13.Bölüm

5.3K 282 11
                                    

Bölüm düzenlenmiştir.

   Genç kızın kalbi bir kuşun ürkek kalbini anımsatır gibi hızlıca çarpmaya başladı. Sessizliğin hâkimiyet kıldığı odada bu ses duyulurken katil gözlerini geçmişinin sahibine, eski sevgilisine dikmişti. Yaşanmışlıkların verdiği acı, öfke, kırgınlık bir olup gözlerine kadar ulaşırken Jordan'ın; Mia gözyaşlarının hâkimiyetini kaybedip çoktan ağlamaya başlamıştı. Bir kadının onun evinde olduğunu öğrenip gelmişti buraya ve şimdi o kadın kendisinin katili olma yolunda ilerliyordu. Mia o an artık her şeyi daha da kabullenmişti zaten kabullenmekten başka bir çaresi de yoktu. Jordan'ı kaybetmişti. Kaybettiğine bin pişman olsa da, kaybettiklerini kazanmak için uğraşıp, çabalasa da geç kalmıştı. Geç verilen kararların sonucu ise o sandalyede bağlı bir şekilde durup, ölümü beklemekti.
   Sevdiği adamı tam anlamıyla kaybettiğini fark ettiği an hüzün bulutları sarmalamıştı her bir yanını. Mia'nın bu duruma bir çözümü yoktu ama Jordan'ın tüm her şeyi geride bırakmak için bir çözümü vardı. Geçmişinin sahibini yeryüzünden silmek onun çözümüydü.

   Peki gerçekten geçmişimizdeki insanlar yaşamlarını yitirdiğinde hatıralar da onlarla birlikte gider miydi? Her şey onların bedenleriyle birlikte silinir miydi yeryüzünden ya da hafızalarımızdan? İnsan geçmişindeki birini kaybettiğinde geçmişini de onunla birlikte kaybeder miydi sahiden? Böyle bir şey mümkünse insanlar neden hala mezarlara gidip, kaybettikleri kişiler için dualar edip, iyi dileklerde bulunup, onsuz hayatında neler olduğunu anlatıyor? Geçmişinin sahibi toprağın altında olduğunda geçmişte onunla birlikte toprak altında mı yatıyor yoksa sadece kişi mi artık yanında var olmuyor?

   Elena'nın hızlı atan kalbinin sesinin yanına Mia'nın hıçkırıklarının sesi eklendi. Elena ne yapacağını bilemez bir şekilde beklerken Mia'da olacaklara dair kafasında senaryolar üretiyordu. Jordan'ı duymuştu. Karşısındaki kızın kendisini öldürmesini istiyordu. Ama karşısındaki o kız bunu yapamayacak kadar şefkatli, korkak ve iyiydi. Mia bunu düşünerek kendisini rahatlatmaya çalışıyordu. Elena ise o sırada Mia ile olan bakışmalarını kesip, Jordan'a döndü. Genç adam dikkatle sandalyede bağlı olan eski sevgilisine bakıyordu. Az önce hem kendisinin hem de Elena'nın hayatını değiştirecek olan kararı vermişti. Sözler ağzından çıktığı andan itibaren odanın içinde dolaşıyor, kulaklarda yankılanıyordu ve bir sonuç bekleniyordu. Elena o an silahı kendi kalbine doğrultmak, sıkmak ve her şeyi sonlandırmak istedi. İki kişinin arasındaki hesaplaşmaya karışmamak istedi ama dün verdiği söz de ortadaydı. Üstelik kendisini öldürmek Mia'yı kurtarmayacaktı. Çünkü ya o öldürecekti ya da Jordan. Bu sadece bir sınavdı, geçmesi zor bir sınav. Katil, soğuk nefesini genç kızın ensesinden çekti. Elena bakışlarını ondan çekmezken Jordan belinde bulunan silahı çıkardı. Elena silaha gözlerini büyüterek bakmaktan kendini alamadı. 'Jordan o silahla ne yapacak?' diye düşünürken Jordan silahın emniyetini kapattı ve silahı Elena'ya doğrulttu. Genç kızın tüyleri ürperdi, korkudan durdu kaldı. Jordan'ın gözlerinin içine bakarken ne yapacağını bilemedi ama o silahın kendisine yönelmesinin anlamını biliyordu. Bu, sessiz bir anlaşmaydı. 'Ya kendi canın ya da onun ki.' demekti.

   O an ciddi ciddi düşündü Elena. Katil olmanın ne demek olduğunu düşündü. Birinin nefesini, yaşamını, belki de önündeki uzun süreli hayatını yitirmesinin sebebi olmak ne demek bunu düşündü. Tanrının verdiği canı tanrının izni olmadan almak ne demek bunu düşündü. Birinin soluğunu kesmenin ne kadar büyük bir yük olabileceğini, o yükün altında zamanla ezilip, yok olabileceğini düşündü. Karşısındaki kadının yaşamına son verdikten sonra nasıl ilerleyebileceğini, hayatına nasıl devam edebileceğini düşündü. Birini öldürüp hiçbir şey olmamış gibi devam edebilir miydi insan? Bu kadar basit miydi birini öldürmek? Hiçbir suçluluk hissetmeden yeni bir güne başlamak bu kadar kolay mıydı? Bu soruların cevabı ona silahı doğrultan adamda saklıydı. Çünkü o adam bir katildi. Belki de her gün birilerini öldürüp yeni bir güne başlıyordu hem de hiçbir şey olmamış gibi. Bu onun rutiniydi belki de, onun sadist ruhunu besleyen bir şey de olabilirdi. Bir ihtiyaçtı belki de. Düşünceler genç kızın dört yanını sararken derin bir nefes almaya çalıştı. İhtiyacı olan tek şeyin o an evinde, sıcak yatağın yatmak olduğunu düşündü ama bunun yerine elinde bir silah vardı ve bir tane de ona doğrultulan bir silah vardı. Bir karar vermesi gerekiyordu. Seçenekler oldukça açık, zaman kısıtlıydı ve yapılması istenilen şey de hiç basit değildi. Ya elindeki silahı ateşleyip karşısındaki kadının yaşamına son vererek anlaşmaya sadık kalacaktı ya da hiçbir şey yapmamaya devam edip Jordan'ın elindeki silahı ateşlemesini bekleyecekti. İkisini de istemiyordu ama başka bir seçeneği de yoktu. Başını Mia'ya doğru çevirdi ve onun ağlamaktan kızarmış gözlerinin içine baktı. Bedeni korkudan titreyen kadının gözlerinin içine bakarken daha fazla sessiz kalamadı. ''Benden onu öldürmemi istiyorsun ama onu öldürürsem vicdanım, insanlığım yitip gidecek ve sana dönüşeceğim.'' Jordan uzun süreli sessizliğin ardından genç kızın bir şey söylemesini beklemiyordu. Elindeki silahı bırakacağını düşünüyordu bu yüzden onu teşvik etmek için ona silah doğrultmuştu. Çünkü birçok insan kendi canı söz konusu olduğunda karşısındakini öldürmek zorunda kalsa bile yapardı. Kendi canını kurtarmak için karşısındakini hiç düşünmeden harcardı. Jordan Elena'nın söylediklerine yanıt vermesi gerektiğini fark ederek konuştu. ''Bir anlaşma yaptık ve bu anlaşmaya karar vermeden önce fark etmeli ve bilmeliydin; bu anlaşmada vicdanına yer yok, onu çoktan geride bıraktın.'' Genç kız işlerin bu duruma geleceğini göremediği için kendine kızdı. Sonuçlarını düşünmediği bir yola girmişti ve şimdi de altından kalkamayacağı bir sınavla karşı karşıyaydı. Benliğinden uzaklaşma yolunda ilerliyordu. Zaten anlaşma yapıldıktan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı âşikardı. Çünkü her şeyden önce sonu belliydi. Ya katil onu öldürecekti ya da o katili öldürecekti. Her türlü birisinin eline kan bulaşacaktı ve Elena katili öldürmek için bu yola girmişti. Öyleyse çoktan vicdanından, benliğinden, insanlığından vazgeçmemiş miydi? Düşünmeden her şeyi göze alıp çıkmıştı bu yola. Öyleyse şimdi niye tereddüt ediyordu? Masumiyetinin ışığı söner diye mi korkuyordu? Halbuki teklif ettiği, yaptığı anlaşmayla zaten o ışık sönmemiş miydi? Ucunda ölüm olan bir anlaşmada masumiyete yer var mıydı ki? Elena, Jordan'a karşılık verdi. ''Bunu yapamam,'' dedi. Jordan genç kızın böyle bir şeyi yapamayacağını biliyordu. Bu yüzden onu bu teste sokmuştu. Anlaşmaya sadık kalamayacağından emindi. ''Kuralları biliyorsun Elena. Ya yaparsın ya da anlaşma biter.'' Elena başını eğerek sessizce 'biliyorum' dedi. Anlaşmadan vazgeçmek istemezken bir yandan da katil olmak istemiyordu. Her istediğinin olması mümkün değildi, karar vermek zorundaydı. ''Kurşun namludan çıktığı an her şey benim için zaten bitecek. O zaman anlaşmanın ne önemi var ki? Birini öldürdüğüm zaman asla eskisi ben olamam.'' Jordan sözlerine karşılık verirken Mia sessizce ikisini izliyordu. ''Daha dün konuştuklarının arkasında bile duramayacaksan hangi cesaretle şartları kabul ettin? Bu halinle benden intikam alabileceğini mi sanıyorsun? O anlaşmadan sonra zaten hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Beni yenebilmek için bana dönüşmen yetmez, daha da acımasız olman gerekir. Vicdan denilen o kavramı çiğneyip geçmen gerekir. Tüm dünyayı toz pembe görerek beni alt edemezsin, her şeyin simsiyah olması gerekir. Eğer bunların altından kalkamayacaksan bu işe hiç girmeyecektin ve şimdi her şey için çok geç. Beş saniye sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.'' Elena eğdiği başını kaldırdı. Önce Mia'ya baktı ardından Jordan'a. Gözleri dolmuştu ama kararından emindi. Başını tekrar Mia'ya çevirdi ve sessizce mırıldandı. ''Haklısın, olmayacak.'' Sözünü bitirdiği an da odada bir silah sesi duyuldu. Mia'nın ağlayışları, Elena'nın masumiyeti son buldu. O an silahtan bir kurşun çıktı ve üç hayata dokundu. Birinden yaşamını aldı, birinden geçmişini aldı birinden de tüm benliğini alıp götürdü.

TUTSAK (tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin