꒰ঌ ໒꒱
Günler geçmeye devam ediyordu ve hayatım iyice monotonlaşmıştı. Biraz kendimi soyutlamak istemiştim. Delirip delirmediğime emin olmak istemiştim ama bir haftadır rüya görmüyordum. Düşünmemeye çalıştım ve derslere odaklandım. Kılıçta iyice kendimi geliştirmiştim. En azından artık hızımı kontrol edebiliyordum. Bir haftadır ne Burçin ile ne Ata ile ne de Akmeriç ile konuşmuştum. Hoş, Akmeriç de konuşmak için çaba göstermemişti. Ata ise bir var, bir yoktu. Kılıç derslerine bazen geliyordu, bazen gelmiyordu.
Yine bir okul günüydü. Bugün de kılıç dersi vardı. Yakında kılıçtan sınav olacağını biliyordum ama henüz tarihi belirlenmemişti. Kendimi soyutladığım zamanlarda en çok Burçin benimle iletişim kurmaya çalışmıştı. Bugün onunla konuşmaya karar verdim. Tabi ki delirme eşiğinde olduğumu değil de normal konulardan konuşmaya karar verdim.
Üstüme rahat bir şeyler giyip evden çıktım. Kapıdan çıktığım sırada yan kapı da açılmıştı. Ata ve Buğra da dışarı çıkıyordu.
"Günaydın." dedi Buğra güler yüzlü bir şekilde.
"Günaydın." dedim her ne kadar onun gibi samimi olamasam da samimi olmaya çalıştım.
"Okula mı gidiyorsun?" diye sordu Ata.
"Evet." diye kısaca cevap verdim.
"Biz de okula gidiyoruz. Levent bey çağırdı." Levent bey kılıç dersinin anlatıcısıydı.
"Bugün de mi derse gireceksiniz?"
"Evet. Birlikte gidelim mi?" Ata'nın sorusuna sadece kafa sallayarak cevap verdim. Binadan dışarı çıktığımızda okula doğru yürümeye başladık.
"Birlikte mi kalıyorsunuz?" Sessizliği bozmak adına merak ettiğim bir konuyu açtım.
"Ailem şehir dışına çıktı. Onlar gelene kadar Buğra ve Buğra'nın kız kardeşi benim yanımda."
"Buğra'nın kız kardeşi mi var?" diye sordum. Hiç bahsetmemişlerdi ve hiç de görmemiştim.
"Evet." diye yanıt verdi sadece.
Okula gelene kadar sessizlik bozulmamıştı. Kılıç derslerini işlediğimiz arenaya geldiğimizde de vedalaşırcasına bir gülümseme takındık yüzümüze. Ben Burçin'in yanına geçerken onlar da anlatıcının yanına gitmişlerdi.
"Günaydın." dedi Burçin bana bakmadan.
"Günaydın." dedim. Burçin gülümseyerek bana baktı. Muhtemelen cevap vermemi beklemiyordu çünkü bir haftadır hiçbir günaydınına veya hiçbir sorusuna cevap vermemiştim.
"Nasılsın?" diye sordu emin olmak istercesine.
"Aranızdaki fısıldaşmalarınızı bırakın!" Anlatıcı bizi ve konuşan birkaç kişiyi kastediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TANRIÇANIN KANI
FantasiBüyücüler, cadılar, periler ve daha nicesini barındıran bu evrende büyük bir savaş oldu. Bu savaşın sonunda ölenlerin kanı toprağı besledi. Günümüzde bu toprakta yaşam nasıl? Herkes birer savaşçı mı yoksa hayatlarını normal bir şekilde mi yaşıyorlar...