2. Bölüm

403 34 28
                                    

Gökyüzünün sakinliği yüreği paramparça eder bugün. Ederde zalimin zulmü artar mazlumun ise yaraları. Hüzün kokuları yayılmış kubbemin duvarlarına. Al renkler bulaşmış siyah kalemle yazılan, çarmağa gerilmiş bu senaryoya. Ben Cüneyd! Benim hayatım bir avuç toprak ve kan kokusundan oluşuyor. Başımdaki anayı kopardılar, babayı çaldılar, beni benden aldılar. Söylesinler bu yavru kuşun kanadını ne için kırdılar? Uçamasın diye mi, uçmayı unutup yürüsün diye mi?

Öfkeden çıldırmış gözleri gözlerimi bıçaklarken kolları arasında debelenen bedenim bitap düştü... Yere serilmiş bedenimin üzerine çökmüş bir kartal. Bir eli ellerimi tutmaya çalışırken diğer eli ile cebinden çıkardığı beyaz mendili düzeltiyordu.

_ yapma!

_ yok Cüneyd yok! Sana bugün öğreteceğim benim sözümü dinlemeyi.

Gözlerimden yere doğru düşen yaşlar ateş misali yakıyordu yanaklarımı. Onun güçlü bedeniyle başedemeyen bedenimin ne suçu vardı bu gece. Gelen kilit sesiyle bakışlarımı kapıya çevirdim. Boğazımdan geçen derin bir yutkunmanın ardından gözlerim bana doğru varan adımlara yöneldi. Söylesene Cüneyd! Bugün sana diz çöktürüp boynundan mı vuracaklar?

***

Teneffüs vaktiydi ayaklanan öğrencilerin ardından Zeynep'e yaklaştı Mira.

_ sen kimsin kızım?

_ ne?

_ ya hayatıma girmiş olman yetmezmiş gibi sevdiğime mi göz diktin?

_ anlamıyorum Mira ne diyorsun?

_ hani erkeklerin yanında oturmak namahremdi? Niye oturdun Mert'in yanına!

_ zaruret hali hasıl oldu gözlerinle görmedin mi Mira? Başka boş yer mi vardı sanki.

_ zaruretin batsın bak! Eğer onunla konuşursan eğer onunla göz göze gelirsen gider babana herşeyi anlatırım.

_ ya konuşmam etmem Mira sakin olur musun?

_ hadi bakalım.

Diyerek sinirle ayrıldı sınıftan Mira. Zeynep ne yapacağını bilemez halde elini daralan kalbine dayadı.

_ Allah'ım kalpler senin elinde kalbimi huzura doğru yönelt.

Arkadan gelen ses ile aniden doğruldu yerinden.

_ amin mi deniyordu sizin lugatınızda?

Elleri cebinde ona doğru yaklaşan delikanlı bir yandanda sırıtıyordu.

_ evet...

_Başındaki bez parçasını çıkarda güzelliğin iyice anlaşılsın kızım!

_ ne?

Elini eşarbına doğru atarken geriye çekildi Zeynep.

_ hadi ama kezbancık uzatma bir kere göreyim.

_ ya bırak!

_ nazda yakışırmış he.

_ rahat bırak beni.

Bakışlarını eline doğru yönelterek cebinden çıkardığı eliyle dokunması ve Zeynep'in ani çekişi bir oldu.

_ ya uzak dursana ne yapıyorsun?

_ sadece tanımakta yeter bana.

Kahkaha atarken omzundan kavrayan Mert önüne çevirdiği gibi yumruğunu geçirdi suratına.

_ kız sana uzak dur diyor Can!

_ sanane lan sanane! Seninde gözün kaldı dimi o yüzden savunma moduna geçtin hayırdır?

_ ne diyorsun lan sen!

_ yelkenler sularda yüzüyor diyorum.

Mert yakasından kavradığı gibi sıraya yapıştırdı bedenini.

_ birdaha Zeynep'e dokunmaya kalkarsan...

_ ee ne yaparsın?

_ hele bir dene bak gör ne yapıyorum.

Diyerek bedenini ileriye doğru itti.

_ bu hesap burada kapanmadı Mert!

Diyerek çıktı sınıftan Can.

_ iyi misin?

_ iyiyim merak etme...

Zeynep korkuyla eşyalarını toplarken Mert pencereye doğru yanaşarak müsaade verdi Zeynep'in sınıftan çıkmasına.

***

Korku bezeli bakışlarım bir ona bir diğerine dönerken gözleriyle anlaşan ikili çoktan kararlarını vermişti. Kollarımı daha bir sıkarken diğer elinde bulunan mendili ağzımın içine sıkıştırdı. Sağ ayağımı sıkıca kavrarken çırpınmaya başladım bir anda.

_ birdaha gitmemen için bu cezayı hak ettin sen Zani çocuğu!

Zani çocuğu... Hak nasıl razı olsun haktan olmayan bu insanlara? Eli ayak bileğimden sıkıca kavramışken diğer elinde duran çakmağı topuğuma doğru yaklaştırdı.

_ bu senin iyiliğin için Cüneyd efendi! Yoksa sen kendinide bu dergahıda yakacaksın. Sen bizi yakmadan evvel yanman icab eder.

Ağzımdaki mendil düşerken amcama döndüm. Yerde çırpınan bedenim kimsenin umrunda değildi.

_ amca...

_ Mürşid babam seni torunu olarak kabul etsede ben seni kabul etmiyorum! Sen bir Zaninin oğlusun Allah soyunu kurutsun tez vakitte!

_ yapma vicdanın varsa yapma...

Yere düşmüş mendili alarak ağzıma geri sıkıştırdı. Tam o anda ayağıma değen ateşin acısıyla boğazımdan kopan bir feryat kimsenin vicdanınada kulağına da ulaşmamıştı. Sağ ayağımı bırakırken yalvarır halde tekrar amcama döndüm. Bana acır dedim, amcam olmayı kabul etmiyorsa insan olmayı kabul eder insaf eder dedim. O ise bakışlarıyla diğer bacağımı işaret etti. Kollarımı öyle sıkı kavramıştı ki çırpınmam sadece beni yoruyordu. Sol bileğime dönen soğuk parmakların ardından yumdum gözlerimi. Ağzımdaki mendili dişlerimin arasında sıkarken gönlümü göğe fırlattım. Ayağımın altına verilen ateş canımı o denli yakmıştı ki bir an önce can vermeyi arzulamıştım. Sonunda kollarımı bırakmışlardı. Cesedi andıran bedenim zemine çakılmıştı adeta.

_ bu sana yeter herhalde Cüneyd! Birdaha seni orada görmeyeceğim! Şimdi kaybol gözümün önünden.

Ağzımdaki mendili yere doğru fırlatırken doğruldum. Her bir tökezleyen adımımda yanıklar basbas bağırıyordu acısıyla. Bahçeye doğru zorda olsa atmıştım kendimi. Güllerin bulunduğu kaldırıma çökerken yanıma Bahadır koştu endişeyle.

_ iyi misin? Ne yaptılar sana! Adları Fani ama kendileri Cani...

_ yaktılar.

_ ne!

Gözümden akan iki damla yaş şahidim olsun ki Fanileri Canilerden kurtarıp, soyadımın hakkını verip güneşi yaslayacağım kubbeme.

CANDA CANANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin