16.Iltiraf

153 20 12
                                    

Felix dün olanlar yüzünden yerden yüzünü kaldırmadan cevap verdi.
"Eğer izniniz varsa elbet isterim."
Kral ona yaklaştıp parmağıyla çenesini kaldırıp gözlerine bakmasını sağladı.
"Ne zamandan beri tipla ilgilenirsin sen?" Iltiraf etmesini istiyordu. Felixin babasından her şeyi biliyordu zaten.

"Her zaman tıbba karşı ilgim olmuştur." Dedi Felix onun gözlerine bakarken.
"Niye yardım etmek istiyorsun? Senin buraya gelme nedenin ben değil miydim."

Felix yalan söylemek istemiyordu özelikle de gözlerine bakarken . Ama nasıl açıklayacaktı bu durumu.
"Tabii ki sizsiniz Majesteleri. Ancak ben bu gibi dersler almıştım ve her zaman ilgi duymuşumdur ancak bir ara ilgim bitmişti sanki. Doktor Seungminle de iyi anlaşmıştık sonra sanki o bu ilgimi yeniden uyandırmıştı."

Felix yalan söylemişti hiç bir zaman tıbba karşı ilgisi bitmedi. Hyunjin kalbinde bir sızı hiseti. Büyük yalan söylememişti aslında önemli de değildi zira o gerçeği biliyordu ancak yine de gözlerine baka baka yalan söylemesi canını acıtmıştı.

"Pekala o zaman yarın Saraya döndüğümüzde başlarsın çalışmaya." Dedi kral ve arkasını dönüp giti. Felix o kadar sevinmişti ki havalara uçaktı sanki ama aynı zamanda yalan söylediği için sevinmesini engeleyecek bir histe vardı.

Az önce olanları düşünmemek için odasından çıkıp kafasını dağıtmak bir şey bulmaya karar verdi. Sarayı dolaşırken Jisungla Lee knowun kavga etiğini gördü. Yanlarına giti.

"Sorun nedir? Niye kavga ediyorsunuz." Diye sordu Felix. Jisung hemen cevapladı.
"Benimle uğraşıyor efendim. Neymiş bu sincab tipimle bana kim bakarmış."
"Öyle ama kim bir sincaplar birlikte olmak ister?"

Diyip yanaklarını şişirdi Lee know. Aslında onu ilk görüşü değildi Lee knowun ancak bugün ayrı tatlı olduğu için uğraşmak istiyordu sanki. Jisung ise onu bir kaç yerde görmüş ama hiç konuşmamıstı bile. Lee know sadece sevdikleri ve ilgisi çekenlere uğraşmaya bayılan birisi olduğu için Jisungla uğraşmak istedi.

"Kendine bak sen tavşana benziyosun asıl sana kimse bakmaz." Felix ikilinin tartışmalarını tatlı bulup ses etmeden dinlemeye karar verdi.
"Bana bak sincab benim için ölüp bitenler var. Senin zaten zevksiz olduğun çok beli. Ama eminim içten içe beni beğeniyorsundur."dedi Lee know ve popsunu tezgaha yaslarken kolarını kavuşturdu.

Jisung da kolarını birleştirip kaşlarını çatı. Bu hareketi Lee knowun hoşuna gitmişti.
"Bu ne özgüven. Kim seni kandırmış böyle. " dedi Jisung. Lee know tam bir şey diceken tatlı tartışmanın iyi ilerlemediğini düşündüğü için araya girdi Felix.

"Jisung benimle gelsene işim düştü sana." Dedi Felix. Jisung efendisine karşı gelmedi Felix kapıdan çıkarken Jisung peşine takıldı. Ancak bir el onu kolundan tutup kulağına egildi.

"Bu tartışma burada bitmedi." Dedi Lee know.
Jisung da hala ona yakınken ona fısıldadı.
"Bencede. " dedi ve efendisine doğru hızlı adımlarala ilerledi. Lee know sırıtarak bakıyordu arkasından.

"Efendim size nasıl yardımcı olabilirim?" Diye sordu Jisung.
"Hiç." Dedi Felix. Jisung anlamamış bir ifade yaptı.
"Yani sadece tartışmanız iyi ilerlemiyordu bende sıkılmıştım senle konuşmak istedim." Dedi Felix. Jisung anladığını belirterek soru sordu.
"Ne konuşmak istersiniz efendim?"

"Jisung ben galiba krala karşı bir şeyle hissetmeye başladım. Çok içten hissediyorum ve kontrol de edemiyorum sanki. Her geçen gün duygularım artıyo."

Jisung şok olmuş bir şekilde efendisini dinledi. Ancak ne diyeceğini bilemedi. Felix hiç gönül işleriyle uğraşan biri değildi. Bu ilkti.
"Ben ne diyeceğimi bilemedim. "

Felix üzünlü bir gülüş atı yorumeye devam ederken. Bu sarayında bahçesi vardı ve onlar oraya varmışlardı. Bahçeyi dolaşırken Felix anlatmaya başladı .
"Asıl sorun ne biliyor musun? Ben bugün Seugminle çalışmaya başlayabilicegimi öğrendim. "

Jisung bunu duyunca devamı getirmesine izin vermeyip kocaman gülümsemeyle efendisine bakıp
"Gerçekten mi?" Dedi.
Felix tebessüm ederek başını saladı.
"Efendim bunda ne sorunu var? Bizim burada olma amacımıza sonunda ulaşamısız."

Felix konuştu bu sefer.
"Ona yalan söyledim üstelik gözlerine bakarken. Yalanım gerçekten büyük değil ama içimde bir suçluluk hisi var sanki." Dedi Felix

Jisung efendisini böyle görmeye dayanamadı.
"O zaman itiraf edin. Dünyaya bir kez geliyoruz ve anladım kadar Majestelerin de size karşı ilgisi var. Madem ki onu bu kadar sevdiniz gidin yanına konuşun."

Felixe gaz veriyordu Jisung resmen. Ama Felixin mantığımı izin vermiyordu kalbini dinlemesine.
"Yalan dedim bir kere nasıl açıklarım şimdi?" Dedi Felix
"Bence şu an sadece konuşmanız lazım. Konuşmayı deneyin zaten devamı gelir. En azından denemedim diye pişman olmazsınız."

Felix bir süre düşündükten sonra karar verdi.
"Haklısın. O zaman ben gidiyorum."
"Güle güle efendim." Dedi Jisung. Felix ona el sallayıp onu arkasında bıraktı. Şu an kralın odasına gidiyordu. Koşmuyordu ancak adımları hızlıydı.

Odaya vardığında muhafilar onun ava gittiğini söyledi. Felix vazgeçmedi. Gerekirse ormanda kalmaya razıydı ancak Hyunjini şu an bulup ona itiraf etmeliydi.

Ormana ilerledi. Hiç düşünmeden derinlere ilerledi. Eteklerini çalılar yırtıyordu ama onu tek niyeti kralı bulmaktı bu yüzden bunları umursamıyordu.

Ormanın çok derinine gelmişti öyle ki Kürt sesleri duyuyordu ancak bunu da önemsemedi. Ölse de kralı bulacaktı.
Sonunda Hyunjini gördü. Odaklanmış şekilde nişan almıştı. Ancak ses duyunca hemen yayını o tarafa çevirdim. Felixi gördüğünde şaşırdı.

"Ne yapıyorsun burada? Nasıl buldun beni. " Diye sorarken yayı yere bırakmıştı kral.
"Bu soruların cevaplarını tam olarak ben de bilmiyorum Majesteleri. Ancak tek bir şey biliyorum. Beni buraya getiren şey size olna derin hislerim." Gözleri dolmuştu Felixin. Hyunjin onu dikkatele dinliyordu.

"Size yalan söyledim buraya gelme nedenim siz değildiniz. Gelme nedenim sarayınızda olan ilaçlar. Başka hiç bir yerde bu kadar küvetli ve iyi İlaçlar yok. Ve tıbba karşı hiç bir zaman ilgim gitmedi her zaman vardı." Felixin üstünden yük kalkmıştı sanki ancak strese kapılmıştı zira kralın ne yapacağını çok merak ediyordu.

Hyunjin ona hızlı adımlara yaklaşıp dikkatli ama aynı zamanda hızlı bir şekilde peçesini aldı ve dudaklarına yapıştı. Zar zor tuttuğu yaşlar duştu küçük cariyeden.Felix de ona karşılık veriyodu. Bu öpücük çok duygu içeriyordu. Ikisde durmak istemiyordu. Ancak bulundukları ortam rahat değildi. Bu yüzden Hyunjin durdu. Ve anlını Felixin anlına yasladı.

"Biliyorum güzelim." Dedi Hyunjin. Felix kendini onun anlından çekip onun gözlerine bakıp nasıl der gibi baktı. Hyunjin anlatmaya başladı.

"Babanın seni bana cariye vermek istedi gün zaten biliyodum. Onu iyi tanıyordum yalan söylediğini anladım ve eğer gerçeği söylemezse seni harame almayacağımı söyledim. O da bana her şeyi anlatı. Hareme geldiğin ilk gün Seungmine gitmiştin hatırlıyor musun?" Felix başını saladı.

"Aslında kimse ilk günden Seungmine kontrole gitmez ben seni onla tanıştırmak için bahane uydurdum Ji-aya soracağına tahmin edip ona böyle demesini tembihldim. Seugminle iyi anlaşıcagını ve tıbba karşı ilgini göstereceğini tahmin etim ancak ona sana başkalarına da bir şekilde baktığını bir şekilde sözle söylemesini istedim. O yüzden sana kıyak yaptığını söyledi. Her şey benim planımdı yani. Ama bu küçük planımda sana aşık olmak yoktu küçük cariyem." Dedi kral.

Bu bölüm çok uzun oldu. Diğer cuma görüşürüz.

Royalty Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin