"hayatımı, ruhumu, içgüdülerimi."gerçeğe bir adım daha yakınım.
adımlarım aceleci, bakışlarım keskin. sanırım yolun sonunda senin olduğunu bildiğimden korkusuzum.
hafiften rüzgar esiyor, bakışlarım istemsizce aşağı kayıyor ve ellerimize bakıyorum, birbirine sarılmış ellerimize.
bileklerimize sarılmış kırmızı ip.
tıpkı kaderimiz gibi bağlı.
"öğrendin mi?"şu an onu burada görmek hiç de iyi gelmemişti. bana doğru bir adım attığında geriledim. "jake –"
"yaklaşma bana!"
sinirleniyordum. sinirlenmem bir yana korkuyordum. bu dediği şey doğrusuysa ne yapacaktım? hayatıma nasıl devam edecektim? her şeyi geçtim, bir vampirle lanetli olma düşüncesi içimi yiyip bitiriyordu.
"doğru mu? lanetlendik mi?" dile getirmek bile midemde garip bir ağrı oluşturmuştu. "bak, şu an çok sinirlisin. bizim eve gidelim orada konuşalım." biraz daha yaklaştığında elimi önüme koydum. "gelme. doğru mu onu söyle sen bana." derin bir nefes aldı. "evet, kesin değil, bu yüzden onaylamak istiyorduk. bak tahmin ettiğin kadar kötü bir şey değil tamam mı?" alayla güldüm. "arkadaşlarımı öldürdüğün yetmedi bir de kendinle beni mi lanetledin?" ağlamaya başlayacaktım. bu durumla nasıl başa çıkacağıma dair hiçbir fikrim yoktu. "isteyerek olan bir şey değildi, ben yapmadım bile."
yere çöküp kollarımı dizlerime sardım. "sakinim, sakinim, sakinim." hafifçe ileri geri sallanırken o yavaş hareketlerle yanıma eğildi. "iyi misin? atak falan mı geçiriyorsun?"
"sen – nasıl?"
"hissedebiliyorum."
gözleri benim üzerindeydi. iyi miyim diye kontrol ediyor gibi bir hali vardı. "bak, sakince konuşalım tamam mı? bu lanet olayını doğrulayalım, ne gibi etkilerinin olduğunu söyleyeyim sana." kafamı iki yana salladım ayağa kalkarken. "istemiyorum. seni görmek falan istemiyorum. gideceğim ben, bu şehirden hatta bu ülkeden gideceğim." kararlı bir halde ilerlemeye başlamışken bileğimden çekerek durdurdu beni. "jake, buna izin veremem." yüzünde mahcup bir ifade vardı. sinirlerim iyice gerildiğinden kahkaha attım. "sence senden izin istiyor gibi bir halim var mı? senin yüzünü bir daha görmeyeceğim," işaret parmağımla göğsüne vurdum. "bu aptal lanet olayından ve kasaba efsanelerinden uzakta kalacağım."