"bazı kelebekleri uçurabilmiş miydim?"sen benim pusulam.
yolumu kaybettiğimde gittiğim yer.
sıcak bir yaz günü akşamın serin rüzgarı gibi ferah, yağan yağmurun altında ıslanmak gibi rahatlatıcı.
tüm düşüncelerim uçuyor sanki.
sen yanımda olduğunda ve beni sevdiğinde.
bir süre sonrabu sabah oldukça garip başlamıştı.
yüzüme vuran güneş ışınları gözlerimi açmama sebep oldu.
saçımda hissettiğim hareketlilikle kafamı çevirdim. heeseung yüzündeki tatlı tebessümle saçlarımı okşuyordu. gülümsedim, ne yaptığımın farkında değilmişim gibi kollarımı ona sardım. sanırım bazı şeyleri anlayabiliyordum artık. geçen bu süre boyunca heeseung'a karşı farklı duygular beslemeye başlamıştım. ayrıca sebebi ruh eşi olmamız falan değildi. bu ruh eşi olayı yalnızca fiziksel bir bağdan ibaretti. birbirimizin yaralarını anlayabiliyorduk, sanki ona karşı hissettiğim şeylerin hissedilebilir bir kanıtıydı. pekala kendi hislerimi anlamlandırabilmiş olsam da heeseung'ın duyguları bilmiyordum. vampirler sevebilirler miydi insanları? gerçek hisleri var mıydı ki, kalpleri? bana yumuşak davranıyordu. şefkatliydi, sevgi doluydu sanki. ama ben bunun sebebini bilmiyordum. gitmemi mi istemiyordu, lanet olayı mıydı yoksa gerçekten onun midesinde bazı kelebekleri uçurabilmiş miydim?
"günaydın," diye mırıldandı. "günaydın." dedim, sesim kısıktı.
sanki sevgili olduğumuz gecenin ertesi sabahı beraber uyanmak gibi hissettirdi. "hadi kahvaltıya." kaşlarımı çattım gülerek. "kahvaltı yapan tek kişi benim." omuz silkti. "bizimkiler senin için bir şeyler yapmayı denedi."
insan alışabiliyordu.
sevmem, yapamam dediği yerlerde yapabiliyordu da.
mesela ben 6 vampirle nasıl yapabileceğimi bilmiyorken şimdi benimsemiştim onları. iyi anlaşıyorduk. öğünlerimi atladığımda fark ediyorlar ve bana yemek yapmaya çalışıyorlardı. bense onlar için evlerini toparlıyor, bir nebze olsun gülümsemelerini sağlamaya çalışıyordum.