18. Bölüm

90 9 6
                                    

3 yıl sonra...

Masmavi kubbenin altında simsiyah bir yeryüzüne sahip olduk. Baharı yaşayamadan kışa aşina mı olduk? Ben yüreğimin katili, ben yüreğinin esiri... Cübbesini kaybetmiş bir öksüzün hayallerine kan bulaştı yılların mazisinde. Katrandan elbiseler diktim yüreğime... Yandıda kül olmadan alevlendi. Ben kendimden yoruldum, zihnime nam salmış simandan, içi nice mısrayı hapsetmiş gözbebeklerinden sıyrıldım kadın.

Üzerinde duran beyaz takımla çöktü saldalyesine ve bakışları boş duvara döndü. Günlerin ondan çaldığı ne varsa, onu kendindende etmişti. Gözbebeği geldi gözlerinin önüne. Nasılda güzel konuşur ne de güzel bakardı. Simasına yerleşen bir tebessüm sarmalamıştı buz kesmiş bedenini bir anda.

***

Dergaha uğramaz olmuş ayakları onu bugün neden o evin önüne getirmişti ki? Cüneyd gitti gideli eski neşesi yoktu. Annesinin isteğiyle okulundan mezun olmuş ve sınıf öğretmenliğini okuyordu. Bakışları önce GülAyşe'nin kabrini tavaf etmiş ardından dergahın bahçesini. Kabristanda bir köşeye sızmış ve eliyle taşı okşayan adama doğru yaklaştı Zeynep.

_ efendi hâlâ mı bekliyorsun?

_ Zeynep hanımanne!

Diye telaşla doğruldu yerinden. Bakışları asfalta çakılırken konuştu Zeynep.

_ hanımannen değilim artık Bahadır 3 yıl önce bitti o sıfat.

_ bir gün geldiğinde ona diyebilecek misiniz hanımanne?

_ gelmeyecek gitti o!

_ nereye?

_ toparlan Bahadır efendi halin iyi değil... Gelmeyecek birini bekleyerek helak oldun bu kabristanın başında.

_ bilsem gelmeyecek ben yine beklerim.

_ yeni mürşidiniz yerleşmiş postuna.

_ Vahid efendi ölünce mecburen post Sadi Hüdayi efendiye kaldı.

_ kimse hatırlamaz ya bu küçük dergahtan koskoca bir Cüneyd efendi gitti.

Ardını dönmüş çıkmak üzereyken Müyesser ile karşılaştı.

_ senin ne işin var buralarda?

_ onu kurban ettin nefsine...

Lafını bitirmiş çıkmıştı dergahtan. Çalan telefonunu çıkarırken gözü yol kenarına çarptı. Tek dizinin üzerinde kendi ayakkabısını giydirmişti ayağına. Tam da burada titremeye başlamıştı bedeni. Küçük bir kız çocuğunu yaşlı acuze bir kadına çevirmişti hayata adeta.

_ Cüneyd...

Ayağına kıyamadığı kadını yüzüstü bırakıp giderken yüreğine kıydığının farkında mı değildi yoksa. Cüneyd nerede? Cüneyd ne oldu? Düşünceler arasında kaybolmaya kürek çekmişken tekrardan çalan telefonun sesiyle gözleri ekrana döndü.

Konuşma...

_ Zeynep kızım neredesin?

_ dergaha uğradım geliyorum.

_ ne işin vardı dergahta kızım?

_ anne dergah Cüneyd efendisini maziye gömmüş! Ne kimse hatırlıyor ne kimse umursuyor...

Der demez yanağına salınan yaşlarla dizlerinin üzerine çöktü.

_ anne Cüneyd nerede? Öldüyse ölüsü, diriyse bedeni nerede...

_ ah kara kuzum bekle almaya geliyorum seni.

_ ben gelirim birazdan anne görüşürüz.

Diyerek telefonu kapatıp çantasına koyarken boğazından sıçrayan hıçkırıklar titreyen bedenine elem kaplı bir özlem salmıştı. Ruhunda bir deniz... O denizi kana buladılar. Ben kimsenin zulmünde ölmezken bir gidişinle yerle bir oldum. Söyle ruhunda gelincikleri saklayan adam! Zeynep neylesin kan kokan bir denizin gölgesinde?

O anda yanına gelen kişiyle aniden kalktı ayağa.

_ Cüneyd...

Elinin tersiyle sildiği ıslak yanaklarının ardından yaklaştı ona.

_ cübben kaybolmadı Cüneyd bende evde askıda asılı hala... Gidelim de giy üzerine.

_ Zeynep!

_ gri cübbeni bulamadım krem cübben askıda duruyor. Kirliye atmıştur annem merak etme...

_ Zeynep... Cüneyd gitti ben Mert.

Duyduğu cümle beyninde şimşekler çaktırmıştı adeta.

_ Cüneyd nerede?

Usulca yürümeye devam etti Zeynep. Kalbinin kırıkları nefesini kesecek şekilde acı salgılıyordu. Önünde duran arabayla irkerek durdu. Bir anda araçtan inen Levend koşarak yaklaştı Zeynep'e.

_ Cüneyd sana gelecekti Levend amca...

_ Zeynep yürü gidiyoruz.

_ nereye?

_ merak ettiğin sorunun cevabını almaya.

_ nasıl?

Levend binerken Zeynep'te hemen endişeyle bindi arabaya.

_ Zeynep bu yaşanacaklar aramızda kalacak Meryem bile duymayacak tamam mı?

_ iyide nereye gidiyoruz...

_ sabret az kaldı.

Vardıkları yer müstakil bir daireydi. Arabayı parkettikten sonra indi Levend ardındanda Zeynep. Merak beynini esir almıştı o saniyelerde.

_ hadi girelim.

Dedikten hemen sonra çıkardığı anahtarla kapıyı açmaya başladı Levend.

_ kapı neden kilitli?

_ kendine zarar vermesin diye.

_ kim?

O sırada kapıyı açmıştı Levend ve Zeynep'e dönmüştü.

_ kendin bakmak ister misin?

Temkinli adımlarla içeriye doğru adım attı Zeynep. Bir adam sandalyeye oturmuş boynu bükük halde duruyordu. Adımlarını ağır ağır atarak yaklaştı...

Bu sima... Simanda yüreğimi mi saklarsın adam! Bir ayna adeta bana beni gösteren. Tüm hücrelerinle mi sevdin beni? Her bir hücrene mi kazıdın bu aşkı?

_ Cüneyd...

Bakışları boş duvarı izlerken çöktü önüne Zeynep gözyaşları eşliğinde.

_ Cüneyd yaşıyorsun Cüneyd! Öldüm adam sen gittin diye ben her gece öldüm. Yokluğun bir bıçak oldu katletti yüreğimi.

Tepkisizce duvarı izlemeye devam ederken bakışlarını bir anda çevirdi. Çehresinde bir gül bahçesi ama etrafı dikenlerle kaplı. Elini sürse incinecekmişçesine çekti.

Zeynep ellerini aldı avcuna bir anda.

_ buz kesmiş Levend amca!

_ Zeynep Cüneyd'i bulduğumda bu halde tepkisizdi... 3 yıldır ağzından tek kelime duymadım sadece boş duvara bakar durur.

Zeynep avcunda duran ellere yüzünü yaklaştırıp nazik bir öpücük kondurmuştu. Huzuru bulduğu o denli belliydi ki... Yüzünü çevreleyen güzel bir tebessümle sıktı Zeynep'in elini.

_ Cüneyd! Sıktı Levend amca elimi sıktı.

_ Cüneyd...

Başı tekrar bükülmüş ve gözleri kapanmıştı. Tam doğrulmuşken elinin daha bir sıkıldığını hissederek tekrardan çöktü önüne Zeynep.

CANDA CANANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin