bol yorumm 🦄💞
***
"Şaka gibisin gerçekten, nasıl becerdin ya?"
Hyunjin'in sesi git gide yaklaşırken onun geldiğini anlayan Minho ve Chan birbirlerine bakmışlar, ikisinin de aynı anda gözleri büyürken kaçmak için kıpırdanmışlardı. O onu, bu bunu derken birbirlerini itmişler en sonunda Minho, Chan'ın arkasına saklanmıştı.
Chan boğazını temizleyerek kaşlarını kaldırdı. "Hyunjin?"
Hyunjin gülümsedi, yapmacık bir gülümsemeydi bu. "O arkandakini görüyorum, mesajı silseniz de gördüm. Minho! Yaşın kaç, merdivenlerden yuvarlanmayı nasıl becerdin?"
Minho saklandığı yerden çıktı. "Yirmilerinde olanlar yuvarlanamaz diye bir şey mi var?" demiş, üstüne düştüğü sol kolu kendini göstermişti. Hyunjin onu görür görmez söylenmeyi bırakıp çantasını kenara atmış, "Acıyor mu?" diyerek üzerine yürümüştü.
Dirseğinden ve bileğinden tutup dikkatlice incelerken "Hastaneye gidecektik biz de Chan ile," demiş ve eklemişti. "Acımıyor ya."
Göz devirdi Chan. "Hyunjin gelmeden önce ağlıyor... Ah!"
Arkadaşının vurduğu ayağını kendine çekip söylenmiş, Hyunjin iç çekerken yanlarından uzaklaşmıştı. Okuldayken eve geçecekti ki aldığı telefonla direkt kafeye geçmişti, Minho girişteki basamağa takılmış ve kolunun üstüne düşmüştü haliyle de bir süre sonra kolu iyice ağrımaya, şişmeye başlamıştı.
Arkadaşı için araba kullanacak olan Chan kenarda beklerken Hyunjin, Minho bileğini oynatabiliyor mu diye kontrol etmiş, sonra da ikisini göndermişti. Hastanede röntgen çekildikten sonra bekleyen ikili sıra gelince içeri girmişler, doktor da basit bir incinme olduğunu söylemişti.
Yine de bileğine atel takılan Minho odadan çıkmış, "Havalı he," diyerek elini göstermişti. Gözlerini devirerek güldü Chan. "Sorma, çok havalı. O değil de hastaneye aşık oldum, dayın beni burada işi alır mı?"
"Sormak gerek."
"Seungmin olmasaydı seninle evlenirdim, zenginsin."
Minho gözlerini kıstı. "Ben seninle evlenmem, Hyunjin lazım bana."
"Seungmin olmasaydı dedim zaten," diyen Chan kolunu omuzuna atıp arkadaşını boğmaya başlamış, itişerek hastaneden çıkan ikili yol kenarına park ettikleri arabaya doğru ilerlemeye başlamışlardı. İç çekti Chan, Minho'yu bırakıp. "Seungmin'i de göremedim bugün, of ya!"
"Yazık sana."
"Bence de." dedi başını sallayıp cebinden anahtarı çıkartırken. "Yazık bana."
Durdu Minho, kaşlarını çatarak ileriye baktı. "Chan," diye mırıldandı. Elini arkadaşının omuzuna koydu. "Arada zengin olmayı dile anasını satayım."
"Ne?"
Chan anlamazca ona döndüğünde Minho çenesi ile yolun karşısını işaret etmiş, kafasını oraya çeviren çocuk yolun karşısında duran Seungmin ve Jeongin'i görmüştü. Bu sırada Jeongin de oflayarak kaportaya vurdu elini.
"Hay ben senin bozulacağın sırayı sikeyim."
"Küfür etme ya," dese de Seungmin'in de içinden küfür etmek geliyordu. Tedavi saatini akşama almak için kliniğe gelmişler, buradan da Seungmin'in katılacağı resim yarışmasına yetişeceklerdi fakat araba çalışmıyor, yarım saattir de Jeongin arabayı kurcalıyor ya da tamircileri arayıp duruyordu.
En sonunda Jeongin gömleğinin kollarını kıvırıp "Tamirci iki saate anca gelirmiş." deyip saçlarını toplamış, kaportada gezdirmişti gözlerini. Seungmin iç çekip bileğindeki saate baktı. "Geç kalacağız, taksiye mi binsek?"