28/Bela Aramak Mı?

164 24 43
                                    

Yeni bir hayata başlamak sandığımdan daha zordu.

Geçmiş insanın peşini bırakmıyordu bir kere. Aldığım her nefes boğazımda sakladığım kelimelerin tenime daha da batmasına neden olurken, ben salondaki büyük camdan dışarıyı izliyordum.

Hava bugün bulutluydu ve yer yer yağmur bekleniyordu. Geldiğimden beri yağmur yağmayan bu şehire bugün yağmur yağmasını istiyordum. Tıpkı sokaklarda kaldığım zamanlar gibi yağmurun altında oturup saatlerce düşünmek hatta ağlamak istiyordum. Ama burada bunu yapamayacağımı biliyordum bu yüzden sıkkın bir nefes aldım ve elimdeki kahve kupasını orta sehpaya bırakarak ayağa kalkıp mutfağa ilerledim.

Üç gün önce gelen o mesaj içimdeki huzursuzluğun ateşini harladıkça kafam sürekli geçmişe gidiyordu ve ben buna engel olamıyordum.

Eskisi kadar endişeli değildim asla. Çünkü benim artık kimseyle bir derdim kalmamıştı. Evet, borçlu olduğum çok kişi vardı ve belki bir gün bunları da unutabilirdim. Artık Çağan Ali Kara değildim sonuçta. Ama anlam veremediğim o korku asla beni terketmiyordu.

Dolaptan çıkardığım dolmalık biberleri yıkayıp bıçakla içini doldurabileceğim şekilde kestim. Koray üç gündür denemem için sürekli bir şeyler yaptırıyordu ve beni mutfağa hazırlıyordu. Ona göre benim elim çok lezzetliydi ve ben mutfak adamıydım. Bunu neye dayanarak söylüyordu bilmiyorum ama üç gündür yaptığım her yemekte mutlaka bir eksik çıkıyordu. Yaz tuz eksikti ya salça. Yinede sesimi çıkarmayıp söylediklerini yapıyordum çünkü burada daha fazla kalmak istemiyordum.

Telefonumu çıkartıp biber dolması tarifini arattım ve çıkan ilk videoya basıp tarifi anlatan kadınla beraber bende yapmaya başladım.

İç harcı için gereken tüm her şeyi çıkartıp masaya koyduğumda bile neden biber dolması yaptığımı düşünüyordum. Tamam, yemek yapmayı öğrenmeliydim ama İngiltere'de kim biber dolması yerdi ki?

Düşüncelerimin arasındaki ipleri kopartan şey evin kapısının açılması ve Koray'ın neşeli sesi olmuştu.

"Şefim, yemek yetişti mi?" Enerjik çıkan sesine karşın gülümsemeye çalıştım. Sürekli suratsız bir şekilde gezip onuda içinde olduğum karanlığa çekmek istemiyordum.

"Maalesef Koray bey, biraz gecikebilir." Cevabıma gülümseyerek tepki verdi ve elindeki poşetleri tezgaha bıraktı.

"Ne zaman uyandın? Evden çıktığımda bile uyuyordun." Yanıma yaklaşıp tezgaha yaslandı ve içini doldurduğum biberlere baktı.

"Saat dokuzda galiba. Bu arada tarifte yazmıyordu ama ben iç harcının içine nane de koydum." Kısa bir an yüzüne baktığımda kaşlarının havalandığını gördüm.

"Hmm, sorun değil. Naneyi severim." Elimdeki son biberinde içini doldurduktan sonra ellerini yıkadım ve hepsini tencereye dizip üstüne salça ve suyla yaptığım karışımı döktüm. En son yağını da üzerine ekledim ve ocağa koyup altını yaktım. Doğrulup arkamdaki Koray'a döndüm.

"Ee sen ne yaptın hiç?" Omuzlarını silkti.

"Normal her zamanki gibi." Aramızdaki bu anlamsız ve soğuk diyalog ikimizide duraksattığında içi karıncalanan ellerimi sıktım.

"Koray..."

"Axel..." İkimizde aynı anda birbirimizin ismini söylediğimizde o sustu ve bana konuşma hakkı tanıdı.

"Koray, biliyorum buna kızıyorsun ama artık çalışmak istiyorum. Her ne olursa olsun artık kendi hayatımı kurup belli bir şeyleri düzene sokmak istiyorum. İlk kez elime böyle bir şans verildi ve ben bunu sonuna kadar kullanmak istiyorum. Çok şey istediğimi de biliyorum ama denemeliyim, anlıyorsun beni değil mi?" Bir süre yüzüme baktı öylece. Sonra kafasını sallayarak beni onayladı.

İSİMSİZ SIZILARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin