"sana ihtiyacım var."kader ağlarını bizim için örüyor sevgilim.
yanımda olmadığında huzursuz hissediyorum, kalbim göğüs kafesimden fırlayacakmış gibi hızla atıyor.
ellerim titremeye, telaş tüm zihnimi sarmalamaya başlıyor.
sen her daim benimle olacağın sözünü veriyor musun?
daha ne yapacağımızı bilmeden bu işi kabul etmem aptalcaydı.ben, koca bir ahmaktım.
arkadaşlarımı öldüren bir adama lanetlendiğim yetmiyormuş gibi ondan gitmemesini istemiş, ona güvendiğimi söylemiştim.
şimdiyse bu 6 kişinin ormanın ortasında yaptıkları şeye anlam veremiyordum. kimisinin elinde kağıt ve kalem, kimisinin elinde kalın kitaplar vardı. aklıma ansızın dank eden şeyle getirdiğimiz eşyalar arasından salvatore'un verdiği kitabı aramaya koyuldum. yıpranmış ve sararmış sayfaları çevirirken normal bir kitap gibi gözüküyordu. gereksiz, klasik, sıkıcı.
ta ki birkaç sayfanın üstünde sayıları görene kadar.
kaşlarımı çattım, kafamı eğdim.
1, 14, 5, 20, 12.
15. sayfadan başlayarak diğer sayfalarda yazan bu sayılara anlam veremedim. tarih? belki de birilerinin doğum tarihiydi. peki ne işime yarayacaktı? doğum tarihi olabilirdi, ölüm tarihi veya birileri için önemli gözüken zamanlar.
alfabe.
alfabe olabilirdi.
ingilizce alfabesinde düşünmeye başladım.
A, N, E, T, L.
sayıların sırayla karşılık bulduğu harfler bunlardı. işler çıkmaza girdi diye düşünürken aslında cevap bariz bir şekilde belliydi.