1. Bölüm

24.9K 890 31
                                    

Görsel : Cüneyt ilk kez bir karakter belirliyor.

Kızgın güneşin ışıklarından korunmak için tarladaki en yaşlı söğüt ağacının altında uzanıyordu. Gözlerini kapattığında ise tarlada ki çırçır böceklerinin sesi kulaklarında yankılanıyor, içinden şarkı söylemesine eşlik ediyordu. Derin bir iç çekerek üzerine oluşan gölgenin sahibine bakmadan "Işığımı kapatıyorsun..." dediğinde sesin sahibi gülümseyerek genç kızın yanına oturmuştu. "Burada uyuya kalırsan seni bulmak güçleşir." Songül duyduğu sesle hızla yerinden doğrulurken etrafına bakınmaya başlamıştı.
"Sen... Senin ne işin var burada?"
"Başka birini mi bekliyordu benim sevgili nişanlım?"
"Burada olmamalıydın, biri görürse..."
"Görsünler ne olacak, biz yakında evleneceğiz."
"Öyle bile olsa bu doğru değil, hem burası bizim tarla..." Cüneyt gülümseyerek Songül'e bakmıştı. İkisi de son sınıfta okuyorlardı ve ara tatilde ikisi de babalarının yanına dönmüştü. Songül abisi Yağız ile birlikte kalırken Cüneyt hala yatılı okuyordu. İkisinin nişanlanması ile Cüneyt ile Songül'ün aynı evde kalması uygun görünmemişti. Okulda da yeterince vakit geçiremiyorlardı. Ayrı sınıflarda eğitim görürken ders aralarında da oturup vakit geçiremiyorlardı. Hafta sonları da abisi ve yengesi ile dışarı çıkmak zorunda kaldıkları için sadece gece yarısı yaptıkları telefon konuşmaları ile yetinmek zorunda kalıyorlardı.

"Ne yapmamı bekliyorsun Songül? Zaten doğru düzgün vakit geçiremiyoruz. Burada iki farklı köydeyiz, orada ise eniştem bizi rahat bırakmıyor." Songül'ün yüzü asılmıştı. Okul dışında konuşamıyorlardı bir de bu tatil araya girmişti. Köye döndüklerinden beri de görüşememişlerdi. "Hala!" Melek koşarak onlara doğru yaklaşırken genç kız bakışlarını Cüneyt'e çevirmişti. "Şimdi ne yapacağız, Melek bir şey söylemez ama köylü gördüyse söz olacak." Cüneyt bıkkınlıkla yerinden kalkmıştı. "Bilmem farkında mısın ama biz yakında evleneceğiz, neden başkasının ne dediğine bu kadar takıyorsun. Alan belli satan belli..." Songül yüzü asılarak nişanlısına bakmıştı. Ona da hak vermeden edemiyordu ama babasının kulağına söz gitsin istemiyordu. Nişanlandıklarından beri babası üzerine daha bir düşer olmuştu. "Hala, babam seni arıyordu." Songül duydukları ile hızla ayağa kalkarken "Eyvah, çok kızdı mı baban?" Melek gülümseyerek "Sana değil ama ona kızdı sanırım." Bu sırada parmağı ile Cüneyt'İ gösteriyordu. "Bana mı, bana neden kızsın ki?" dedi.

"Kardeşimi görmeden önce benden izin alman gerekiyordu damat bey." Sedat kaşlarını çatarak onlara doğru ilerlerken Songül utanarak bakışlarını yere indirmişti. Cüneyt her zaman ki patavatsız davranışı ile Songül'ün abisine karşılık vermiş. "Sanki izin almak istesem vereceksiniz, sizin yüzünüzden birbirimizi doğru düzgün göremiyoruz bile."
"Ee ne olmuş, bak bana karımı evlenmeden önce görmemiştim ama mutluyuz." Songül hüzünle ağabeyine bakarken Sedat kardeşini kollarının arasına çekmişti. "Bu velet sana bu kadar yaklaşmasın. Daha evlenmediniz, ne demek istediğimi anladın mı?" Songül başını sallarken Cüneyt bıkkınlıkla soluğunu dışarıya vermişti. "Madem buraya kadar geldin akşam yemeğine de kal bari. En azından Cemal beyle de konuşursun." Cüneyt başıyla onu onaylarken konağa doğru yola koyulmuşlardı. Sedat bir yanında kızı diğer yanında kardeşi ile önden giderken Cüneyt arkalarından içlenerek bakarken el mahkum takip etmeye başlamıştı. Konağa vardıklarında bahçede şen kahkahalar ortamda yankılanıyordu. Cemal bey küçük Suat'ı ortaya koymuş onunla oynuyordu. Yeni yeni tam olarak yürümeye başlayan oğlan konağın yeni neşesi olmuştu. Cemal bey torununa her seslenişinde içinde hüznü yaşasa da mutluydu. Sedat oğlunun babasının sakallarını çekerek "Dede, koptu!" demesi karşısında başını iki yana sallamıştı. Melek gülümseyerek dedesi ve kardeşinin yanına giderken Asude mutfaktan elinde kahve ile onlara yaklaşıyordu. Sedat'ın gözleri parlayarak karısını izlemeye başlamıştı. Asude utanarak bakışlarını kaçırırken Sedat babasına dönerek "Bu akşam bir misafirimiz var baba, damat bey ziyarete gelmiş." Cemal beyin bakışları direk Sedat'ın arkasından konağa giren Cüneyt'e takılmıştı. Kaşlarını çatarak genç delikanlıya bakarken "Geleceğini haber vermedin, baban nasıl?" diye sordu. Sesinde ki tını Cüneyt'in yutkunmasına neden olmuştu. Nişanlısının iki ağabeyi ile baş edebiliyordu kendince ama kayın babası olacak olan bu adam karşısında ne söyleyeceğini bilemiyordu. Eli ayağı birbirine dolanıyordu. Nitekim Cemal beyin ne yapacağını kimse tahmin edemiyordu. Asude elindeki kahveyi yeniden sedire kurulan Cemal beye verirken Sedat'a dönerek "Sen bir şey içecek misin ağam!" dediğinde Sedat kaşlarını çatarak karısına bakmıştı. Asude sırf onu kızdırmak için kocasına 'Ağam' diye hitap ediyordu.

SEN OLMADAN ASLA! Kitap Oldu!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin