4/Kırıkları Sevmek

776 55 23
                                    

Bazen dilsiz olmak istiyordum çünkü konuşmak, bir şeylere cevap vermek yorucuydu.

Ve ben hayatım boyunca hep yorulmuştum. Oturup nefeslenmek için hiç vaktim olmamıştı.

"Ferit bey, kaçıncı defa söyledim hatırlamıyorum ama gerçekten gelmek istemiyorum. Beni yanlış anlamayın bir şeyler anlattınız fakat anlattıklarınızın eksik olduğunu ikimizde biliyoruz. Buna rağmen sizinle evinize gelmemi istiyorsunuz." Sonunda  derin bir nefes alıp gözlerinin içine baktım.

Geldiğinden beri beni onların evine gitmek için ikna etmeye çalışan Ferit bey eliyle yüzünü sıvazladı.

"Çağan sen bizim oğlumuzsun ve yerinde bizim yanımız..."

"Benim yerim hiç kimsenin yanı değil. Ben kendi kendime yetebiliyorum." Doğruydu kendi kendime yetmeyi öğrenmiştim.

"Anlıyorum ama sende bizi anla. Yıllardır senin yokluğunla sınandık, annen kahroldu. Kendini sorumlu tuttu..." saygısızlık yapamk istemiyordum ama duyduklarım beni sinir krizinin eşiğine getirmişti.

"Yeter! Yeter artık sabahtan beri beni o sikik eve götürmek için dil döküyorsun,oraya gelip hiç kimsenin vicdanını rahatlatamam!"

Kaşları çatıldı ama konuşmasına izin vermeden devam ettim.

"Hepiniz aynı şeyi zırvalıyorsunuz! Bana ne kendisini sorumlu tutuyorsa? Bana ne!" Yanıma doğru gelmeye çalıştı ama yanımdaki su bardağını üzerine doğru fırlattım.

"Sorumlu tutsun o zaman! Bak gözüm görmüyor, kulağım duymuyor bunlar içinde kendini sorumlu tutsun! Ya ben yıllardır tek başımayım, tek başıma! Kimsem yoktu yine olmaz, beni rahat bırakın!" Kolumdaki serumu çektiğim gibi kolumdan kan fışkırdı.

Bir hışımla gelip elimi tuttuğunda bile çırpınıp kurtulmaya çalışıyordum. Vücudum sızlıyordu, kendimi kontrol edemiyordum.

"Ne yapacaksın tek başına Çağan? Diyelim ki seni bıraktım, bu halinle nasıl yaşayacaksın? Değil ilaçların iki lokma yemek alacak paran bile yok!" Her şeyi unuturdum ama bunu asla. Onurumu kırmıştı.

"Bırak lan beni! Ben dört yıldır nasıl ki tek başıma dayandıysam şimdi de dayanırım! Sana mı kaldı benim ilaçlarım? Yıllardır yoksunuz bundan sonra olsanız ne olmasanız ne! Bırak beni!" Kaburgamdaki alçı bile beni engelleyemiyordu. Kırık olan ruhum binlerce parçaya bölünüp tuzla buz olmuştu. Vücudum yaşasa ne olurdu ki.

"Büyük konuşuyorsun! Bana muhtaçsın sen! Ben senin babanım!"

"Sen benim hiç bir şeyim değilsin! Babam hiç olamazsın! Sen baba bile olamazsın!" Gözlerindeki kırgınlık bir an için insan olup  ellerini boynuma sardı ve ben nefes alamadım.

Psikolojik olarak değil gerçekten nefes alamıyordum. Aniden durduğumda  ne olduğunu anlamayıp bir kaç saniye yüzüme baktı. Tekrar çırpınmaya başladığım an gözleri irice açıldı ve nefes alamadığımı anladı.

"Çağan nefes al! Bana bak, hadi derin derin nefes al. Doktor!" diye bağırıp yanımdaki acil durum butonuna bastı.

"Bana bak oğlum, hadi nefes al. Benim gibi yap hadi." Dediğinde bile nefes alamıyordum. Ellerim deli gibi titriyordu ve ben çırpınıyor nefes almaya çalışıyordum.

"Çağan gözlerini kapatma sakın, Çağan. Hadi nefes al. Oğlum," dediği an kapı gürültüyle açıldı ve içeriye doktorlar girmeye başladı. Ama gözüm bulanık gördüğü için tam anlamamıştım. Görüşüm kararmaya başlamıştı. Ciğerlerim nefessiz kalmaktan patlayacaktı sanki. Belki de patlayacaklardı.

İSİMSİZ SIZILARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin