16. BÖLÜM

3.1K 186 9
                                    

Biraz geç oldu ama biz geldiiikk. 💅🏻

Beğeni ve yorumlarınızı bekliyorum arkadaşlar bizi mahrum etmeyin. 🙈

Keyifli okumalar dilerim. 😌

25.04.2024

19:57
Perşembe

***

Sabahın ilk ışıkları pencereden içeri yansırken dünkü yağmurlu havadan eser yoktu. Bulutlar hâlâ yerindeydi lakin güneş de ışığını saçıyordu Karadeniz'in yeşil ormanlarına. Yanlış söyledim. Kenan'ın gözleri gibi yeşil olan ormanlara.

"Sevilecek şeyler ağaçların arasından geçip gidiyor,
Seni sevmek de öyle orman." demiş Alper Gencer.  Kenan'ı sevmek de öyle ormandı. Yeşil, yemyeşil bir orman. Bazen gecenin karanlığının çöktüğü, bazen bal sarısı çatlakların gezdiği, çoğu zaman nefes gibi yeşil. Nefes yeşil olur mu demeyin. Yeşil gözlü bir adamı sevdiyseniz o yeşiller size nefes olur, aldığınız nefesler de size yeşil olur, göğsünüzde binbir çiçek açar da bahar gelir.

Gür kirpiklerinin arkasında sakladığı yeşilleri bir an önce görmek istiyordum. Sabaha az zaman kala uyumuştuk, belki yaşadığımız anlardan belki de karnımdaki bebeklerimden ötürü kendimi çok aç hissediyordum. Kenan'ın uyanacağı yok gibiydi sanırım benim bu işe el atmam lazımdı. Ya da dudak.

Elmacık kemiğini öpünce hafif kıpırdadı ama uyanmadı. Kamaşan dişlerim hain bir fikri aklıma düşürürken dayanamadım uydum. Evet Kenan'ı ısırdım.

Yüzünü buruşturup geri çekilince merakla yüzünü izledim.

"Beklediğim bu değildi. Ne kadar da düşündün alt tarafı öpecektin güzelim."huysuz sesi ile karnını cimcikledim.

"Madem uyanıktın niye beni beklettin açız burada."
"Her zamanki gibi."
Elimi ağzıma kapatıp ayıplar gibi baktım.

"Hiii! Terbiyesiz adam. Ayıp ayıp. Karınım ben senin. Karnımdaki bebeklerinden utan hiç olmazsa. Açsam ne olmuş, üç can taşıyorum ben. Ne kadar zorlandığım hakkında bir fikrin var mı, üç kişilik yiyip, üç kişilik içip, üç kişilik nefes alıyorum ben. Oh ne âlâ hayat sana güzel. Pis adam. Yan gel yat sonra baba ol."

Serzenişim onda en ufak bir utanma yaratmamıştı. Sinirle yanağına parmaklarımla fiske atıp sırt üstü uzandım.

Arsuz uşak!

   "Bak hâlâ gülüyor insanda biraz utanma olur ya. Ama nerdeeee?!"
Bu sefer o dirseğinin üstünde yükselip yüzüme yaklaştı.
"Niye utanayım yavrum? Bu atışma yaptığımız en masum şeylerden biri, dün geceden sonra yani. Hem yan gelip yattığımı düşünmüyorum."

Bel altı imalarını kulak ardı ettim, o an pozisyonunu fark edince kıkırdadım. Göz devirdi.
"Mecazi anlamda dedim. Leylekler getirme-"
"Ya artık sussana sen açım diyorum burada, kalkmış bana biyolojik bir özellikten bahsedecek. Ben de biliyorum leylekler getirmedi ben de ordaydım."
"Hah şöyle, bu arada ben de açım, onu ne yapacağız."
"Tamam işte kahvaltı hazırla-"demiştim ki yüzümde gezinen o kanımı kaynatan farklı bakışı ile bambaşka bir şeyi kastettiğini anladım.

Başımın altındaki yastığı çekip yüzüne vurdum. Darbem ile kahkaha atarak sırtüstü yatınca karnına oturup yumuşak yastıkla ona vurmaya başladım.

"Demek açsın" bir darbe kafasına "Allah seni doyursun be adam" bir darbe omzuna "odun" parmağım ile karnının sol tarafını kıstırdım "gibi davranmayı"  koluna vurdum "kes" karnımı okşadım "hamile olan benim" yanaklarını sıkıp çektim "sen değilsin" "çam yarması" karnına vurdum.

SADEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin