"Babamın adamlarının ne işi var burada?"
Anıl şaşkın ve korkulu gözlerle bakarken Yağız'la konuşmasını yarım bırakıp telefonu kapattı. Ona yaptığı hainlik yüzüne yansırken gülümseyen Mustafa "Ben çağırdım" dedi.
"Niye böyle bir şey yaptın?"
Mustafa adamların içeriye girmesi için kapıyı açarken "Hoşgeldiniz" dedi yine yüzünde pis bir gülümsemeyle.
"Niye bana bunu yaptın diye sordum sana?" derken yaşadığı hayal kırıklığıyla gözlerinden yaşlar süzülmeye başlamıştı Anıl'ın.
"Sana ben telefonda sakın Antep'e gelme dedim ama beni dinlemedin."
Anıl ağlamaklı bir ses tonuyla "Babamdan niye korkuyorsun bu kadar? İnan biz birbirimizi sevdiğimiz sürece bize hiçbir şey yapamaz. Ben senin yanındayken ondan asla korkmana gerek yok" dedi.
Mustafa alaycı bir şekilde gülerek adamın uzattığı zarfı aldı. Zarfın kapağını açıp içindeki paraları gösterirken "Birbirimizi sevdiğimizi de nerden çıkardın? Ben ömrü hayatımda senin kadar aşk budalası, senin kadar aşkla kafayı bozmuş başka bir salak daha görmedim. Lan gerizekalı, sayende İstanbul'da üç sene krallar gibi yaşadım. Tam senden kurtuldum derken, peşimden gelerek beni yine zengin ettin. Baban sağ olsun onun sayesinde on yıl sırtım yere gelmez artık. Sakın bana kızma. Bak bu zarfı görüyor musun? Senden ayrılmak için bunun on katı parayı, kime teklif etse emin ol hiç düşünmeden kabul ederdi. Anıl var ya sen, nasıl diyeyim? Sen saçma sapan bir hayal dünyasında yaşıyorsun. Bu hayatta aşkın gücü her şeye yeter sanıyorsun. Emin ol, zengin bir baban olmasa, senin yüzüne bakan bile olmaz. Bunu nasıl göremiyorsun bilmiyorum? Etrafına bir baksana. Herkes babanın parası için seni seviyormuş gibi yapıyor. Uyan artık. Baban olmasa seni adam yerine koyan olmaz. Şimdi babanın adamlarıyla arabaya binip İstanbul'daki yalan hayatına geri dön. Bana gelince, bütün ömrümü seninle geçirecek kadar aklımı yitirmedim daha. Bir daha da buraya sakın geleyim deme!" dedi.
Mustafa'nın ağzından çıkan her kelime bir bıçak misali yüreğine tek tek saplanmıştı adeta. Kan revan içinde kalan yüreği sızım sızım sızlarken inandığı her şeyin bir yalan olduğu gerçeğiyle dünyası başına yıkılmıştı. Canından bile daha çok kıymet verdiği adam, onun duygularıyla ilk günden beri alay etmiş ve onu kullanmıştı. Bu gerçeği onun öpmeye doyamadığı dudaklarından dökülen acımasız cümlelerle öğrenmek tarifi imkansız bir yıkım olmuştu Anıl için.
........
Otomobil ilerlerken, arka koltukta paramparça olmuş hayalleriyle ve canını dayanılmaz bir şekilde yakan kalp kırıklıklığıyla mücadele etmeye çalışan Anıl için nefes almanın bile bir anlamı kalmamıştı. Aşkı için hayatındaki her şeyden vazgeçmeyi göze aldığı adam, onu kelimenin tam anlamıyla haince sırtından vurmuştu. Şu an acıların ve ızdırabın en büyüğünü yaşıyordu kuşkusuz. Böylesine büyük bir yıkımın enkazından sağ çıkmasına asla imkan yoktu. Nefessiz kalarak ve boğularak yavaş yavaş ölümünü bekliyordu adeta. Yaşama dair bütün sevincini ve ümidini, hayalkırıklığıyla ayrıldığı o şehirde toprağa gömmüştü.
Adam arka koltukta gözyaşları içinde ve perişan olmuş bir ruh hali içinde sessizce oturan Anıl'a telefonu uzatarak "Osman Bey sizinle görüşmek istiyor" dedi.
Genç istemeyerekte olsa titreyen elleriyle telefonu aldı. Haklı çıkmasının gururuyla çıkan bir ses tonuyla, ona nasıl bir nutuk çekeceğini tahmin edebiliyordu babasının. Yine elleri gibi titreyen sesiyle "Efendim" dedi üzgün bir yüz ifadesiyle.
"Şu an arabada olduğuna göre Mustafa denen şerefsizin gerçek yüzünü kendi gözlerinle görmüş olmalısın. İnsanlar öylesine iki yüzlü ki bunu anlaman için bazı şeyleri yaşayarak öğrenmen gerekiyordu. Bunun için çok üzgünüm Anıl."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TIRCI //BxB// Final Yaptı
Short StoryÇocukluğu, tır şoförü olan babasıyla birlikte yollarda geçen Yağız ile aşkı uğruna babasına rest çekerek, sevdiği adam için her şeyden vazgeçen Anıl'ın yolları bir gece vakti kesişir. Çaresiz bir şekilde otostop çeken genci alarak, yola çıktıktan so...