"kaderimizi biz yazarız."gerçekliğin aynası.
adım atmam gerektiğinde oradasın.
koşarken, düştüğümde, yalnızlığımda ve sevincimde.
sevgi kelimesinin anlamını ilk defa bu denli içten hissediyorum. ilk defa bir kelimeye aptal anlamlar yüklüyor, birini düşündüğümde sırıtıyorum.
aklımda olan tek kişisin.
"heeseung,"tahta kapıya vurmaktan elim çizilmişti ve kanıyordu. ne bir ses geliyordu içeriden, ne bir hareketlilik.
heeseung gelmediği gibi kimse de gelmiyordu. sesimi duyuyorlardı, duymuş olmalılardı.
gözyaşlarımı silip ayağa kalktım. hissettiğim şeyler garipti, heeseung çok korkutucu geliyordu gözüme şu an. burada durmak istemiyordum, odayı turlamaya başladım. tahminimce saat gece yarısına yaklaşmıştı. camdan kafamı uzattım. pekala, çok da yüksek değildi.
ya da tamamen saçmalıyordum.
sinirden ne yapacağımı şaşırmış olmalıydım, buradan atlama fikri mantıklı değildi. ama heeseung'a olan sinirim bunu yapmaya itiyordu beni. dolabı açıp işe yarar nelerin olduğuna baktım. birkaç çarşaf vardı, birbirine bağlayarak aşağı sarkmak yapabileceğim tek şeydi. bir yerlerimi sakatlamayı umursamadım, nefretim içime sığmıyordu ve bir şeyler yapmak istiyordum. vakit kaybetmeden çarşafları açtım ve bağlamaya başladım. bu süre zarfında ufak bir hareketlilik hissetseydim hemen pes edebilirdim ama hiç ses gelmedi. derin bir nefes alıp çarşafın ucunu korkuluğa bağladım. aşağı sarkıttığımda pek de güvenli olmadığı anlaşılıyordu. kanayan elim zaten tutunmama engel oluyordu, pes etme düşüncesi zihnimi sardı fakat sonra aklıma beni bu odaya zorla tıktığı geldi. bir ayağımı camdan sarkıtıp korkuyla çarşafa tutundum. adımlarım yavaş ve sakindi, çarşafı sıkmaktan elim ağrımıştı. en alt kısımda geldiğimde atlamam gerekmişti ve bu ayağıma fena bir kramp girmesine sebep oldu.