Ey kalbine sığındığım! Sen yokken küllere dönemedim bir türlü... Yandım yandım durdum yerimde. Ölmeden dirilmeyi senden sıyrıldığım gün öğrendim. Ayaklarımda hala yaralar var. Gittiğin gün ardından koşarak parçalattığım ayaklar. Söylesene öksüz Cüneyd dirilsin mi, yoksa bu kabir bellemiş evinde ölü kalmaya devam mı etsin.
Gözlerim sıyrılınca başımda endişeyle bekleyen o güzelle karşılaştım. Yüzüme aldığım güzel bir gülücüğü hapsettim simanıda 3 yıldır bana can oldu. Sen canda bir can, sen bu canda canan...
_ Cüneyd iyi misin?
Dilimden gelmeyen mecal ile kırpıştırdığım gözümle parmağımı oynattım. Tutsun istedim. Tutsunda ölmüş bütün hücrelerime can gelsin.
_ çok şükür açtın gözlerini. Cüneyd...
Derin bir nefes verip devam etti cümlesine.
_ sen gittikten sonra hiçbirşey eskisi gibi olmadı. Babam bir kadının peşinden giderek anneme talak verdi. Baban...
Bir an derince düşünürken boynumu kaldırmak istedim ama mecalsizce omzuma doğru düşmüştü.
_ baban vefat etti..
Duyduğum cümle boğazımdan bir heyelanın yaşanmasına sebep olmuştu adeta. Gözümden usulca salınan yaşı elinin tersiyle silerek öpüverdi usulca.
_ o gözden daha yaş düşmesin haketmiyorsun...
Kalkmak istiyordum ona sarılmak ama yapamıyordum. Selası yankılanmış bir ağıt... Buram buram ölüm kokuyor bu puslu hava. Rüzgarında gömdürdüğü kadının yanına çiseleyen yağmur damlalarıyla gitti demek. Kefenine ihanetin rengi bulaşmış öyle mi gömdüler seni yoksa.
_ ba-ba...
Ağzımdan çıkan bir kelime titretmiş miydi yüreğini... O yüzden mi eğmişti suretini.
_ ba-ba g... Gitti mi?
Derin bir nefes alarak elimi aldı avuçlarının arasına.
_ Cüneyd bugün yeni bir sayfa açacağız. Geçmişteki sayfaları koparıp çöpe attık.
Bulduğum ilk mecal ile iyice sıktım parmaklarını. İçeri Levend hoca girmişti.
_ gençler gidelim mi artık?
Gözlerimi kırparak ona cevap vermekti niyetim. Ah be güzel... 3 yılın hasreti her hücreme bir kesik attı. Yarama yar oldun uçsuz bucaksız halisinasyonlarınla. Hayatım geliyor gözlerimin önüne. Ağlasın mı Cüneyd çocuklar gibi? Yansın mı alevler içinde... Sen bana yar oldun ben ise sana yaralı olarak geldim.
***
1 hafta sonra...Esen rüzgarın dansında dalgalanan cübbesini düzelterek gözlerinin tam içine baktı bir defa. Çekmek ne mümkün ki bakışlarını. Kilitli kalmış iki güzel şiir parçası.
_ iyi değilsen dönelim.
Güzel bir tebessümle zor da olsa cevap vermişti zevcesine.
_ g.. G-gide-lim.
Dergahın önüne doğru yürürken her bir adımında yaşanılan kabuslar bir film şeridi gibi hatırlatıyordu kendini.
_ Cüneyd iyi misin?
Duvara iyice yaklaşıp sıkışan kalbine atmıştı elini. Bu kapıdan yıllar önce refikasını dahi arkasında bırakarak çıkıp gitmişti.
_ Cüneyd...
Cüneyd cübbesini düzeltip elini arkada bağlayarak kapıdan girdi içeri arkasındanda Zeynep.
Hani kaldırım köşesinde oturup canı çikolata isteyen bir grup çocuk vardı bu bahçede bir zamanlar. Cübbesine yapışa yapışa soru sorup duran. Sahi bir tesbihin imamesi koptu diye savruldular mı dört bir yana. Adımlarını seyrek ve ağır atarken çilehaneye giden uzun ince yola değdi gözleri. Sadi Hüdayi'nin zulmü altında geçirdiği onca yıl bedenine sanki bir çizik atıyordu. Dayanamadan adımlarını farklı yöne çevirdi. Mert ile karşılaştığı ilk nokta kabre varan bahçeye doğru ilerledi.
_ M... Me-rt.
Zeynep daha bir yaklaşarak tuttu elini. Maksadı destek olmak, zevc olmak, yarım kalan bir insanı tam etmekti. Yarısı olmayan elma çürür... O elmanın yarısı bellemişti Zeynep'ini, zevcesini, sevdasını...
_ gelir o birazdan.
Ardından adımını kabristana atmıştı. Kabri sulayan Bahadır farkında olmadan mırıldanıyordu kendi halinde.
_ Cüneyd'in sana dokunamadan gitti. Sulamayı ihmal etmezdi ki geldiğinde toprağı kuru görse sormaz mı Bahadır ben yokken neden sulamadın diye?
_ Bahadır efendi.
Zeynep'in seslenmesiyle yüzünü dönmeden doğruldu.
_ yine kendine yazık ediyorsun diyeceksin hanımanne peki efendime yazık değil miydi?
_ o halde efendine dön yüzünü.
Bahadır anlamsız bir şekilde döndü ardını. Cüneyd'i görür görmez elinden düşen ibriğin ardından tutulan diliyle koştu yamacına.
_ Cüneyd...
Gözyaşlarına boğulan Bahadır'ın karşısında gözleri nemlenmişti. Dilindeki mecal gelmemişti ki anlatıversin niye gittiğini niye terkettiğini.
_ yaşıyorsun...
Bir anda boynuna sıkıca yapıştı Bahadır.
_ sana hiç kızmadım! Bu zulümden kaçmaktan başka ne çaren vardı ki. İyisin değil mi?
Ayrılıp karşısına dikildiğinde bir kelam bir söz beklemişti.
_ Cüneyd efendi...
Bakışları annesinin kabrine değmiş oraya doğru ilerlemişti. Kabrin yanına usulca çökerek elini uzattı toprağa doğru. Uzatması ile beyninde canlanan sahnelerle çekmesi bir olmuştu.
_üstün toprak olmuş hayrola yine kabre mi gittin?
Bir sinirle yaklaşmıştı yanına. Korkudan titrerken başını birkere kaldırdı.
_ toprağına sürdün mü elini?
_ amca...
_ sualime cevap ver!
_ do... Dok-undum.
_ yüksek sesle konuş Cüneyd duyamıyorum seni.
_ dokundum.
_ hangi elinle?
Suskun bir şekilde ağlamaya başlamıştı. Birazdan başına gelecekleri tahmin ediyordu az çok.
_ Cüneyd!
Duyduğu gür ses onu yerinden sıçratmıştı aniden.
_ sağ elimle.
Sadi yaklaşıp sağ elini almıştı eline. Avcunu kendine doğru çevirip cebinden çakısını çıkarmıştı.
_ sen laftan anlamıyorsun Cüneyd efendi!
Çakıyı avucuna bir anda batırmasıyla inlemesi bir olmuştu.
_ ah!
Diye doğruldu kabrin başından Cüneyd. Zeynep bir koşu varmıştı yanına.
_ Cüneyd iyi misin?
Cüneyd avcuna bakarken duyduğu sesle başını kaldırdı birden.
_ Cüneyd!
Sadi Hüdayi efendiydi bu elinden düşen tesbihiyle bakakalmıştı yeğenine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CANDA CANAN
General Fictionİki farklı hayat yaşayan ikiz kardeşlerin nefes kesen hikayesi...