bol yorumm🎀
***
"Neyin var senin?"
Jeongin'den gelen soru ile Seungmin'in gözleri ona gitti, göz göze gelmişler ve elektro terapi uygulanan bacaklarından bakışlarını alıp kuzenine dikmişti. Cevap vermesini bekleyen Jeongin'e farklı bir soru sordu.
"Kaybetmemen gereken birisini kendi ellerinle ittin mi hiç?"
Bu sırada terapist yanlarına gelmiş, Seungmin'in bacağındaki bantları sökmüştü. Birkaç diyalogdan sonra o yanlarından ayrılırken Seungmin yukarı kıvırdığı şortunu indirdi ve kuzenine baktı.
"Bilmem," dedi Jeongin düşünerek. Yatağın etrafında dolanıp Seungmin'in yanına oturarak bacaklarını uzatmıştı. "Olmadı sanırım, olsa aklıma biri gelirdi. Bana anlatmadığın ne var senin?"
Sözleriyle Seungmin içine titrek bir nefes çekti ve başını tavana çevirip birkaç saniye sadece oraya baktı. "Chan," kelimesi zorlukla dudaklarından çıktığında devamı da gelmişti. "Chan'ı ittim sanırım ve... Düştüğünü gördüm ama yardım edemedim."
"Neden böyle bir şeye gerek duydun?"
"Benden hoşlanıyor hatta belki... Seviyor ama..." Ona baktı. "Biz olmayız Jeongin."
Son birkaç gündür olduğu gibi yine gözünün önüne düşen Chan ile geçirdiği anlarla beraber iç çekti. "Olamayız." dedi bu sefer sesi titrerken. "Ama onu hayatımdan çıkarmak istemiyorum... Bu çok korkutuyor."
"Tekrar soruyorum, neden böyle bir şeye gerek duydun Seungmin?"
"Anlamıyorsunuz."
"Tamamen değil belki ama anlıyorum."
Yine aynı konunun açılmasıyla beraber yüzünü ovuşturdu Seungmin, sakin kalmak için uğraşmıştı ama son bir yıldır devam eden bu anı mod değişikliği yine devam etmişti. "Anlamıyorsun," diye diretti ve gözlerini sertçe kuzenine çevirdi.
"Jeongin bak ben bir yıldır şu sandalyeye hapisim," dedi eliyle işaret ederken. "Şuradan kalkıp su içmek istesem onu bile tek başıma yapamam. Sürekli oturduğum için kilo alıyorum, derslerimde eskisi kadar başarılı değilim çünkü oturmak beni artık çok yoruyor. O masanın başına geçtiğimde düşüncelerim derse engel oluyor."
"Seungmin."
"Dur," dedi. "Dinle çünkü benim anlatmam lazım." Dişlerini sıktı. "Düşünüyorum sürekli, o kaza anını, bir gün ne zaman yürüyeceğimi, beni terk eden sevgilimi, sizi, eski beni. Jeongin bak gerçekten anlamıyorsunuz, ben kendime bile iyi gelmiyorum şu an ve birinin beni sevmesi, bir ilişki yürütebileceğim gerçeği çok zor."
"Sana yemin ederim," diye devam etti. "Chan çok güzel biri, çok başarılı, çok yakışıklı, çok iyi... Hatta belki Minhyuk terk etmeseydi, ben onu Chan için terk edebilirdim öyle biri ama sorun Chan değil... Sorun Chan'ın beni bu halimle sevmesi de değil, sorun benim. Ben kendime yetersizim."
Jeongin üstüne gitmedi ya da inat etmedi, biraz daha ederse Seungmin ağlayacaktı biliyordu. Kollarını ona sarıp kendine çektiğinde "Ama," dedi Seungmin. "Olmayacağımızı söylemem lazımdı bir şekilde ona... Kalbim çok kırık. Son yedi sekiz aydır en çok vakit geçirdiğim insanlardan biri ve yokluğu cidden çok acıtıyor."
Tüm içindekileri dökmüş sonra da yalnız kalmak istediğini söyleyerek ağlamıştı Seungmin, Chan onun için cidden iyi bir arkadaştı ve kaybetmiş olmak zordu. Ağlarken de uyuyakalmış, o erken saatte uyurken evinde ders çalışan Chan da kahvesini yenilemek için ayağa kalkmıştı.
Mutfağa doğru ilerlediğinde "Yemek ye biraz, yemek ye." dedi Hyunjin, kulaklığını çıkarttı kulağından. "Kahve bir gün çarpıntı yapacak, bayılıp kalacaksın Chan."