Ben geldim, tekrar geldim...
"Valla tam sözünü tutan birisiyim he. Geldim yine bakın. Bu sefer elim boş geldim ama olsun sonuçta koşa koşa ilk sizin yanınıza geldim. Anne mezun oldum ben ya! Evet duydunuz kızınız artık lise mezunu! Tamam yıl olarak biraz geç kalmış olsam da olsun, sonuçta mezun oldum ben. Sınavda bu yıl olmadı ama ikinize de söz veriyorum seneye kesinlikle gideceğim üniversiteye." Sustum bir süre. Ortamın sessizliğini dinlemeye alışmıştım alışmasına da her seferinde sanki ilk defa oluyormuş gibi şaşkınlıkla dinliyordum. Arkadan gelen kuşların sesi yüzümde buruk bir gülümsemeye sebep olmuştu bile. Başımı gökyüzüne çevirdim. Masmavi gökyüzü ve bulutlar bana gülümsüyordu. Her geldiğimde onlar sanki beni mutlu etmek istercesine takılıyordu.
"Anne geçen geldiğimde demiştim ya sana notlarım azıcık kötüydü diye, işte onların hepsini düzletip mezun oldum ben. Valla bütün mahalle benim gibi kız istiyormuş. Ego kasarak yürüyorum valla mahallede. Sonuçta kimse Füsun ve Atıf'ın kızı değil." Elimin üzerine düşen ıslaklık ile hemen arkaya döndüm. Beni ağlayarak görmelerini istemiyorum. Üzülmesin onlar, ben üzüldüm yeterince zaten.
"Baba var ya buraya gelirken çiçekçi abla ne güzel kızsın dedi. Belki günde bin kere demiştir kadın ama çok mutlu oldum. Buraya gelene kadar 32 diş sırıtarak geldim resmen. Babamın güzel kızıyım diye mırıldanıyordum valla gelene kadar.
Anne senin sevdiğin çiçekler var ya alacaktım onlardan ama unuttum. Kızma bana. Söz bir daha geldiğimde bir değil iki demet beyaz gül alacağım sana." Nasıl diyebilirim ki alacak param kalmadı diye? Onları orada üzmeye değer mi bu bilgi?
Elimdeki şişenin kapağını açıp ilk önce anneme sonra da babamın üzerine dikkatli bir şekilde döktüm. Üzerlerinde çıkan otları temizleyip tekrar oturdum yerime.
Füsun ve Atıf KARAMAN
2021
Yerimde oturdum sessizce. Tekrar baktım onlara ve tekrar yaşadım sanki o anları. O kazayı...
Tam tamına 3 yıl 4 ay 18 gündür göremediğim, yaşama sevinçlerimi kaybettiğim o büyük kaza. O zaman tatil için gittikleri yol onlara sadece bir mezar olmuştu. Onlar bu dünyadan gittiler gitmesine de ben arkalarında kalakaldım. Defalarca intihar ettim onlara kavuşmak için ama nafile. Her seferinde bir şekilde hayatta kalmıştım. Bileklerimde kesiklerle doluyken tekrar yaşama sevincine pek de bir geçemiyordu insan.
Onların ölümünden sonra kimsem kalmamıştı. Akrabam sandığım herkes beni çoktan terk etmişti bile. Hatta amcam ve ailesi bile. Oysa babam yaşarken ona ne çok yardım etmişti. Şimdiki maddi gücü, rahatlığını her şeyini babama borçluydu. Öldüğünde de ilk o yaşadığım evin derdine düşmüştü. Ev kime kalacak? Ne acı değil mi? Ama babam sanki hissetmiş gibi evi bana bırakmış. Benden başka kimse evle ilgili bir şey yapamaz. Onlar yokken neyleyeyim ben bomboş evi? Annemin yaptığı mis gibi yemeklerin kokusu evin için doldurmayacaksa, babamın aldığı yeni alet saçma şeyler yer kaplamayacaksa, sahi ne işe yarardı bu ev? Hayalet gibi içinde dolaştıktan sonra ne anlamı olacak ki benim için? Artık annemin yemekleri değil de komşuların getirdiği yemekler olacaksa neden var ki o ev? Bana acı vermekten başka ne işe yarar ki? Babam aldığı mikrofonla şarkı söylemeyecekse neden var ki? Onlar yoksa ben neden varım ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece'nin Doğuşu
Genç Kız EdebiyatıBen kendi sessizliğim içinde boğuldum öylece. Yıllarca tuttum avucumun içinde acılarımı Çığlıklarımı Anlatamadım hiç kimseye derdimi Hoş anlatsam dinler miydiniz? *** Gerçek aile kurgusudur.