Bölüm 2: Çıkmaz Sokak

1.4K 69 61
                                    


2. BÖLÜM: ÇIKMAZ SOKAK

"Günahlarımı, yedi gün yedi gece yağmur yağdırsanda silemezsin"

Şimdiki zaman...

Yine aynı çıkmaz sokaktaydım. Bir harabeden farksızdım. Yanıp kül olmuş bir kağıt parçası gibi hissediyordum. Ve ben yine ve yine yalnız ve bitiktim. Bitkin olduğumu kabul ediyordum çünkü bitiktim. Beni Timur İlhan bitirdi. Sonra bir çöp kovasına fırlattı. Ama ben o kovadan yepyeni biri olarak çıktım. Onunla savaşmak için, intikam almak için. Ama yine bittim. Yarı yolda bırakıldım ve ilerlemeye mecalim bile kalmadı. Benim bahtımdı bu kabul etsemde etmesemde ben asi bir kadındım. Kabul etsemde etmesemde yalnızlığı ben seçtim.

Elimdeki sigarayı dudaklarıma götürdüm ve derin bir nefes çektim içime. Yavaşça ciğerlerimi yakarak saldım dumanı. Keşke, keşke bu duman gibi geçmişimide salabilseydim. Keşke bu lanet dünyaya hiç gelmeseydim bu yapmacık yüzleri, hakaretleri, acıları, şiddeti hiç görmeseydim duymasaydım.
Keşke güvenmemem gereken kişilere güvenmeseydim.

Mesela Uygar Kızıltuğ'ya. Hiç bağlanmasaydım. Onun diğer insanlara benzemediğini düşündüğüm beynimi sikim. Ben insanların o maskesinin altındaki beton suratlarını sikim. O Timur denecek adamın şahsiyetine tüküreyim.

Çıkmaz sokağın başında gördüğüm silüetlere baktım iki kişi vardı. Bir süre sonra gördüğüm kişilerle çattığım kaşlarımı düzelttim.
Cesur ve Ertuğ kardeşlerim. Beni bir kez bile yarı yolda bırakmayan tek iki insan. Uygar gitti. Onlar gitmedi. Karmen gitti. Ateş kaldı.

"Ateş'im napıyorsun yine tek başına?" dedi Cesur. Omuz silktim sadece. Ne diyebilirdim? Konuşamayacak kadar aciz biriydim ben. Ertuğ, Cesur'a ters ters baktıktan sonra yanıma çöktü. "Ateş onlarla gidicek misin?" dedi ateş kırmızısı saçlarımı okşarken.

"Ne olursa olsun gitmeyeceğim. Benim evim ve ailem var. Sizden başka kimseye ihtiyacım yok." dedim. Cesur konuştu bu sefer. "Anasını satim bir kız görmüşüm. Sapsarı saçları yemyeşil gözleri bakmaya kıyamazsın!" dediğinde Ertuğ bir aslan misali kükredi "CESUR!" Kulaklarım bu sese dayanamazken Ertuğ'nun kafasına yavaş bir şaplak geçirdim. Cesur anıra anıra gülerken Ertuğ bana tip tip bakıp ona gülen Cesur'u kovalamaya başladı.

Arkalarından baktım sadece bu hayat bana konuşma hakkı vermemişti. Bu benim suçum bile değildi ama yine nefret ettim kendimden. Sözlerimle değil icraatlerimle incittiğim için insanları. Elimde insanların kanı olduğu için.

Arabada beni izleyen iki adamı görünce duraksadım. Takip mi ediliyorum amk? İyide kim takip etsin beni. Yavaşça kalkıp yürümeye başladım. Araba gerçekten beni takip ediyordu.

Arabadakilerin yüzünü görmek için üstünde Beşiktaş logosu olan çakmağımı düşürür gibi yaptım. Arkama baktığım 10 saniye içerisinde adamların yüzünü inceledim. Ardından son hız maraton koşar gibi onlara izimi kaybettirdim. Olum ne kadar becerikliyim ben ya.

Kurtuluş Yamanoğlu...

Kızım mı? Benim meleğim aslında Arzu ile mi karıştırılmıştı? Aslında başka bir yerde yaşıyordu ve ben lanet olsun ki onu bulamamış mıydım? Benim bir yaşındaki meleğimden ne istemişlerdi o adi herifler!? Hızla telefonu Tarık'ın yüzüne kapattım. (Sağ kolu)

Çalışma odamdan çıktığım gibi aşağıya indim. En büyük oğlum Sait durdurdu beni. "Baba nereye böyle?" dedi çatık kaşlarla. "Gerçek meleğimi almaya gidiyorum, kardeşlerine söyle geldiğimde herkes salonda olsun." dedim ceketimi giyinirken. Bana anlamaz bakışlar atarken onu hemen kenara itip kapıdan hızlı adımlarla çıktım. Şimdi bunun gerçek olup olmadığını öğrenip kızımı alıcaktım.

Bende Kurtuluş Yamanoğlu isem kızımı bulunacağım benim kızım Arzu olamaz.  Benim kızım meleğime yaptıklarının cezasını ödeyecekler.

  Benim kızım meleğime yaptıklarının cezasını ödeyecekler

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kurtuluş Yamanoğlu

KİMİM BEN? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin