23/Yalanlar Ve Yaralar

278 29 27
                                    

Sokakta kaldığım yıllar boyunca hayatımın bir gün mutlaka düzeleceği hakkında kendimi hep kandırırdım.

Kar yağdığında ya da rüzgardan dolayı dışarıda olmadığım anlarda hayal kurardım. Sıcak bir ev, mutlu bir aile, sıcak bir tabak yemek... Benim hayallerim hep bunlardan ibaretti. Asla daha fazlasını istememiştim.

Olmamıştı, olmuyordu. Ne yaparsam yapayım hayatım düzene girmiyordu. Tam şimdi sıra bende dediğim an kendimi o sıranın en arkasında buluyordum.

Sinan Kara beni yine asla ışık görmeyen o odaya kilitlemişti. Yıllar geçmesine rağmen beni son kilitlediğinde dövmekten parçaladığı hırkam hala yerdeydi. Kapıyı açıp beni içeri attığınfa tozdan rengi bile anlaşılmayan o hırkayı ben tanımıştım. Nasıl unuturdum ki....

Sırtımı dayadığım duvardan uzaklaşıp emekleyerek hırkayı bulmaya çalıştım. Elim yerde yavaş yavaş gezindi ve hırkayı hissettim. Çekmeye çalıştım ama yere yapışmıştı. Burayı hiç temizletmemiş miydi? Hırkayı yerden alamayınca tekrardan duvara yaslandım.

Saatler geçmesine rağmen ne bir ses vardı ne de bir yaşam belirtisi. Ne olmuştu beni buraya tıktıktan sonra?
Bir süre sonra kafamdaki sesleri bastırmak zor geldiğinden uyumaya karar verdim. Soğuktu, karanlıktı, sessizdi ama uyursam belki geçerdi.

Yere uzanıp kırıldığımda soğuk tüm tenime işlediğinden vücudum ürperdi. Ensemde hafif bir sızı hissettim. Yine de uzanmaya devam ettim.

Bundan sonra ne olacağı hakkında tek fikrim yoktu. Çünkü bir sürü ihtimal vardı ve hepsininde sonu kötü bitiyordu. Hayatımda iyiye yer vermeye çalıştıkça karşıma hep kötü geliyordu. Pes etmek geliyordu içimden.

Bir süre sonra gözlerim kapanmaya başladı. Normal bir uyku değildi bu. Soğuktan uyuşmuştum ve algılarım kapanıyordu. Bu oda neden bu kadar soğuktu?

^^^

Tüm vücudumun karıncalandığını ve tenime küçük küçük iğnelerin battığını hissediyordum. Hani ayağınızın üstünde oturduğunuzda ayağınız uyuşur ya, öyle bir histi.

Vücudumum bazı yerlerine sıcak buhar çarpıyordu. Bazı yerler sanki yanıyormuş gibi birden ısınıyor ve tekrar soğuyordu.

Gözümü kırpıştırıp hafifçe açtığımda yüzüme çarpan sıcağın nedenini anlamış oldum. Annem, yanımda uyumuş kollarını bana sarmıştı. Çok zayıftı hatta bana sarıldığı için kemikleri tenime batıyordu. Yüzü hep yıpranmış ve saçları da tek tek beyazlamıştı.

Elimi hafifçe kaldırarak annemin yüzüne uzattığımda burnum sızladı ve dudaklarım titredi. Çok özlemiştim. Sağ elimi yavaşça yanağına değdirdiğimde irkilerek uyandı. Birkaç saniye boyunca iri gözlerle bana baktı ve en sonunda gülümsedi.

"Annem?" Kısık ve kırık çıkan sesi yanağımdan bir yaşın süzülmesine neden oldu.

"Anne," ağlamaklı sesimi duyduğunda dudakları titredi.

"Söyle annem." Ağzımı açtığımda boğazıma bir yumru oturdu ve konuşamadım. Ama o ne demek istediğimi anladı.

"Bende seni özledim annem. Çağan'ım." Yaklaşıp alnımdan öptü ve yataktan çıkmaya çalıştı. Refleks olarak elini tuttuğumda dolan gözleri tekrar bana döndü.

"Gidip sana hazırladığım çorbayı getireceğim, bir yere gitmiyorum." Kafamı iki yana salladım, çorba biraz daha beklese de olurdu.

"Anne, gitme." Diğer eliyle tuttuğum elimi sıktı hafifçe.

"Geleceğim annem, sadece çorba alacağım. Yoksa hasta olacaksın." Tam itiraz etmek için ağzımı açıyordum ki odanın kapısı açıldı. ikimizinde bakışları o tarafa döndüğünde kapıda Sinan Kara'yı gördüm. Annem gülümsedi ve elimi bırakarak kapıya doğru yürüdü.

"Oğluma çorba getireceğim, sakın onu yoracak bir şey yapma." Bana karşı kadife gibi çıkan sesi Sinan Kara'ya öyle gaddarca çıkmıştı ki kaşlarım hafiften çatıldı. Annem kapıdan çıkarken Sinan Kara'nın yaptığı tek şey başını olumlu anlamda sallayıp bana doğru yürümekti. Yerimden hafifçe doğrulmaya çalıştığımda elini omzuma koyup beni durdurdu.

"Rahat ol." Bakışlarım omzumdaki eline gittiğinde elini geri çekti ve çalışma masasının yanındaki sandalyeyi çekerek karşıma oturdu.

"Çağan, konuşmalıyız." Bu saatten sonra konuşacak ne kalmıştı da Sinan Kara yüzsüzce karşımda konuşalım diyordu?

"Siktir git." Büyüklerime karşı olan saygımı kaybedeli çok olmuştu.

"Özür dilerim, her şey için." Ne? Anlamayacak ona baktığımda konuşmaya devam etti.

"Her şey için öyle pişmanım ki, ne desem ne yapsam az kalır. Ama şunu bil, köpek gibi pişmanım." Ağzım şaşkınlıktan açıldığında da bana bakmadı.

"Seni ilk kucağıma aldığımda öyle masum ve öyle temizdin ki, saatlerce kokunu solumuştum. Miniciktin Çağan. Adını bile ben koydum."

"Ne anlatıyorsun lan sen?!" Kendimi tutamayıp sorduğum sorudan sonra yerimden kalkıp yataktan çıktım. O da ayağa kalktı ve karşıma geçti.

"Seni alma niyetim, benden sonra işlerin sana geçmesiydi Çağan. Kısaca sen benim mirasçımdın." Kerem'in bana ihanetinin  nedeni bile daha mantıklıydı.

"Lan orospu çocuğu! Lan! Lan" Elimi ağzıma götürüp ısırdım. Ne diyeceğimi şaşırmıştım.

"Lan madem öyleydi ne diye o kızına inandın da beni ölmekten beter ettin?!" Omuzları çöktü ve kalktığı koltuğa tekrar oturdu.

"O zaman anlamamıştım Sena'nın yalan söylediğini. On sekiz yaşındaydı ve böyle bir yalan söylemesinin bir nedeni yoktu." Sonlara doğru kısılan sesine inat bağırdım.

"Ama söyledi! Hatta sen hıncını nasıl çıkartacağını bilmediğinden döverek kör ettin beni!" Ayağımla yatağın yanındaki komidine tekme attım.

"Çağan yemin ederim birkaç gün önce öğrendim her şeyi. Yemin ederim bak. Özür dilerim." Kızarık gözlerle gözlerimin içine baktı. Gözlerim odada gezindiğinde kapıda elinde tepsiyle bizi dinleyen annemi gördüm.

"Sinan sana oğlu mu yorma demedim mi?" Annem içeriye girdiğinde Sinan Kara ayağa kalktı.

"Konuşuyorduk sadece. Bizi biraz yalnız bırak." Annem onayımı ister gibi gözlerime baktı ve benden işaret alınca temsiyi komidine bırakıp odadan çıktı.

"Annem biliyor değil mi?"

"Seni almadan önce bile her şeyden haberi vardı. Çok itiraz etti seni ailenden ayırmamam için ama mecburdum. Sena doğduktan sonra bir daha çocuğumuz olmadı. Doktor olmayacağını söyledi." Büyük bir tepki vermeyi öyle istiyordum ki o içim içimi kemiriyordu. Ama hayır, yapamıyordum.

"Siktir git!"

"Gideceğim ama öncesinde sana söylemek istediğim bir şey var. Eğer burada kalırsan aylardır aradığın o kızın annesini sağ salim kızına gönderirim. İyice düşün ve kararını ver." Odadan öylece çıkıp gittiğinde nasıl bir cehennemin içinde olduğumu sorguluyordum.

Ya Sinan Kara'nın yarattığı cehennemde yanacaktım ya da vicadanımın beni günden güne bitirmesine izin verecektim.

---------

Merhaba arkadaşlar.

Öyle yorucu ve gergin bir dönemden geçiyorum ki ister istemez bunu dışarı da yansıtıyorum. Neyse konu bu değil. Bölümü yazmak çok uzun sürdü ama sonunda oldu gibi.

Bölüm nasıldı? Fikir ve önerilerinizi bekliyorumm.

Oy vermeyi unutmayalım lütfen. Destekleriniz önemliii.

İyi okumalar.

İSİMSİZ SIZILARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin