Gökyüzüne nam salmış bir yaranın yükü çökmüştü omuzlarına. Gözleri şok biçimde önündeki tıpkı ikizi kadar benzeyen gence odaklanmıştı.
_ sen...
Zeynep ne diyeceğini bilemez halde koşar adım çıktı bahçeden. Peşinden giderken Mert, karşısına Sadi efendi çıktı.
_ amca...
_ hayr ola Cüneyd efendi yüzün sapsarı kesilmiş.
_ çifti var mıdır insan denilen varlıkların?
Ayakta fazla durmuş olacak ki ayağındaki yanıkların sızısı sarmıştı bir anda. Kaldırım taşına hızlı bir şekilde çökerek elini ayağına attı.
_ acı iyidir Cüneyd sana edebini öğretir.
_ edepsizlik etmekten hâya ediyorduk oysa değil mi?
_ en büyük edepsizlik senin bu dünyaya gelme amelinle vuku buldu efendi!
Öfkeden gözleri dönerken doğruldu amcasının karşısına.
_ zan ile yola çıkanın akıbeti cehennemdir bilmez misin Sadi Hüdayi efendi!
_ kes sesini zani çocuğu bulunduğun makama hakaretsin evvela.
_ iftira edersin efendi...
_ müslüman iftira etmez.
_ ama müslüman zulüm eder değil mi amca!
_ senin dilin fazla uzadı zaninin çocuğu ağzındaki tükürük bile necis belli. O dilini kısaltacaksın anladın mı?
_ elinin tersiyle ne çok emir verirsin Sadi Hüdayi efendi!
Bir anda suratında patlayan tokadı bedenini bir yaprak gibi savurmuştu asfalt taşlarının üzerine.
***
Zeynep'in arkasından koşan Mert sonunda yakalamıştı onu.
_ niye kaçıyorsun Zeynep?
_ seni Cüneyd bildim nasılsa bilir kuralları adetleri ondan bana zarar gelmez dedim. Değilmişsin Mert!
_ ne yani benden sana zarar mı gelecek bunu mu ima ediyorsun?
_ senden değil vasfından gelecek zarardan bahsediyorum Mert.
_ bak o içerdekinin kim olduğundan haberim yok herif dublörüm gibi bişey ama ben sana zarar vermem ya farklı bir dünyanın insanı olman beni insanlığımdan çıkarmaz. Dünya farklı ama yaratılışımız aynı değil mi Zeynep?
_ git Mert seni buralarda görmesinler.
_ peki notlarını al unutma bu sınav senin bazı zihniyetlerden kopman için önemli. Kendi sınırlarını çizeceksin belki gün gelince.
Zeynep bişey demeden ardını dönüp gitti.
***
Gözleri bahçeden heybetiyle çıkan amcasının adımlarını seyre dalmıştı. Bir eli yanağında kalkmaya çalışıyor yanıkların acısı pranga oluyordu. Ona doğru koşan Bahadır a döndü siması.
_ Cüneyd...
Tam yanına varacakken Sadi hoca tuttu kolundan.
_ bundan kelli vazifen bitti Bahadır. Artık vazifen Cüneyd ile alakadar olman değildir.
_ yapmayın efendi bırakın gideyim yaralı kalkamıyor.
_ Bahadır!
_ eğer ki ona bakmama müsaade vermezseniz ona yaptıklarınızı bütün fanilere anlatırım.
_ sen beni tehdit mi ediyorsun! O çok sevdiğin Cüneyd'i var ya tek bir cümle yeter öldürmeye ne dersin Bahadır yapayım mı bunu?
Uzun bir süre düşündükten sonra Cüneyd'e baktı Bahadır. Sonra arkasına dönüp gitti.
Zorda olsa doğruldu yerinden Cüneyd tekrardan düşecekti ki çocukların kahkahasıyla tuttu kendini. Etrafına doluşan çocukların sevinci acısını unutturmuştu bir anda.
_ eee ne olsun bu gün ödül?
Çocuklardan yaşı en küçük olan yaklaştı Cüneyd'e
_ ödülü biz sana versek olmaz mı Cüneyd efendi.
Cüneyd gülümseyerek diz çöktü kaldırıma. Etrafına da çocuklar.
_ o halde bana soru soracaksınız.
_ biz senden Zü'n-Nûn'i ( Balık sahibi) olan peygamberin hayatını anlatmanı istiyoruz.
_ 40 kere anlattım.
Diyerek gülümsedi küçük çocuğa Cüneyd.
_ unutmayın demiştin ama...
_ belkide Cüneyd unutmuştu.
O anlatırken çocuklar sessiz bir şekilde sanki ilk kez dinliyorlarmışçasına bakıyorlardı Cüneyd'e.
Ey Cüneyd! « Zü'n-Nûn'i (Balık sahibini ) da hatırla » •Enbiya 87
Hatırla diyen Rabbin için hatırla… Yanlış yapıp balığın karnında olup sadece dudaklarından “Lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu minez zâlimîn” diyerek affedilen Yunus aleyhisselâmı hatırla… Allah’ın affedici olduğunu asla unutma.***
Ertesi gün Meryem ve Zeynep yola koyulmuşlardı. Geç kalmamak için direnirken Zeynep'in gözleri elleri arkada bağlı yürüyen Cüneyd'e takıldı.
_ Cüneyd efendi...
Meryem duraksayıp Zeynep'e baktı. Cüneyd Zeynep'i farkedince duraksayıp izlemeye koyuldu.
_ yürü Zeynep geç kaldık zaten.
İkisinin birbirine kilitlenen bakışları bişeyleri anlatsada hikayeyi tamamlayacak cümeleler eksikti, o eksik cümlelere noktalar konulmuştu.
Bir anda etrafını saran çocuklara dönerken siması Meryem Zeynep'i çekiştiriyordu zorla.
_ kızım yürü...
Zeynep onları tebessümle izliyordu.
_ Cüneyd efendi...
_ ödül müdür sual midir sizi buraya getiren söyleyin bakalım.
Aralarından bir çocuk elindeki tesbih'i uzattı Cüneyd'e. Bütün boncukları birbirinden farklıydı bu tesbihin.
_ dünkü ödülün biz yaptık.
_ o halde söyleyin bakalım bu boncukların sırrı nedir?
_ her birimiz bir boncuk koyduk. Bu tesbihin imamaesi sizsiniz. Bu boncuklarda biz. Sen düşersen hepimiz düşeriz ama sen ayakta durursan hepimiz böyle dururuz yanyana.
Nemlenmişti gözleri Cüneyd'in.
_ beni mutlu ettiniz söyleyin bakalım gofret mi, şeker mi? Karşılık olsun diye değil.
Zeynep bir yandan izliyor bir yandan yürüyordu.
_ ne güzeller...
Tam o anda aynı kıyafeti giymiş 4 kişi yaklaştı Cüneyd'e.
_ dilsizler...
Kolundan tutup götürmeye yeltendiklerinde çocukların en küçüğü tuttu bileklerinden.
_ götürmeyin onu.
_ çocukları korkutuyorsunuz Allah'tan korkmazlar.
Zorla çekiştirilirken elleri ayrılan çocukla beraber koptu tesbih. Boncukları yere saçılırken götürdüler Cüneyd'i.
Bir tesbih'in imamesi seçtiler seni Cüneyd! Sen gidersen dağılırlar. Söylesene bu gidişin dönüşü yokken nereye? Ardında cübbenden düşen hayalkırıkları var. Yalnızlıkla büyüyen seni yine yalnızlıkla terbiye etmeye götürüyorlar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CANDA CANAN
General Fictionİki farklı hayat yaşayan ikiz kardeşlerin nefes kesen hikayesi...