yemeği masada yemek için adım attı. Attığı gibi yüzünü buruşturdu. Her bir hücresine kadar hissettiği acı geçmek bilmiyordu. Bir kez daha denedi ve biraz da hizmetli kadının yardımıyla masaya kadar yürüyebildi. Yemeğin başına oturduğunda kadına gidebileceğini söyledi. Kadın, acıma dolu bakışlarıyla odayı terk etti. Elena yemeğini yedikten sonra tekrardan büyük bir çabayla yerinden kalktı. Yatağa doğru adım atmadan önce sızılarının geçmesini bekledi. Geçen saniyelerin ardından bir adım daha atarken odanın kapısı açıldı. Gelen elbette ki Jordan'dı. Elena olduğu yerde başını çevirip ona baktı. Jordan az önceki terli, sinirli ve gergin halinden eser kalmamış bir şekilde Elena'nın karşısında dikiliyordu. Ona doğru birkaç adım atarken Elena'nın kısık sesle 'yaklaşma' dediğini duydu ve bu kısık sesli yalvarış onu durdurmadı. Aksine Elena'ya biraz daha yaklaştı ve bu yakınlaşma genç kızın kalbinin hızla atmasına neden oldu. Elena tekrardan kısık sesle 'yaklaşma' diye yalvardığında Jordan yüksek ses tonuyla konuştu: ''Neden?'' Elena aynı kelimeyi tekrar etti. Jordan ise bu sefer ona bir soru yöneltmeyi tercih etti: ''Korkuyorsun, değil mi?'' Elena aldığı soru karşısında çaresizce başını salladı. Jordan ise her zamanki tehlike saçan gülüşünü sergiledi ve genç kızın kulağına yaklaşıp fısıldadı: ''Korkmalısın da. Çünkü sana yapacaklarım karşısında kül olup, gideceksin.'' Ve ardından odadan çıkıp gitti.

*Eğer bu yazıyı Wattpad harici bir yerde okuyorsan kötü amaçlı yazılım saldırısı riskinde olabilirsin. Eğer hikayeyi orijinal halinde ve güvenli bir şekilde okumak istiyorsan Wattpad'de @tansutzl isimli profilden ücretsiz okuyabilirsin. Teşekkür ederim.

TUTSAK (tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin