7. Bölüm- İki Kalbin Melodisi

30 3 2
                                    

                        İnsan sevmeye başlayınca
                                  yaşamaya da başlar.

                                -William Shakespeare

Safiye Alpagu
                                                                                                                                             
Bana gülümsediğinde karşılık veremeden Musa'nın yanına doğru ilerledi. Musa ile tanışıyor muydu?
Ayaz'a bahçede tek başıma gezeceğimi
söyledim. Bahçeye çıktığımda güneş ışığı gözümü aldı.

Yakınımdaki ahşap çardağa doğru yürüdüm ve oturdum. Etrafına sarılmış üzüm yaprakları aklıma Musa ile gittiğim pastaneyi getirdi. Bir süre bahçeyi izledim.

Tekerlekli sandalyede oturmuş etrafı izleyen insanlar, koşuşturan hemşireler, durgun çocuklar ve buz gibi rüzgar...

Bana doğru gelen Ecrin'i gördüm. Elinde iki kahve bardağı tutuyordu.
Beyaz önlüğü sert rüzgardan dolayı pelerin gibi savruluyordu. Tebessüm ederek yanıma oturdu.

"Etrafa, uykudan yeni kalkmış bebekler gibi baktığın için sana kahve getirdim. Belki ayılırsın. Al." Dedi, yorgun sesiyle. Sanırım nöbette idi.

Uzattığı karton bardağı teşekkür ederek aldım. "Evet, hâlâ uykum var. Ayaz'ın bir kova suyu suratıma serpmesine hayır demezdim." İkimizde küçük bir kahkaha attık.

Dün baya sohbet etmiştik. Üniversite sınavında derece yapmıştı. Kafayı yemiş çalışırken. Bende de öyle olmuştu. Netlerim düştüğünde yatağa gömülüp ağlardım. Moralim bozuk iken bazen ağabeyim ile dışarı çıkardık.

Sınavlar bizi bu duruma getirmişti.
Sohbet ettikten sonra gitmek zorunda kaldı. Hemşirelerden biri gelip Ecrin'i alıp götürdü. Çok zaman geçmeden Dicle aradı. Yukarıya Neslihan'ın yanına gelmişti.

Bende Dicle'nin yanına gitmeye karar verdim. Binaya girdim. Koridorda yürürken önümü bir kadın kesti. Nefes nefese kalmıştı.
Kadın, "Dohtoru görmüşsen?" Dediğinde hiçbir şey anlamadım.

"Hangi doktoru?" Dedim kadını sakinleştirmek için...

"Yiğidimi alıp götüren dohtor." Dedi korkuyla. Endişeli kadını sakinleştirmek için herşeyi yaptım ama nafile... "Doktorunuz kim? Söylerseniz belki yardımcı olabilirim." Dedim sakin bir ses tonuyla.

Ağlamaktan kurumuş gözleriyle bana baktı. "Oğlumu almıştır. Yohtur evladım. Aldılar götürdüler yiğidimi." Dediğinde içim acıdı. Ellerini dizlerine vurmaya başladı.

"Tamam. İlk önce sakin olun. Ben oğlunuzu bulacağım." Derin bir nefes alarak devam ettim. "Oğlunu bulacağım, söz. Ama bana ismini söylemen gerekiyor." Dedim. Anında gözü parıldadı.

"Ahmet... Ahmet Can. İsmi budur hanımım."dedi beklenti ile. Peki hadi bulalım şu küçük yumurcağı. Kadının koluna girip koridorun solunda, duvarın dibine koyulmuş koltuklardan birine oturttum. Danışmana doğru yürüdüm.

Bir an ayaklarım yere sabitlendi.
Bir dakika! Çocuğun soy ismini söylemedi. Arkamı dönüp yazma takmış, ellerini iki yana açmış dua eden kadının yanına geri döndüm.
Kadın beni görünce ayaklandı.

"Bulmuşsen, hanımım?"dedi.
Bir şey demediğimde elleri iki yana düştü. Ellerini ellerim ile kavradım.
Eli nasırlaşmıştı, güven vermek için sıkıca elini tuttum. "Bulmam için soy ismini de söylemelisin." Dedim.

Rus Kaçağı - Aşk Sizi Hayata Tekrar Döndürebilir Mi?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin