Bölüm 22: İster Bir Oyun İster Savaş

149 7 0
                                    

Vote atmayı ve yorum yapmayı unutmayın! 🤍

🔥

22. BÖLÜM: İSTER BİR OYUN İSTER SAVAŞ

Yazarın bakış açısı...

"Yinemi la?" dedi Cesur, sessinde bıkmışlık vardı. Oturduğu ahşap kasanın üzerinden kalkıp Bahadır'ın yanına çöktü.

Ertuğ, Bahadır'ın anlattığı olayları aklında kendince canlandırıyordu. Bilmeden, yanlış bir kelime söylemekten çekiniyordu.

Gecenin karanlığı, üçününde üstüne siyah bir çarşaf gibi serilmişti. Dipsiz bir sokak, üç genç adam, sessizlik ve labirent anahtarları...

4 saat önce ••••• >

Behzat'ın ardından depoda kalan sessizlik, bir mezar taşı gibi ağırdı. Herkes kendi köşesine çekilmiş, ne diyeceğini bilemez haldeydi. Vecit, silahı titreyen ellerinden düşürdü, başını öne eğdi ve derin bir iç çekti. Onun bu hali, o kadar çok şey söylüyordu ki. Kelimelerle dökülemeyen bir acı, yılların biriktirdiği kızgınlık ve kırgınlık...

Bahadır ise, gözlerini kapatmış ve duvara yaslanmıştı. Kendi içinde kopan bu fırtınanın, onu nasıl altüst ettiğini hissetmekten başka bir şey yapmıyordu. O, her zaman güçlü olmayı bilmişti, ama şimdi belkide bir daha hiç kabuk bağlamayacak bir yara açılmıştı derinlerde. Behzat'ın gidişi bu baba ve oğlu için bir darbeden fazlasıydı; yıllardır içlerini kemiren o boşluğun yeniden açılmasıydı. Hemde daha uçsuz bucaksız olanından.

Karmen'in gözleri Bahadır'a ilişince, onun bu halini görmek içini acıtmıştı. Her ne kadar onu tanıdığı süre boyunca onu güçlü ve kararlı görmüş olsa da, şimdi en küçük kardeşinin gidişiyle yıkılmış bir adamın sessiz çığılıklarını duyuyordu. Bir adım atıp ona yaklaştı. Karmen, birisini teselli etmeyi bilmezdi. Ya dobra olacaktı yada açıkça yalan söyleyecekti. Karmen, dostunada düşmanınada aynıydı. Tabi istisnalar vardı, Karmen buydu. İster istemez birisinin canını yakardı, ama Bahadır'ın canını yakmaktan çekinmiyordu. Ona gerçek dünyayı göstermek istiyordu. Dost acı söylemez miydi zaten?

"Bahadır," dedi yavaşça, sesi nadir çıkan o şefkat tonundaydı. "Böyle görünmek sana hiç yakışmıyor. Seni anlıyorum... yani anlamaya çalışıyorum. Terk edilmenin yükünü bile taşıyamıyorsan, nasıl abisin sen?"

Bahadır, gözlerini açtı ve kapalı olan gözlerine rağmen tam Karmen'in gözünün içinde açtı. O an gözlerindeki o derin üzüntü, Karmen'in göğüsüne ok misali saplandı. "Anlayamazsın Ateş," dedi, sesi hırıltı gibi çıkmıştı. "O benim kardeşimdi. Onu korumak görevimdi. Ama bak, ne hale geldik. Benim bir hatam yüzünden, her şey mahvoldu."

Karmen, bir an ne diyeceğini bilemedi. Gerçekten anlayamaz mıydı? Bahadır'ı anlamaya çalışsa da, bu derin yarayı kapatacak bir söz bulmak zordu. "Bahadır," dedi nazik olmaya çalışarak. "Sana üzülme diyemem. Evet, seni anlayamam da belki. Ama yanında olabilirim - olabiliriz. Biliyorsun, biz bir aileyiz."

Şimdiki zaman •••••>

"Ben sözümün arkasındayım," dedi Bahadır, kelimelerinin her birinde o kararlılık tonu vardı.

Cebinden buruşuk bir kâğıt çıkardı. Neredeyse yırtılacak raddeye gelmiş kağıt parçası, onun büyük ellerinin içinde neredeyse kaybolmuştu. "Behzat'tan bir iz bulduk," dedi. "Yani, benden önce Ateş bulmuş."

KİMİM BEN? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin