Seungmin taksiden inerken şoföre teşekkür etmiş ardından da kapıyı kapatıp buruşan üstünü düzeltmişti. Kafasını kaldırıp devasa şirkete baktı ve beklemeden içine doğru yürüdü. Kendi şirketleri olduğu için hiç güvenliğe uğramadan geçmiş, asansöre yönelmişti.
Binmeden telefonunu kulağına götürdü. "Orada mı?"
Koridorda tek eli kumaş pantolonunun cebinde dolaşan Jeongin "Burada," diye konuştu. "Baban halletti zaten, sen hiç karışmasan mı?"
Minhyuk bugün eşyalarını toplamaya gelmişti şirketten ve Seungmin de bunu öğrendiği gibi adeta uçmuştu şirkete. "Bir şey olmaz," dedi. "Bir hesaplaşmamız lazım onunla. Asansör geldi, kapatıyorum."
Telefonu kapatıp cebine atmış, içeri binip katı tuşlamıştı Seungmin. Buradan çıktıkları gibi Chan ile bir randevusu vardı, bu yüzden üstü özenliydi ve dikkat ediyordu.
Çok değil sadece saniyeler sonra asansörün kapıları açılırken ilk önce koridorda telefonla konuşan kuzenini gördü, böyle sırıtmasına bakılırsa Jisung ile konuşuyordu. Onunla göz göze gelen Jeongin göz kırpıp kendi odasına ilerlemeye başlamış, Seungmin ise "Seungmin?" diyen adama dönmüştü.
Minhyuk kutuyu kenara bırakıp ona ilerledi. "Ne oldu, bir şey mi oldu?"
Kolundan tuttu Seungmin. "Seninle konuşmaya geldim."
"Ne?"
"Yürü," dedi hırsla, kolundan tutup adeta Minhyuk'u kendi odasına sürüklemiş, içeri girdikten sonra onu itip kapıyı kapatmıştı. "Ne yapıyorsun sen?" diyerek üstüne yürüyen çocuğu omuzundan itti. "Senin anladığın dilden konuşacağım işte seninle."
Chan ile araları bir kere bozulmuştu ve o üç saatlik bozulma bile değerini anlaması için çok büyük dert olmuştu. Her şeyden önce de Chan'ın canının bir kere daha sıkılmasını istemiyordu ve bunu yapan şahsa çok sinirliydi.
Koltuğa düşürdüğü çocukla elini koltuğun başına koydu ve ardından da saçlarını tutarak geriye çekti. "Bana bak," Sertçe yüzüne baktı. "Bu saatten sonra tesadüf dahi olsa ne benim ne de sevgilimin karşısına çıkar, canımızı sıkmaya çalışırsan babanla iki çift konuşma yaparım."
Babası ile konuşmamalıydı, Minhyuk "Seungmin," diye telaşla atıldığında Seungmin ona baktı. "Babanın beni ne kadar çok sevdiğini ikimiz de biliyoruz, seni bir kere daha Minhyuk, bir kere daha çevremde görürsem babana kaza yaptığımız gün direksiyonda olanın sen olduğunu söylerim, o kazayı senin saçma sapan hırsın yüzünden yaptığımızı söylerim, anladın mı beni?"
"Yapamazsın."
"Bal gibi de yaparım." dedi bastırarak. "Sevgilimin canını sıkarsan bal gibi de yaparım, artık karşında o her dediğine evet diyen Seungmin yok, ayağını denk al."
Elini sertçe saçlarından çekti ve bugün Chan'a sürpriz yapmak istediği için kısacık kestirdiği kendi saçlarından geçirdi. Geri çekildi. "Umarım anlamışsındır yoksa bu saatten sonra ben de laftan anlamam."
Arkasını dönüp odadan çıkmış, kapıyı da sertçe çekip şirketten ayrılmıştı. Çok da uzaklarda olmayan kafeye yürümeyi tercih etti, Chan da onu dışarıda beklediğini söylemişti.
Onu gördü Seungmin, görür görmez dudaklarında heyecanlı bir gülümseme oluşurken "Bö!" diye bir anda yanına zıplamış, bir an onu tanımayan Chan "Korktum!" diyerek geri kaçmıştı.
Ona kahkahalarla bakan sevgilisini görür görmez şaşkınlıkla dudakları aralandı, sarı uzun saçları gitmiş, siyah kıpkısa saçlar yerini almıştı ve resmen minicik duruyordu.