19/Yaşamaya Başlamak

314 29 9
                                    

Bir sahil olsaydı bu şehirde, yapacağım ilk şey bu gece orada yürüyüp hayatımı sorgulamak olurdu. Yaptıklarımı ve yapamadıklarımı düşünürdüm mesela.

Her şeyden öte neden hep sorun bendim? Öyle söylemişti Cihan. Aynı evin içerisinde sadece yemeklerde yüzüme görüyordu oysa. Ne yapmıştım ki ben ona?

Ormanlık alanın bittiği yere çıktığımda  bir uçurum karşıladı beni. Sarsak adımlarım beni kayalıkların en tehlikeli olduğu yere götürüyordu. Kalbim hızlı hızlı atıyor ve geri adım atmam için sürekli kasılıyordu.

Atlamayacaktım ama yaşamın uçlarında olmak nasıl bir şey merak ediyordum. Atladığım an öleceğim kesindi çünkü çok yüksekti ve dibinde sivri kayalar vardı. Kısaca arkamda yaşam önümde ölüm vardı.

"Dur atlama!" Kerem'in korkuyla çıkan sesi kulaklarıma ulaştığında irkildim ve o tarafa döndüm. Üstündeki takım elbisesi darmadağın olmuş saçları gözlerinin üzerine düşmüştü. Nefes nefese kalmıştı, muhtemelen saatlerdir beni arıyordu.

Eğer birkaç saat önce kafama silah dayamasaydım onunla biraz oyun oynayabilirdim. Fakat silah sandığımdan daha çok etkilemişti beni. Bu yüzden bir kaç adım atıp kayalıklardan indim ve ona doğru yürümeye başladım.

"O kadar çaresiz değilim henüz." Karşısına geçtiğim gibi yüzümün sağ tarafına okkalı bir yumruk geçirdi. Yumruğun şiddetinden birkaç adım geriledim ve elimi dudağıma götürüp patlayan dudağımdaki kanı sildim.

"O yumruk beni kandırdığın ve aylardır benden kaçtığın içindi. Hem sen mal mısın lan? Ne diye o uçuruma o kadar yaklaşıyorsun?"  Bakışlarımı yüzüne çevirdiğimde ağzımdan saçma bir kıkırtı kaçtı.

"Sen benim için endişelendin mi yoksa?" Elini yumruk yapıp ağzına götürdü ve ısırdı.

"Lan oğlum sen her şeyi kıçından mı anlıyorsun? Kızıma ulaşmam için biletimsin sen!"

"Sende beni çıkarın için kullanıyorsun! Ama benim elime geçen bir bok yok! Yok öyle bir dünya! Bana yardım edeceksin!" Bazen elindekiyle yetinmek değil daha fazlasını istemeliydi insan.Şaşkınlığı üzerinden çabuk attı.

"Oo dört ay sizi dört yıl büyütmüş Çağan bey. Karşı koyabilmeyi öğrenmişsin." Hayır, öğrenmedim. Zorla öğrettiler.

"Eve götür beni. Cihan'ın misafiri evde olmalı. Gece yarısına yakın beni götürdüğün o eve gelirim." Kaşları alayla havaya kalktı.

"Tabii prens hazretleri, siz nasıl isterseniz." Arkasını dönüp yürümeye başladığında peşinden ilerledim. O anki dolmuşlukla evden çıkmıştım ve Özlem'i unutmuştum. Bana aldıkları telefonu da evde bıraktığım için muhtemelen her yerde beni arıyorlardı.

Yarım saatlik bir yürüyüşün sonunda arabasına geldiğimizde ormanın baya içine girdiğimi anladım. Zaten kafamda binbir düşünce varken tek istediğim o evden uzaklaşmaktı.

Keşke evden kaçabildiğim gibi kafamdaki şeytanlardan da kaçabilsem.

^^^

Araba eve yakın bir mesafe kala durduğunda kemerimi açıp Kerem'e döndüm.

"Sağ ol." Yüzünü hiç bana çevirmeden konuştu.

"Uzatma da in arabadan." Ters cevabı söyleyeceğim her şeyi ağzıma tıktığından dönüp arabadan indim ve eve doğru ilerlemeye başladım.

Evin kapısında inmek demek herkese hesap vermek demekti. Bu yüzden arabayı yakın bir mesafede durdurmasını istemiştim.

Ellerim pantolonumun cebinden öylece eve doğru yürürken gecenin karanlığını aydınlatan kırmızı ve mavi renkleri önümü aydınlattı. Gözümü kısıp karşıya baktığımda kapının önündeki iki polis arabasını gördüm.

İSİMSİZ SIZILARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin